YAHUDİ MİSTİK:SABATAY SEVİ!..
DÖNME CEMAATINI KURAN YAHUDİ MİSTİK:SABATAY SEVİ!..
İslam-Türk tarihi incelendiği zaman görülmektedir ki, bir hayli eğri-büğrü oluşumlar, yapılar ve insanlar, İslam'ın nezih bağrında, bünyesinde cirit atmışlar, yer yerde Müslüman gözükselerde arkadan vurma, içte bozgunculuk çıkarma, eski dinlerini devam ettirme gibi huy ve hünerlerinden bir türlü vaz geçmemişlerdir.
Örneğin, tarihimizde , Şeyh Bedrettin Simavi, Sabatay Sevi, Haşhaşi lideri Hassan Sabbah ve benzeri çirkin kimlik ve üne sahip olmuş insanlar bunlardan bazılarıdır.
Zikredilen bu insancıklar, arkalarında büyük bir kaos, bir tortu bırakarak bu dünyadan göçmüşlerdir. Dolayısıyla,
Sabatay Sevi denilen Yahudi dönmesi, İslam'a girmiş olsa da, Müslümanlığı kabul etmiş bulunsa da kökenini unutmamış, İslam'dan daha çok eski uyruğu ile tanınmayı, orada gözükmeyi bir marifet bilmiştir.
1626'da tarihinde İzmir'de, İspanyol kökenli ( sefarad) bir yahudi ailesinin oğlu olarak dünyaya gelen Sabatay Sevi, İzmir'de bulunan evi halen eski yahudi mahallesinde bulunmaktadır.
Sabatay Sevi, küçük yaştan itibaren, dini ve mistik hususlarda eğitim, öğretim gördü. Şehrin en tanınmış bir siması olan Yahudi hahamlarından Yosef Escapa'dan dersler okudu.
18 yaşında hahamlık icazeti alarak, kendisini mistisizme adamış oldu. Sabatay Sevi, hareketli, yerinde duramayan bir kisi olarak, okuduklarının tesiri ile 1648'de İzmir'de Mesihliğini ilan etmiiş oldu.
Sabatay Sevi, kendisini Mesih ilan etmesi üzerine, Yahudi cemaatleri tarafından tenkit ve eleştirilere maruz kaldı. Bunun üzerine, bir süreliğine de olsa İzmir'den uzaklaştırıldı.
Kendi cemaati tarafından İzmir'den çıkarılan Sevi, uzun bir seyahata çıkarak, Selânik, İstanbul, Halep, Kudüs ve Kahire gibi büyük yerleşim alanlarında kendisi gibi mistiklerle görüşüp, halleşmiş oldu.
Sabatay Sevi, hayatında üç defa evlenerek, hiç bir eşi ilede ilişkiye girmeyip, insanlığı kurtarmak uğruna Mesih olarak yaşamayı tercih etti. Giitmiş olduğu Kahire şehrinde, darphane sorumlusu olan Rafael Çelebi, bir müddet sonra Sabatay'ın, hem müridi ve hemde hamisi oldu.
Rafael Çelebi, Sabatay Sevi'nin Doğu Avrupa kökenli bir mesihle evleneceğini dair bir rüya görmüş oldu. Bu rüya üzerine, Hollan'da Amsterdam'dan Kahire'ye gelen Sara adlı bir hanımla evlenmesine aracılık etti.
Sabatay Sevi, Kudüs'te, bilhassa mistikleriyle iyi ilişkiler içinde bulunan Kabala'nın " teosofik" ( teorik) Lurianik ekölüne mensup Gazzeli Natahan ev sahipliği yaptı ve kendisine içtenlikle derin bir sevgi duydu.
Sabatay Sevi, tüm uğraşlardan sonra, 1665 sonbaharında yeniden İzmir'e döndü. Böylesi bir dönüş taraftarlarını sevindirirken, hahamların büyük tepkisine yol açtı. Sabatay Sevi bir müddet inzivada kaldıktan sonra dışarı çıkarak, " manik-depresif" hastalığına yakalanmış olması sebebiyle, İzmir baş hahamı Haim Benveniste yahudileri Sabatay'a karşı uyardı.
Bunun üzerine, Sabatay Sevi'nin, ünü, adı ve sanı Osmanlı topraklarını aşarak Yemen'den Isfahan'a, Fas'tan Selanik'e, Moskova'dan Londra'ya hatta Amerika kıt'asında Boston'a kadar yayılmış oldu.
Osmanlı yetkilileri bu gelişmeyi yakinen takip ederek, Sabatay Sevi'nin her hareketi, gittiği yerdeki durumu yakın takibe alınarak, o günün ortamına hakim olan İsa'nın ikinci defa dünyaya gelişi olarak ileri sürülen iddiaların aslının, esasının ne olacağı merakla, ilgiyle izleniyordu.
Osmanlı bünyesinde, tartışılmaya başlanan "Deccal " çıktı düşüncesi üzerine, Fazıl Ahmed Paşa'nın içinde bulunduğu bir mecliste Sabatay Sevi nihayet sorguya alınmış oldu. Daha sonra, suçunun sabit görülmesi üzerine, Sabatay Sevi, Çanakkale Boğazında bu günkü Kilitbahir Kalesi'ne hapsedildi.
Tarihçilerin ifadesine göre, Fazıl Ahmed Paşa'nın malî danışmanlığını yapan Yudah ben Mordehay Kohen'in araya girmesi ile Sabatay Sevi'nin cezası hafifletilmiştir.
İslam'a davet edilmesi!..
Sabatay Sevi, 17 Eylütl 1666 tarihinde padişahın gözetiminde, hoca Vani Mehmed Efendi ve Seyhülislam Minkârîzâde Yahya efendi tarafından sorgulandı vei neticede Müslüman olması istendi. Sabatay Sevi de bu teklifi geri çevirmeyip Müslüman oldu.
Sabatay Sevi, adını değiştirerek Aziz Mehmet adını aldı. Eski taraftarları hayal kırıklığına uğrarken, Sabatay, böylelikle " dönme cemaati" denilen grubun temelini atmış oldu. Hoca Mehmet Vani efendinin gözetiminde, İslami eğitime, öğretime tabi tutulan Aziz Mehmet efendi, şeriata ait ilimleri, tarikat bilgilerini öğrenip, Batı Trakyada Bektaşî Tekkelerini dolaşarak, Kabala ve Sûfîliğin temelini atmıştır.
Daha sonraları, Aziz Mehmet efendinin bir elinde Kur'an, bir elinde Tevrat olduğu halde görülmesi üzerine, Müslümanlar arasında bir kuşkunun meydana gelmesine sebep oldu. Bunun üzerine yine yargılanan Sabatay Sevi, Karadağ sınırları içinde bulunan Ülgün'e sürgün edildi.
Üç yıl sürgün hayatı yaşayan Sabatay Sevi, yaşamının sonlarına doğru eski dini Yahudiliğe tekrar dönerek, bu uğurda çalışmalar yaptı.
Netice olarak;
Sabatay Sevi, ölmeden önce kendisini ziyarete gelen bir bağlısına " Artık herkes evine dönsün" dediği rivayet edilmektedir.
Sabatay Sevi, 1676 yılında öldü . Taraftarlarının iddiasına göre deniz kıyısında bir mağaraya girerek gözden kaybolduğu iddia edilmektedir.
Bu durumdan dolayı da, Hristiyanlıkta, Şia'da olduğu gibi, misyonunun tamamlamak, ikmal etmek üzere yeniden dirileceğini, tekrar geleceğine inanılmaktadır.
Mezarının Arnavut'luktaki Berat kasabasında loduğu söylenirse de, genel bir görüşe ve kanaate görede Ülgün'de 1900'l yıllara kadar Aziz Mehmet Efendi olarak nisbet edilen bir türbededir. Diğer bir görüşe göre de, mezarı doğum yeri olan İzmir'e nakledilmiştir.
Sabatay Sevi'nin ölümünden sonra, onun mirası devam ettirilmiş, Selanik'te toplanan müridleri, eşi Ayşe'nin kardeşi Yakub Çelebi etrafında birleşmiştir. Ancak, bu kavga bitmemiş, Ya'kûbîler, Karakaşlar ve Kapancılar adını almışlar, Avdetîler, Selanikliler diye anılmışlardır.
Son sözler olarak, böylesi bir köhne yapı, el'an varlığını sürdürmekte, Türkiye ve Yunanistan arasında 1924 yılında yapılan bir antlaşma sonucunda; Sabatay Sevi'nin tüm inananları Türkiye'ye göç ederek varlıklarını dini bir cemaat olmaktan öte, sosyolojik bir cemaat şeklinde sürdürmektedirler. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın