Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

VEKALETEN HAC NEDİR, NE DEĞİLDİR?..

     " Siz ey iman edenler! Allah'a karşı sorumlu olduğunuzu bilin! Şimdi herkes, ( kendisine) malum olmayan bir yarın için ne hazırladığına bir  baksın! Ve ( bir kez daha): Allah'a karşı sorumlu olduğunuzu bilin! Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır." ( Haşr sûresi, âyet 18) 

      Malum olduğu üzere, Allah, kendisine karşı sorumluluk yolunda ne çaba sarf ettiğinizi ve nereye kadar gücünüz olduğunu bilir. Nifakla ilgili bir pasajın ardından ahiretin gelmesi tesadüf değildir. Nifak probleminin temelinde tek dünyalılık yatar. Tek dünyalı olanın iki yüzü olur. Devamındaki şu ayeti kerimeye dikkat edelim: 

     " Aman ha, kendileri Allah'ı unutan , bunun sonucu olarak da Allah'ın kendilerini bizzat kendilerine unutturduğu sorumsuzlar gibi olmayın! İşte onlar, evet onlardır yoldan sapanlar. " ( Haşr sûresi, âyet 19) 

      Bu giriş ayeti kerime meallerinden sonra, vekalet hac mes'elesini gündeme taşıyorum: Vekalet hac nedir, ne değildir, üzerinde durulması, düşünülmesi gerekli bir konudur. Çünkü, günlük hayatta en çok karşımıza çıkan, hayat boyu bizi meşgul eden ve edecek olan bir konudur. 

     Günlük hayatta, hacda görmüş olmaktayız ki, yani başımızdaki hac yapan ardakadaşımızın birinin yerine, babasının hac yaptığı, kısmen annesinin görevini ifa ettiği görülmektedir. Veya masrafları asıl sahibi tarafından karşılanmış bir Müslümanın hac ifa ettiği bilinmektedir.  Peki nedir bu mes'ele? 

     " Vekaleten haccetmenin delili şu hadis olarak bilinmektedir. Abdullah b. Abbas'dan "  Peygamberimiz veda haccında idi. Genç bir kadın Peygamberimiz'e gelerek şöyle sordu " Ya Resulullah! Allah'ın kulları üzerine hacc konusunda ki farizası, babama çok yaşlı ve ihtiyarlığında erişti. Deve üzerinde duramayacak bir haldedir. Kendisine vekaleten ben haccedebilir miyim? dedi. Peygamberimiz de ' Evet haccedebilirsin' buyurdu. 

      Şimdi bu hadis üzerine biraz düşünelim. Haccın farz oluşunun ilki hicri dokuzuncu yılındadır. Peygamberimiz bir yıl sonra İslami manada ilk ve son haccını yapıyor. Kadının babası daha önce bu emre muhatap olmamış. Hac ona ihtiyarlık çağında ulaşmış yapmaya da gücü yok. 

     Burada şu sorgulanmalı değil mi? Bir işi yapmaya gücü yetmeyen bir kimseden Allah o işin veya ibadetin yapılmasını istiyor mu ki? Allah dinini kullarının vüsatına uygun koyduğunu beyan ediyor. " ( Müs. sorunları, say. 488, H. Bülbül) 

     " Allah kimseyi taşıyacağından fazlasıyla mükellef kılmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük de kendi aleyhinedir. Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak, bundan dolayı bizi sorguya çekme! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi sorumlu kılma! Günahlarımızı affet, bizi bağışla, bize merhamet et! Sen bizim Mevlâ'mızsın, Kâfirler güruhuna karşı Sen bize yardım et." ( Bakara sûresi, âyet 286) 

     Zikredilen bu ayet meali üç şey söyler: 1- Allah herkese sorumluluk yüklemiştir. Sorumlu olmayan insan yoktur, sorumsuz insan vardır. 2- Allah herkese mutlaka taşıyacağı bir sorumluluğu yükler, hiç kimseyi sınırsız ve sorumsuz bırakmaz. 3- Her insanın sorumluluğu gücüne denktir. 

      Nitekim zekât zengine, hac ona bir yol bulabilene, oruç sıhhatı olana farzdır. Sorumsuz davranan üç kez zulmetmiştir. 1- Kendisine, 2- Terk ettiği yüküne, 3- Onun terk ettiği yükü taşıyana.  Alıntımıza devam edersek;

     " Böylece gücü yetenler için haccetmek farz kılınmıştır. Güç yetirmek ise iki türlü mümkün olur; bedenen ve malen. Bir şeyin iki şartı varsa bu şartlardan herhangi biri olmayınca sorumluluk da olmaz. Bunlardan mali  olan şart yerine gelmedikçe Allah o kimseden haccetmesini istemediği gibi " bedeni" şartının da olmaması  o kimse için teklifi düşürür. 

      Bu konuda Malikilerin görüşüde " haccın bedenen yapılması gereken bir ibadet olduğu, farz olan bir hacc için vekili tayininin  caiz olmadığı ve bu konuda yapılan isti'carın ( adam tutma) fasit olduğu, fakat nafile bir hacc için niyabetin ( vekil göndermek) kerahetle beraber caiz olduğu" şeklindedir. Açıkça ifade edecek olursak, farz olan hacc için başkasının yerine yapılamaz. Malikilerin görüşü bu minval üzeredir.

     İmam Malik, Medine'nin  imamıdır. Onun böyle bir usulü vardır, gelen rivayetler bu halkın içinde yaşadı, eğer öyle yapsaydı bu halk da Peygamberini takip ederdi" der. onu almazdı. Bu görüşler, hayatta olduğu halde kasıtlı olarak hacca gitmeyen kimse için ölümünden sonra yakınlarının onun adına o farzı ifâ etmesi söz konusu değildir. Allah insanlardan hayatta iken yaptığının ve de yapmadığının hesabını soracaktır. " ( a.g.e) 

     Yani bu ifadelerden anlıyoruz ki, hayatta iken malı üzerinde istediği gibi tasarrufa sahiptir. Sııhhatlı olmadığı halde yerine vekil göndererek yapmış olduğu ibadet nafile olmaktadır. Malını  bu yöne kullanmasından Allah insan ecrini elbette verecektir. 

     Fakat hayatta bu imkanı bulamayıp ölenin böyle bir sorumluluğu zaten yoktur. Hacc ibadetinden Allah onu sorumlu tutmayacaktır. Bu imkanlara sahip olduğu halde kasten hacca gitmeden ölen için ise sizin yapacağınız hiç bir şey yoktur. Allah onun hesabını ona soracaktır. 

     O imkanları Allah ona vermişti ama o bunu kullanmadı veya yanlış yolda kullandı. Sorumluluk onundur, zamanında imkanlarını kullanmamanın hesabı ona mutlaka sorulacaktır. Diğer taraftan babaların yerine hacca gidip annelerin yerine gitmemenin İslami bir delili yoktur. 

    Netice olarak;

     Yukarıdan beri izah edildiği gibi, yapılan ibadetin hükmü nafile bir ibadettir. İster anneniz için yapın ister babanız için, bu Müslümanların kişisel tercihidir. 

      Anne ve babana adına farz yerine getirmiş olmuyorsunuz ki, " babama hac farz oldu da anneme mali imkanı olmadığı için farz olmadı mı" diyelim. Bunlar, toplumun teamülünden başka bir şey değildir. Her ikisi için de yapılan nafile bir ibadettir. Sevabını veren ancak Allah'tır. 

     Kaza namazlarında olduğu gibi, anne ve babanın yerine vekalet hacca gitmekte öyledir. Her defasında  hacc esnasında görmekte ve müşahede etmekteyiz ki,  hac esnasında yapılan hatalar, umre de meydana gelen hatalar anlatılamayacak kadar çoktur. 

     Bendeniz, hayatımda bedel bir hac yapmış oldum, halen vicdanım rahatsız olmakta, halbu ki, bütün adap ve erkanı yerine getirdiğim halde, vekil hac görevini kabul etmem, düşüncemi, vicdanımı törpülemektedir. 

     Rabbimiz!.. Ümmete ve milletimize tüm ibadetleri layıkı veçhile yapmayı nasip eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şeerafettin Özdemir 

Facebook Yorum

Yorum Yazın