Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

VAR OLUŞUNDA KUR'AN OLAN BİR NESİL!..

ELİNDE, DİLİNDE, GÖNLÜNDE, İŞİNDE VE AŞINDA, HASILI VAR OLUŞUNDA KUR'AN OLAN BİR NESİL!..


     " İşte böylece sana da emrimizden bir rûH ( Kur'an'ı) vahyettik.Sen o Kitabı ve ( esasları belirlenmiş) o imanı bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi  ( layık olanı) kendisiyle doğru yola ulaştırdığımız bir nûr ( ışık) kıldık. Şüphesiz ki sen doğru yolu göstermektesin."  ( Şurâ sûresi, âyet 52) 

      Ayeti kerimede, belirtilen Rasulullah (sav)'in peygamberlik öncesi dönemde ilahî vahiy anlamında " el-Kitab" ve kurumsal bir sistem olarak da dört başı mamur bir " iman" bilgisine sahip olmadığı ortaya konulmaktadır.

     Bu arada Hz. Muhammed'in, Hz. İbrahim'den kalma sözlü kültür anlamında bir muvahhid yani Yüce Allah'ı tek bir ilah bilen bir anlayışın sahibi olduğu, hiç bir zaman putlara tapmadığı da bilinmektedir. 

     " Yani göklerdekiler ve yerdekiler kendisine ait olan Allah'ın yolunu. Dikkat edin! Bütün işler yalnızca Allah'a döner. " ( Şûra sûresi, âyet 53) 

      Şimdi, dini, tarihi, milletimizden bahseden bir ayeti kerimeyi arzetmek istiyorum: 

     " Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, ( bilsin ki) Allah kendilerini sevdiği, müminlere karşı  alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü, ( ayrıca) Allah yolunda cihad eden ( fedakârlık yapan) ve kınayanın kınamasından korkmayan bir topluluk getirecektir.  Bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine ( layık olana) verir. Allah ( imkânları) geniş olandır, bilendir." ( Mâide sûresi, âyet 54) 

     Sözün burasında, önemli bir hususu sevgili takipçilerime arzetmek istiyorum. Bilindiği üzere, Cumhuriyet Türkiye'sinin en meşhur müfessiri, merhum Hamdi Yazır, zikredilen bu ayeti kerimeyi tefsir ederken, önemli bir hususu gündemine taşımıştır. 

      Bin yıllık süreçte, korkmayan, yılmayan, yılgınlık göstermeyen, aziz Kur'an'ı; elden ele, dilden dile dolaştıran milletin byük milletimiz yani Müslüman Türk milleti olduğundan bahsetmiştir. 

      Maalesef, sonraki sadeleştirme adı altında yapılan eserlerde, bu kıymetli, değerli kelimeleri bulmak mümkün değildir. Allah aşkına sormadan edemiyorum:

      Böyle bir çıkarım, iptal etme, söz konusu esere saldırı değilde ne olabilir acaba? Bu eşsiz , mükemmel esere el atmak, değiiştirmek ne demektir?  Hemde, güçsüz. çapsız sonraki nesiller,  ilimde paye sahibi olamamıış, kendi milletinden ürken kimseler, kendi milletinin isminin telaffuzuna tahammülü olmayan bedbahtlar!.. (!) 

     Bendeniz, ecdadımla iftihar ediyor, onlarla gurur duyuyorum. Onlar, canları pahasına cihada çıkmışlar, bu aziz vatanı bizlere emanet etmişlerdir!.. Şu ayeti kerimeye dikkat çekmek istiyorum:

      " Muhammed, Allah'ın Elçisidir. Beraberinide bulunanlar da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidir. Allah'tan lütuf ve rıza isteyerek onları rükû halinde, secde halinde görürsün. Onların nişanları, yüzlerindeki secde izidir. Bu , onların Tevrat'taki örneğidir. İncil'deki örneği ise şöyledir: ( Onlar) filizini yarıp çıkarmış, onu güçlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekin gibidir. ( Bu), çiftçilerin hoşuna gider. ( Allah) böylece onlar ( güçlenen müminler) sebebiyle kâfirleri öfkelendirir.  Allah onlardan iman edip iyi işler yapanlara bağışlanma ve büyük ödül vadetmiştir."  ( Feetih sûresi, âyet 29)

     Bilindiği üzere, bu cümle Hudeybiye antlaşmasının başına Rasûlullah yazılmasını kabul etmeyen  Mekkeli müşriklere karşı bir cevaptır. Onlar ne kadar kabul etmese de " Muhammed, Allah'ın elçisidir."  ifadesi evrensel anlamda ilan edilmektedir. 

     Ayeti kerime de geçen diğer bir husus da şöyledir; " Allah burada verdiği örneklerle, müminleri güçlendirmekle,  kâfirleri  haddinden ziyade öfkelendirimektedir. Dolayısıyla,

     Aziz Kur'an; hayatımızın her alanında tezahür etmeli, müminlerin ellerinde, dillerinde, gönüllerinde , işlerinde  ve hayatlarının her alanında yaşama yansımalı, varoluşlarının buna bağlı olduğu iyice bilinmelidir. 

     Netice olarak

     Ne yazık ki, 21 nci çağın Müslümanları bu gerçeği tam manasıyla yakalamış, toplum hayatlarına ulaştırmışlar değildir. 

     Hayatımız, tabii ki, Kur'an emri üzede olacaksa,  küfrün, münkirlerin, ateistlerin bu mübarek alanda yaşama şanlı olmamalıdır. 

    Faizciliğin önü alınmalı,  kumar denilen illet, şans oyunlaarı milletimizi felakete sürüklememelidir. Diğer taraftan, içki, kumar, fuhuş melaneti saflarımız arasında olmamalıı, saflarımızda Kur'an sedasından başka bir ğayri meşru ses olmamalıdır. 

     " ( Allah) kendi emri gereği " Benden başka ilah olmadığına dair ( kullarımı) uyarın ve bana karşı muttakî ( duyarlı) olun!" diye melekleri kullarından dilediği ( layık olan) kimseye rûh ( vahiy) ile gönderir." ( Nahl sûresi, âyet 2)  Diğer bir aayeti kerimede:

    " ( Allah) dereceleri yükseltendir;  arşın sahibidir. Kavuşma günüyle ilgili uyarmak için emri gereği kullarından dilediğine rûhu ( Kur'an'ı) indirir." ( Mü'min sûresi, âyet 15) 

      Rabbimiz!,, Aziz milletimize güzel günler göstersin!.. Kazançları bereketli, yolları İslam yolu olsun!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın