Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Vaktinde Kılınmayan Namazların kazası

 " Namazınızı eda ettiğinizde, ayaktayken, otururken ve uzanmış bir haldeykenAllah'ı anın ve güvenlik içindeyken namazlarınızı ( eksiksiz) kılın; çünkü namaz bütün mü'minler için belirli zamanlarla kayıtlı bir vecibedir." ( Nisâ sûresi, âyet 103 ) 

     " ( Ey bu hitabın muhatabı!) Sana vahyedillmiş olan bu mesajı izle ve ( başkalarına) ilet; ve namazı hakkını vererek kıl, Çünkü ( hakkı verilerek kılınmış ) namaz, ( insanı) belli başlı her tür çirkinlik ve kötülükten alıkoyar; ve hele Allah'ı anmak ve Allah'ın sizi anması elbette en büyük ( boyutudur)! Zira Allah, işlediğiniz her şeyi bilir." Ankebut sûresi, âyet 45 ) 

       Namaz kılmak; Allah'tan inen vahyin çıkan karşılığıdır. Namaz nüzule karşı miraçtır. Namaz kılmak, Allah'ın gündeminde olmak demektir. Gündeminde olmak için de her Müslüman Allah'ı gündemine almasıdır. Yani, namaz tüm ibadetlerin mecmuasıdır, tümüdür, tamamı namaz içerisinde toplanmıştır. Daha doğrusu namaz, dünya astarını âhiret atlasına günün beş vaktinde gök iğresiyle  dikmek demektir. 

     Hal böyle olunca, bir Müslümanın, bir müminin " namaz borcum var" iğreti, ilginç ve tepki içeren sözü benim hoşuma gitmemektedir. Ne demek şu kadar yıl  namaz borcum var?

     " Kur'an'da namazların kazasıyla ilgili herhangi bir malumat yoktur. Sünnetteki uygulaması ise uykuda veya unutarak vaktinde kılınmayan bir namazın uyanınca ve hatırlayınca kılınabilirliği ile ilgilidir.

      Fakat kasten terkedilen bir namazın kazasının olamayacağını zahirilerden  Muhammed bin Hazm ifade etmektedir. " Kasten hiç bir mazereti olmadan uzun süre namaz kılmayan kimse  kılmadığı namazlardaki  namazlarını kaza edemez.

     Bu sadece uykuda veya unutarak  geçirmiş olduğu namazlar için geçerlidir. Onun da hatırlanması ifâ edilmesi gerekir. Bu hal kasten terketmeye kıyas edilemez çünkü, kasıt unutmak gibi değildir. 

     Bunun aksini iddia eden kimseler de yok değildir. Vaktinde ödenmeyen borcun daha sonra ödenebilirliğine kıyasla, emrin ağırlığını bildirmek için kaza yapılması gereklidir demişlerdir. Şafii, Hanbeli ve Malikilerce üzerinde kaza namazı olan kimsenin nafile namaz kılması haram sayılmıştır. 

     Mezheplerin tartıştığı bu konunun zamanımızın sorunlarıyla biraz örtüşmediğini düşünüyoruz. Bizim vatandaşlarımız anadan doğma müslüman fakat, kırkına kadar namaz kılmaz. Bazen cumadan cumaya, bazen de bayramdan bayrama olur bu işler. 

     Bazıları içinde ne arefe var ne bayram, ne ramazan var ne cuma. Fakat müslümanlığına söz söyletmez, kalbi temiz hoca hacı çocukları falan, hasbel kader otuzunda, kırkında, ellisinde hatırlayıverirse müslüman olduğunu, işte o zaman başlar bu işler. 

     Kaza mı kılsam nafilemi mi? Beşin yanına beş daha katsam yoksa kuşluk da mı kılsam? Hocam bunların hangisi sevap olur diye şovlar yapmaya... Önüne gelene laf atar. " Kazaları kılmaya nereden başlanır? Baştan mı sondan mı? Kamet getirsem mi daha sevap olur, ezan okusam mı?" gibi. 

     Kaza deyince, namaz kılan kimsenin herhangi bir mazeret dolayısıyla, vaktinde eda edemediği bir namazın o vakit için  çıktıkdan sonra  ki vakit içerisinde uyanmış veya hatırlamış olduğunda kılması gereken bir namazdır. 

     Keyfine göre yıllarını namaz kılmadan geçirenin kazası değil cezası olur. Namazı kılmak veya terk etmek Allah ile kendi arasında bir olaydır. Üçüncü şahısları ilgilendirmediğinden tövbe eder. Allah ta dilerse kabul eder, dilerse reddeder." ( Müsl. sorunları, B. Bülbül, sayfa 470-471)

      Her akıllı, düşünen Müslüman bilmelidir ki, namazların tembelliğe, vurdum duymazlığa, " hele yaşlanayım da öyle kılarım" safsata sözüne itibar ettiği, değer verdiği görünmemektedir. 

      Müsülüman birey, aklı erdikten, mükellef olduktan sonra namazlarını vaktinde eda edecek, savsaklamaya, " başka zaman kılarım" tembelliğine fırsat vermemelidir. Savaş anında bile, namazın kat'iyyen terkedilmemesini emreden bir din, nasıl olurda, boş yere, durup dururken namazlarını kazaya bırakılmasını önerir.

      Hoca efendiler, kendilerine yıllarca namaz borcu olduğunu öne süren zavallılara, moralmen destek olmak için, " kıl!" yanlış sözünü söylemektedirler. Peki, kılayım da, bu hususta bir ayet, bir hadis var mıdır? diye sorulsa, kos kocaman bir " umulur ki" sözünden başka birşey  demiyeceklerdir. 

     Hani, Hz. Ömer, cahiliye günlerinden iki şey için şöyle der: " Bunlardan biri beni güldürür, diğeri ise ağlatır" . " Nedir ya Ömer seni ağlatan ve güldüren şeyler?" diye sorulduğunda " Beni ağlatan şudur; kızımı çölde kumlara diri diri gömmek için götürdüm, ona mezar eşerken alnımdaki terleri gören yavrum, babacığım yoruldun terlerini sileyim diye elbisesiyle alnımdaki terleri siliyordu. 

      Bilmiyordu ki eştiğim çukura kendisini koyup gideceğim. Bunu hatırlayınca ne kadar çirkin bir iş yaptığımı düşünüp ağlıyorum. Güldüğüm ise, deve güderken azığımız olan helvadan put yapar ona tapar, acıkınca da onu yerdik. Ne kadar az düşünür olduğumuza da bugün gülüyorum. Ağlamak ve gülmek yetmiyor, onları bana geri getirmiyor" diyor. 

     Sonuç yerine;

     Her aklı başında, düşünen, fehmeden, bilen, anlayan, tefekkür ve tezekkür eden Müslüman bilmelidir ki, bile bile kasten terkedilen bir namazın vebali, mesuliyeti büyüktür. 

      İmandan sonra en önemli emir namaz olan bir dinin mensubu nasıl olur da, kahve köşelerinde, çay ocaklarında laubali bir şekilde, keyfince oturur da, sonrasında  kılamadığı namazlar için dizini döver, bunlara hal çaresi aramış olur?

       Namazlarını bile bile kasten terkeden Müslüman, acıkınca yemeğini yemiş, susayınca suyunu içmiş, her daim yüce Allah'ın havasını teneffüs etmiş ama, namaz meselesine gelince tembellik yapmış. Ne saçma bir düşünce, nasıl bir haramilik? Maalesef, ilmihal kitapları namazların 
 kazalarının kılınmalırın uzun uzadıya anlatır, öldükten sonra da mollalara iş düşer. Namazın iskatını yaptırır, devir işlemini gördürür, üç beş kuruş karşılığında koca bir ömürde kılınmayan namazlar, hemencecik kulları tarafından, aracılar vasıtasıyla Allah'la hesaplaşılarak ölen kişi tertemiz hale getirilir!.. 

      Onun içindir ki, namazların kasten terkine bir çözüm, bir çare bulunmamaktadır. Deli, manyak, psikoloisi bozuk ise, unuttu ise, uyudu ise sonra bunları kaza edebilir. Bunun dışında bir hal çaresi bulunmamaktadır.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın