ÜRETEN ALLAH'IN SEVGİLİSİDİR!
Konumuz hayata dairdir.. Çalışmak, üretmek ve zengin olmaktır. İnanmış kitleler olarak, veya alemi İslam beldeleri olarak bu mühim mevzuyu irdelemek, üzerinde duşünmek en büyük işimizdir veya olmalıdır.
İslam beldelerine nazar ettiğimiz an, görmekteyiz ki, üretim, üretmek, zenginlik, refah mevzunda sınıfta kalmış bir durumdayız.. Bakire topraklar, iş alanları, çalışma sahaları geniş geniş bulunmasına binaen, en geride kalışımız, üretimin azlığı, fabrikaların kıtlığı bizleri, her inananı üzmekte, tedirgin etmektedir. Şu ayete kerimeye dikkat çekmek istiyorum:
" Allah, malum beldelerin sakinlerinden alıp iade ettiği tüm savaş gelirlerinin sorumluluğunu Rasulüne vermiştir. Artık ( bu gelirler) Allah'a, Rasulüne, ( onun) yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir; bunu böyle yaptık ki, servet ( sırf) sizden zengin sınıflar arasında dolaşan bir güç ve iktidar aracına dönüşmesin. İmdi , Rasul size ( ondan) ne ( pay) verirse onu alın, ama size vermediği şeyde de ısrarcı olmayın: Allah'a karşı sorumlu davranın; unutmayın ki Allah cezası en çetin olandır." ( Haşr Sûresi, âyet 7)
Malumdur ki, İslam'ın bidayetinde eşitlik,. hakkaniyet, insanlar arasında kayırmacılık yapılmaması Müslümanların Rasul'den öğrendiklerii ve aziz Kur'an'ın buyrukları doğrultusunda yapılmaktaydı. O günün şartlarında, ne günümüzdeki gibi sosyalizm, nede kapitalizm denilen iğrenç beşeri yapılara gerek bulunmuyordu. Her şey, yüce Allah'ın emirlerine müsteniden icra ediliyor, beşeri bir unsur zuhur etmiş değildi.. Binaenaleyh;
" Ekonomi alanının inşası:
Vahyin inşa ettiği bir hayatta, mutlak anlamda varlığın mülkiyeti Allah'a aittir. O varlığı dilediğine verir, dilediğinden çekip alır. Buna insanın kendi varlığı da dahildir. O serveti ne zaman ve kimlere verip, ne zaman ve kimlerden alacağını yasalara bağlamıştır. O'nun mülkünde tasarrufu, yine kendi koyduğu yasalar çerçevesinde cereyan eder.
Servet emanettir: İsraf, savurganlık bu yüzden emanete ihanet, karşılıksız yardım v e paylaşmak bu yüzden emanete sadakattir. Servetin emanet olması, serveti toplumun malı sayan sosyalizmin, serveti mutlak anlamda malikinin mülkiyeti sayan Kapitalizmin dışında, dengeli, orta ve adil bir alternatif çözümdür.
Paylaşmak esastır: Zenginin malında yoksulun hakkı vardır. Gönüllü olarak paylaşılan servet artar. Bunun zorunlu mali yardıma, " artmak" kökünden gelen zekat adı verilmiştir. Gönüllü olarak paylaşılamayan servet azalır. Çünkü, gelir dağılımı bozulan toplumda yoksullar varsılların servetinin düşmanı olur ve ilk fırsatta o serveti ele geçirmek için her yol a baş vurur. İşte gerçek azalma budur. Paylaşmanın parolası bellidir: " Komşusu açken tok yatan bizden değildir." .( Hayatın Yeniden İnşası, M. İslamoğlu, say,.199)
Zikredilen ifadelerden anlıyoruz ki, kos koca alemi İslam müntesipleri bile, beşeri düşünce olan Sosyalizm felaketinin ve Kapitalizm belasının girdabında boğulmaktadır. Gençlerin ekserisi bu uğurda ya sosyalist veya komünist ağına düşmekte, zenginin malına göz dikmektedir.
Böylesi bir yanlış düşünce mensupları her ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizde de azımsanmayacak kadar şirazeden çıkmış mensupları bulunmaktadır. Hatta, sosyalist gençler, daha ileri giderek silah kullanarak zenginin servetine düşman olmaktadır. Zenginler ise, kendi göbeklerini kaşıyarak keyif sürmekte, fakir, fukaranın halinden bir haber şekilde ömür sürmektedir.
Maalesef, Sosyalizm ve kapitalizm düşüncesinin ötesinde bulunan İslam ekonomisi hiç göz önüne alınmadığı için kitleler, bu konuda mağdur, bilgisiz ve cahil olarak yaşamaktadır. Peki, o halde, suçlu kim? kimler mesuliyet hissinden bihaber yaşamaktadır? Tabii ki, bu soruya verilecek cevap kendi ilim adamlarımız, kürsü insanları, din adamlarımız ve hatiplerimizdir. Çünkü, kitleler, gerek sosyalizm gerekse kapitalizm ve İslam ekonomisi konusunda kültürel bakımından mağduriyet yaşamakta, ser sefil bir cennet ve cehennem algısı ile ömürlerini bitirmektedirler. Alıntımızın devamı şöyledir:
4- " Servet, belli ellerde " devlete" dönüşecek kadar temerküz edemez: Bu Kur'an'ın açık uyarısıdır ( 59 Haşr 7). Çünkü servet gücü, güç serveti kendine çeker. Bu ikisinin denetlenemez ve kontrol edilemez bir biçimde birieşmesi, hakkın ölçütünü " güç" ve " servet" haline getirir. Bu takdirde hak güçlü olmaz, güç haklı olur. Böyle olan bir yerde
adaletin yerini zulüm alır.
5- Haksız kazanç haramdır. " Üreten Allah'ın sevgilisidir". Vahyin inşa ettiği bir hayat, daha çok tüketim daha çok üretim kısır döngüsüne kilitlenmiş bir hayat değil, imar ve inşaya yoğunlaşmış bir hayattır. Ekonomik anlamda bu hayat rant ekonomisine prim vermez. " Salih amel" olarak nitelediği değer üretimine dayanır. Haksız servet , çıkmak için günah kapısı arar: Fuhuş, kumar, alkol e uyuşturucu gibi günah alanlarını daha çok haksız kazanç finanse eder.
6- " Narhı Allah koyar." diyen pazar ekonomisi esastır. Ne ictimasız Kapitalizmin küçükleri büyüğe kurban eden vahşet modeli, ne de insan emeğini toplum adına devletleştiren Sosyalizmin yokluk ve yoksullukta eşitlik modeli... Kanaatin servet, cömertliğin devlet, pazarlığın sünnet, ticaretin ibadet, faizin cehennem, şükrün cennet sayıldığı bir model. Piyasasını, ahlakını vahyin inşa ettiği fertlerin arz -talep dengesinin oluşturduğu bir model.." ( a.g. e. )
Netice olarak;
Yukarıdan beri izah edilmeye çalışıldığı gibi gerek sosyalizm vicdansızlığı, nede kapitalizm merhametsizliği insanlığın derdine, sorunlarına çare olmamış, bundan sonra da olmayacaktır.
Malumdur ki, geriye vahyin inşa etmiş olduğu İslam ekonomisi kalmaktadır. Tabii ki, bunu da İslam alimleri haykıracak, millet zihin ve belleğine sokacaktır. Göreceksiniz ki, bu eşsiz model hayata intibak ettiği an, insanlık refaha, mutluluğa kavuşacak, Kurt Kuzuyla yürüyecek, haksızlık, faiz, haram kazanç ümmetin midesine inmeyecektir..
Böylelikle, faiz kurumları da iflasın eşiğine gelecek, her an, her dem bir faiz yuvası hayata geçmeyecektir.. Yeter ki, ümmet bilinç sahibi edilsin, alimler ellerini taşın altına koyarak, millet huzuruna yardım etmiş olsunlar..
Aksi halde, sosyalizm adına bir kısım boş kafalar sokaklarda yürüyecekler, kapitalist kan emiciler ide insanlığın kanını sömürmeye, emmeye devam edecektir.. Zihniyet nasıl olmalıdır? Zihniyet, Hz. Ömer'in, vahyin ışığında öne çıkan çalışması olmalıdır.. Hz. Ömer (ra), fakirdi, fakirliği, servet yığmayı sevmez, milletin mutluluğunu, saadetini ön planda tutardı..
Rabbimiz!.. Bu ümmete yeniden o muhteşem dönemi yaşamayı nasip etsin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın