Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Ülkemizde Organ Naklinde Yaşanan Zorluklar

     " O, size yalnızca leşi, kanı, domuz etini ve üzerine Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanı haram kıldı. Kim bunlara mecbur kalırsa - iştahı kabarmadan ve haddi aşmadan- ona bir günah yoktur. Allah tarifsiz bağışlayıcıdır, eşsiz merhamet kaynağıdır." ( Bakara sûresi, âyet 173 ) 

     Bu ve benzeri ayeti kerime meallerinden yola çıkarak, konumuzu değerlendirmek, Müslüman milletçe nerelerde hata yapıyoruz konusunu açıklamak istiyorum:

     Ne acı ki, ülkemiz bir İslam ülkesi  bir İslam diyarı olarak, halkında İslam insanları olması hasebiyle, bu konuda sınıfta kalmış, beyinlerdeki, zihinlerdeki bir kısım yanlış, ucûbe, hurafeden ibaret  tereddütler hali hazır atılmış değildir. 

      Ülkemiz hastanelerinde, kendi evlerinde yüz binlerce böbrek bekleyen, karaciğer, kalp vesair organları bekleyen insanlar bulunur iken, hacımız, hocamız, bilginimiz, okurumuz, yazarımız, entelektüelimiz  yanlış bir algı sebebiyle organ ve doku nakline iyimser, sıcak, candan bakmamaktadır. 

     Oysa, aziz Kur'an'da ve sahih hadislerde; organ ve doku nakilleri ilgili bir hüküm, bir emir bulunmamaktadır. Konu, sadece, ehli Kur'an ve Nebevi haberlere vukufiyeti olan alimlerin ictihadları ile, tıp ehlinin; önünü açacak, saf, tertemiz inançlı Müslümanlarda bilgi  sahibi olacaklardır. 

       Bu konuyu yıllar önce , esas olarak Din İşleri Yüksek Kuruluna taşıyan eskimez Başkan, Tayyar Altıkulaç hoca efendiyi saygı ile, sevgi ve hürmetle selamlıyorum. Her konuda olduğu gibi, bu hususta da Başkan olarak gereğini yapmış, organ ve doku nakli hususunu ülkemize ve milletimize duyurmuş, tavsiye etmiştir. 

     Müslümanların endişesi Kur'anî değildir!.. 

     " Ahirette elsiz, ayaksız, gözsüz kalkarım, böbreksiz, kalpsiz  vesair organsız kalmak" endişesi, sıkıntısı ve düşüncesi Kur'an temelli, sahih, Nebevi eksenli  değildir. Sadece, hurafi bir düşünceden, uydurmadan, düşünceden ibaret bir hikayedir. 

     Bir kere, insan kabire konulduktan sonra, üç ay içerisinde toprakla buluşuyor, bahsi geçen organlar toza, toprağa kavuşmuş olmaktadır.  Bu nedenle " organsız kalkarız" sıkıntıları, öne sürülen iddialar, ortalarda "hocayım" diye gezen, hurafeci, hikayeci, meşrepçi, cemaatçi, Fetöcu , tarikatçı zümrelerin hüneridir. 

     Oysa, bilgin, alim, araştırmacı, Kur'an Müslümanı alimler; ortaya çıkarak, bu mes'elenin " Sadaka-i Cariye" olduğunu millete izah ederlerse, tıp uzmanlarımız korkmadan, ürkmeden, dobra dobra konuyu insanımıza anlatılırsa, hurafecilerin işi bitecek, halkı kandırma rolleri iflas etmiş olacaktır. 

       Batıda yaşamış olduğum için, zaman zaman, hastanelerde organ ve doku bekleyen vatandaşlarımızın kendi insanımızdan değil de, Batılı insanlardan organ bağışı beklediklerini görüyorum. Hele, bir insanımız beş yıl gibi bir zaman Böbrek nakli beklemiş, sonunda kendi yakınlarından, kardeşlerinden, evlatlarından değilde, bir Batılı insandan gelen Böbrekle bu gün hayatını devam ettirdiği görülmektedir. 

      Haftanın üç günü Diyaliz makinasına giren bir hastanın psikolojisini iyice bilmeli ve düşünmeliyiz. Sürekli acı çekmekte , depresif haller yaşamaktadır. Ama, bir gün oluyor ki, Doktoru, bahsi geçen Türk insanına; " Gözün aydın, senin için bir Böbrek bulundu" müjdesi ile yere, göğe sığmaz oluyor, o gündür sevincini, dualarını unutmamak lazımdır. 

     Tabii ki, organ ve doku nakli, kolay bir eylem değildir. Zaruret halinin bulunması, hastalığın bu yolla tedavi edilmiş olacağı, organı alınacak kişinin o anda ölmüş olması, organ nakli toplumun huzurunu bozmayacak şekilde olması ve ücretle satılmaması önemli, ciddi bir mes'eledir. 

     Sonuç yerine;

     Yukarıdan beri anlatılmaya çalışıldığı gibi, bu önemli konuyu tüm vatandaşlarımızın bilmesi, öğrenmesi ve hayata yansıması için gerekli tedbirleri alması lazımdır. 

     Halkı bilgi sahibi yapmak için, tüm hoca efendilere, Müftülerimize, Başkanlığımıza, İHL. re, İlahiyat Fakültelerine büyük, önemli görevler düşmektedir. Tabii ki,

     Her hayri mes'elede olduğu gibi, bu mes'eleye takoz olacak, gelenekçi çevreler, okumamışlar, cahil cühela kesimleri karşı çıkmakta ve çıkacaklardır. Nice gelenekçi hoca geçinen bilmekte ve tanımaktayım ki, işi, gücü yeniliklere karşı çıkmak, ictihad düşmanlığı yapmak, ictihadla ilgili  hangi ilim adamı iştigal ederse hemen onu " gavur" ilan etmektir. 

      Oysa, nüfus potansiyeli olarak, ülkemiz 82 milyonu aşmak üzeredir. Hal böyle olunca, her konuda yaşayanları kurtarmak, sağlıklarına kavuşturmak için çareler, tedbirler düşünmeli ve almalıyız. 

     Aksi halde, " bizim kaderimiz böyledir" inancı ile oturup kalkarsak, vallahi, billahi sürekli Batı ülkelerinden istimdat bekleyeceğizdir. Bir tarım ülkesi olan ülkemizin; başka ülkelerden et, süt, Tavuk eti, saman, buğday vs. ithal etmesi gibi bir durum olacaktır!.. 

     Ben şahsen, Batı ülkelerindeki sağlıkla ilgili, organ ve doku nakli ile ilgili çalışmalara bakınca, sınıfta kaldığımızı, en arkalarda gezindiğimizi biliyor ve inanıyorum. Rabbim!.. Aziz millet evlatlarına, sağ duyu lütfetsin, her türlü gericilikten muhafaza eylesin!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın