Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ÜÇTEN DOKUZA BOŞAMA

GELENEKTE " ÜÇTEN DOKUZA BOŞAMA"  NEDİR, NE DEĞİLDİR?

     " ( Dönüşü mümkün olan) boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle geçinmek ya da güzellikle ( son defa boşayıp) ayrılmaktır. Bu durumda kadınlarınıza verdiğiniz şeyleri geri almanız, her iki tarafın da Allah'ın koyduğu sınırları koruyamama endişeleri  dışında, sizin için helâl değildir. Eğer Allah'ın her iki taraf için koyduğu sınırları koruyamamalarından endişe ederseniz, bu durumda kadının fidye verip ayrılmasında bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır, sakın ha aşmayın! Kim Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, işte onlar zulmetmiş olurlar. " ( Bakara sûresi, âyet 229) 

     Millet olarak, dün bu gündür böylesi boşama konusunda mağdur ve biçare durumdayız. Erkek hegemanyosunun hakim olduğu bir toplum ve millet olduğumuz için asırlardan beri Kur'anî emirlerden uzak, sadece geleneksel boşama işlemine göre hareket ederek, nice hanelerin, evlerin ve yuvaların yıkılmasına, çoluk-çocuğun babasız ve annesiz kalmasına sebep olmaktayız. 

       Bu gün, günümüz dünyasında görmekte ve şahit olmaktayız ki, mahkeme salonları, evler, yuvalar" boşarım", " boşa!" çığlıkları ile yankılanmakta daha olmadı döğüş, kavga, sürtüşme, vuruşma ve kırışma sonucu hapishane imparatorlukları kurulmaktadır. 

     Halbu ki, aziz Kur'an ve onun yüce emirleri dinlenilmiş, fetvalar Kur'an'a göre verilmiş olsaydı, erkeğin karısına " boş ol" veya " seni üçten dokuza boşadım" sözü karşısında hanım efendi, bohçasını alıp hemen evini, barkını, yuvasını, çoluk ve çocuğunu terkedip evinden ayrılmazdı. 

      Kadının kocası, bir öfke, bir sinir, bir hiddet ve şiddet sonucu hanımına " sen benden üçten dokuza kadar boşsun" yanlış sözü üzerine, bohçasını, pılını, pırtısını  bırakıp, babasına, annesine giitmektedir. 

      Olanlar kime olmaktadır? Tabii ki, geride kalan, sefil bırakılan, boyunları bükük olan çocuklara olmaktadır. Kadıncağız, annesinin, babasının evinde bir kaç ay kaldıktan sonra ya eski kocasının hiddetiyle karşılaşacak, yada başka bir kocaya giderek evlenmiş olacaktır. 

      Halbu ki, boşanan kadın, evinde kalmış olsaydı, Kur'an'ın emirleri üzere üç ay içerisinde boşanmış olsaydı, belki de, neticede koca öfkesinden vaz geçecek, kadında anlayış göstererek yuvaları kurtarılmış olacaktı. Ama, olmadı, olmuyor!.. Şu alıntı yazıma kulak verelim:

     " 1- Geleneksel yemin şekli, 2- Aile de egemenlik meselesi,  1- Geleneksel yemin şekli: Gelenekle hayatlarına yön veren insanların kullandığı ifade " Üçten dokuza şart olsun" Kur'an İslam'ın da kullanılan bir tabir değildir. Müslümanlar yeminlerini Allah adına yaparlar. 

     Yemin ederken " vallahi, billahi" gibi ifadeler kullanırlar. Böylece verdikleri söze Allah'ı şahit tutarlar. Eşleriyle ayrılma noktasına gelinmiş ise sadece talak/ayrılma veya boşanma ifadesini kullanarak eşini bir talak ile boşayabilirler. Üç talakı bir zamanda ve bir mekanda kullanmanın ise Kur'ani olmadığını görüyoruz. 

     Bu nedenle gelenekçilerin kullandığı yemin şekli Kur'an'da olmadığı gibi, nikah akdini istek ve emelleri için yaptırım aracı yapmaya da imkan vermez. Nikah akdi, iki insan arasında ve de şahitler huzurunda belli şartlara sahip insanlar için yapılan sözleşmedir. Bu sözleşmenin amacı bellidir. Taraflardan biri bu anlaşmaya rıza göstermez ise nikah yapılmadığı gibi ( bunun kadın veya erkek olması sonucu değştirmez).

     Şahıslardan birinin bu akdi bozmak için hakime baş vurma hakkı da mevcuttur. Bu anlaşma aile kurmak için yapılır. Taraflar buna sadık kaldığı sürece de devam eder. Hiç bir zaman bu anlaşma tehdit unsuru olarak kullanılmaz. 

     Aksi halde kadında aynı haklara sahiptir. Testiler birbirine vurulunca sadece su dökülmez testiler de kırılır. Bu nedenle nikah akdi, sadece Allah'ın hudutlarını korumaktan umut kesilir, ayrılmaya karar verir ise o zaman ağza alınır ve belli şartlar çerçevesinde ayrılığa gidilir. Bunun dışında günlük emellere alet edilmek için kullanılmaz. Bu hususu kullanan insanların kişilik sorunlarını ve de seviyelerini ortaya koyar.. " ( Müsl. Sorunları, H. Bülbül, sayfa 611-612)

     Netice olarak;

     Bin yıldan bu yana millet arasında boşama şekli olan ( seni üçten dokuza boşuyorum" sözü, Kur'anî emirler karşısında bir değer, bir kıymet ifade etmemektedir. 

      Yukarı satırlarda da ifade edildiği gibi, bu tür boşamalar, geleneğin şartları olup, gelenekçiliğin yaşaması, devamını istemek demektir. Bu durumda, körü körüne ailelerin ayrılmalarına, Kur'anî olarak boşanmamış ailelerin geleneksel yön ve yöntemle boşanmalarına sebebiyet vermekte, bu yüzdende taraflar arasında şiddet, hiddet kaçınılmaz olmaktadır. 

     Geleneksel düşünce ve eylemlerde, şahitliğe kat'iyyen itibar edilmemektedir. Oysa, Kur'anî emirlerde nikah akdi sırasında iki şahidin, mehrin şart koşulması gibi, boşanma esnasında da yine şahitlerin bulunması, olması şart koşulmaktadır. 

       Tüm bu Kur'anî  emirler yerine getirdikten sonra, ikinci boşamadan sonra, üçüncüsünde artık dönüşü olmayan bir yola girilmiş olmakta, boşanan kadın, başka biri ile evlenmedikten sonra, birinci kocası ile tekrar evlenmesi söz konusu olamaz. Ayrıca, İslam'a mal edilen " hülle" oyunları da insanın, insanlığın ve İslam'ın yüz karasıdır.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın