Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Tuğyan Olan Bir Yerde, Tufan Olmaması Düşünülemez

 " Her kim dünya hayatını ve onun güzelliklerini isterse, orada yaptıklarının karşılığını tastamam veririz; üstelik onlar orada, ( niyet ve amaçlarına bakılarak) değerlendirmeye tabi tutulmazlar." ( Hûd Suresi, âyet 15 )

     "( Fakat) işte bu kimselerin payına ahiretten düşen yalnızca ateştir; zira onların burada yaptıkları ( yatırım, orada) işe yaramayacaktır. ( İbadet adına) yapa geldikleri her şey ise zaten batıldır." ( Hûd sûresi, âyet 16) 

     Tuğyan ve tufanın mahiyetini öğrenmek için, başta nuh (as)'ın, Lut (as)'ın, Hûd ve Salih (as)'ların ilginç hayat hikayelerine bakmak gerekir. Neler yaşamışlar, neler çekmişler, hangi tuğyan ve tufanlarla yüz yüze, göz göze gelmişler onları bilmek, tanımak ve ibret almak lazımdır. Onun içindir ki,

     " En ayrıntılı anlatım bu sûrede ( Nûh sûresi) yer alır. Nûh kavminin kıssası, her şeye fiyat biçen bir toplumun değerden nasıl mahrum kaldığının hikayesidir. 

     Bu bir tuğyandır, tuğyan olan yerde mutlaka TUFAN olur. Her tufan değeri fiyata feda edenler için bir yok oluş ve felaket, tercih edenler iiçin bir kurtuluş ve nimettir. Tufan, toprak için bir bir abdest, toplum için de bir arınmadır" .

     sûrenin verdiği mesaj açıktır. Her tuğyan çağının bir tufanı, her tufanın bir Nûh'u, her Nûh'un bir gemisi, her geminin bir rotası ve yol haritası vardır. 

     Ümmet-i Muhammed'in rotası ve yol haritası Kur'an'dır. Kur'an'ın kılavuzluğuna teslim olan, ahir zaman tufanından kurtulur." ( Kur'an surelerinin kimliği, M. İslamoğlu, sayfa 431-432)

      Hakikaten, çağımızı, çağımızda yaşayan insanlığın ne şekil yaşadığına, başlarına gelen ve yaşanan felaketlere baktığımız vakit, tuğyan neticesinde tufanın yaşanmış olduğu görülecektir. 

       Batı, doğ u, ABD, ve tüm bu kıtalarda yaşayan insanların halleri bu gün içler acısı, acınacak, üzülecek bir pozisyondadırlar. Örneğin, teknik, teknoloji, ilim, bilim, tıp, sağlık uzmanları ne kadar mesafe alırlarsa alsınlar, Corona Virüs karşısında elleri yana düşmüş, dilleri tutulmuş, ne yapacaklarını bilmez bir durumda, bir o yana, bir bu yana seğirtip gitmektedirler. 


     Oysa, Pompei şehrinin kalıntıları gözler önündedir, Lût gölünün çevresindeki insan enkazları ibretnüma olarak insanlığa ders verir iken, insanlık nasıl olurda, halen sapıklığı, eşcinselliği, livatayı, homoseksüaliteyi tercih etmiş olurlar?

      Evet, insanlık; dünyevileşmeyi tercih eder iken, ölümü, ahireti, bir Allah'a inancı yok saymaktadırlar. Örneğin, kos koca Fransa ülkesi ve milleti, başka işleri kalmamışcasına, İslam'a saldırmakta, Hz. Muhammed'e en galiz küfür ve kötülük yapmaktadırlar. 

     Halbu ki, " İt ürür, kervan yürür "misalinde olduğu gibi, yüce İslam'a  saldırılar, hücumlar yeni bir saldırganlık örneği değildir. Tarihi seyir içerisinde, bir çok ehli küfür saldırmış, hücum etmiş, pala sallamış ama, netice hüsranla nihayetlenmiş, salladıkları palalar kendi böğürlerine, sinelerine saplanmıştır. Ancak;

     Bu durumdan ibret alamayan, ders çıkaramayan  bir Müslümanlık kitlesi mevcuttur. Gerek Türkiye, gerekse Suriye, Mısır, Libya, Tunus, Ceezayer, Arabistan, Yemen,Irak,  İran , Pakistan, Bangladeş ve benzeri ülke müslümanlarına baktığımız zaman, bir dökülmüşlük, bir çözülmüşlük olduğu tezahür edecektir. 

     Söz konusu İslam ülkelerinde camiler bulunmakta ama, bom boş, vaazlar verilmekte ama, dinleyen, ders alan bulunmamakta, tıpkı Nûh (as)'ın oğlunun tufan karşısında " dağa kaçar kurtulurum" demesi gibi, günün Müslümanları da  "Avrupa'ya kaçar kurtulurum" sahte, iğrenç, yüseysel sözünü söylemektedirler.  

      Demek ki, Kur'an kıssaları sıradan, basit, hikaye türü şeyler değildir. Müslümanların okuması, hayatlarını buna göre dizayn etmeleri için var olan kıssalardır. 

     Sonuç yerine;
      İnsanlık, insanoğlu, 21 nci asır insanlığı ve bilhassa Müslümanlar,  bir kendine gelmeli, yaşanan, görülen, zuhur eden vak'alardan ders alarak, kendilerine çeki düzen vermelidirler. Madde, para, materyalizm, zenginlik, konfor, lüks yaşam, yüksek yüksek binalar, lüks otomobiller, yüksek refah seviyesi insanlığa çare olmamaktadır. 

      Coronavirüs illeti, amansız dert bela, yüksek yüksek binaları da bulmakta, yerde gezen garibanları da yutmaktadır. Lüks otolarla kaçılmış bulunsada, vallahi, böylesi bir pislik kaçan insanları kovalamakta, yakaladığı yerde de enselerine binmekte, alıp götürmektedir. 

       Coron virüsü düşünür iken, şunları da göz ardı edemiyorum:  Bizim hurafeci, batıl inanç sahibi Müslümanlarda en çok böylesi bir virüsün gadrine uğramış durumdalar. Ne ölülerine mevlid, ne 7, ne 40 gün. nede 52 nci gün merasimi yapalıyorlar. Mezarda telkin unutulmuş, kabir üzerine tilavetlerle okunan Yasin yerine, şimdi insan insandan kaçmaktadır. 

      Son sözler olarak diyorum ki, demek ki, Tuğyan olan yerde tufanın olmaması mümkün değildir. Tufan olacaktır ki, insanlık kendine bir çeki düzen versin, nereye koşuyorum? sorusunu kendisine sorması içindir...

      Rabbimiz!.. Ümmete acısın!... Milletimizi depremden, virüsten halas eylesin!...Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın