TEFAHUR VE GURURLANMA NE KÖTÜ ŞEYDİR!..
" İnsanların boyunlarına binmişti ifrit; kamçısını tam yüreklerinin başına indiriyor ve uzaklarda alayla göz kırpan yalancı hedeflere doğru dehliyordu onları; daha yanına varır varmaz çözülüp olup yok olan aşağılayıcı bir biçimde hiçleşen hedeflere...
Her başarıyı yeni ve daha parlak hedefler izliyor ve her hedefin başında onları daha acı, daha tüketici bir hiçlik bekliyordu. Ve dinmez bir susuzluk halinde insan ruhunu kemire kemire ta mezara kadar böylece uzayıp gidiyordu.
Ama kimse amaçsız koşunun farkında değildi, görmüyorlar, bilmiyorlardı: Hayır öyle değil, ileride bileceksiniz! Hayır, bir bilseniz kesin ( bir) bilgiyle, And olsun, göreceksiniz cehennemi..."
Hakikaten insanlık, insanoğlu bir aldanış, bir hiçlik peşinde koşmakta. Hem de ne koşuş!.. Yalpa yapa yapa koşmaktadır. Nereye koştuğunu, ne yaptığını bilmemecesine koşmaktadır!.
Ortamda bir belirsizlik hakimdir. Hedef yok, bir bilinç bulunmamakta, gelişi güzel bir koşuşturmanın peşinde insanlık,
İnsanlık şehvetinin esiri, nefsinin zebunu olmuş, bir doyumsuz yaşamın içerisinde boca olmuş durumdadır.
Mal biriktirme ihtirası, biriktirilen bu malı sadece nefsani arzuları için kullanmakta ve tüketmektedir.
" Bilinmelidir ki tekâsür, saalt soyut bir kavram değil, bir yaşam tarzıdır. İnsanın servet düşkünlüğüne, tefahur ve gururlanmasına, Karun tarzında tuğyanına işaret etmektedir.
Bu bir hayat felsefesidir, eşyaya bakış, hayatı anlamlandırma ve dünya görüşüdür. Günümüzde laik-demokratik siyaset felsefesiyle ve ilerleme gibi kavramlarla ömrünü sürdürmektedir bu dünya görüşü.
Tekâsür kapilistleşmedir. İstifçiliktir, piyasayı tamamen büyük tröstlerin kazanma stratejilerine göre yönetme poliitikasıdır. Kapitalizmin ekonomi-politiğidir.
Günümüzde dünya, sayıları onlarla ve yüzlerle ifade edilen belli başlı büyük şirketlerle yönetilmektedir. Dünyanın bütün insanları onların servet kovanlarına bal yapan arılar gibi çalışmaktadır. Bu arıların 8-12 saat mesai süresince vızıldamaktan başka seçenekleri yoktur.
Fakat bu vızıldama süresince sendikacılık, işçi ve insan hakları, eşit ücret gibi oyuncaklarla teselli bulma hakları tanınmıştır! Dünya insanlarının bu çalışmasına asla sömürü denmemektedir.
Bütün ülkeler, bir fabrikada montaj bandına her saniye uyum sağlamakla mükellef işçiler misali, belli başlı batılı endüstri ve ekonomi merkezlerine uyum sağlamak zorundadırlar.
Siyaseten uluslar arası büyük sisteme uyum sağlamayan rejimler nasıl cezalandırılıyorsa, ekonomik sisteme uyum sağlamayanlar da yaşama hakkını kaybetmektedirler. Yani her ülke, makinenin bir parçası gibi, batılı ülkelerle uyum içinde çalışmak zorunluğundadır. " ( İktibas, Ağustos 2009, say. 11,12,
Netice olarak;
Sistemin nasıl çalıştığını 2024 yılı mahalli seçimlerinde millet olarak görmüş ve yaşamış olduk.
Çark kendi insanlarını işçilerini, emeklilerini bir bir tüketmiş, harcamış oldu. Ülkemizde tam tamamına 16 milyon emekli insanlar, kendilerine verilen hakka itiraz ederek,yönetimi cezalandarma, güçlerini asgariye indirme yönüne gitmişlerdir.
Şimdi ne olacak sorusunu sormadan, edemeden duramıyorum: Şimdi ne olacak? Sistem öylesine çalışmaktadır ki, çalışanına yüzde seksenler civarında ücret verirken, çalışmayan, aciz kalmış insanlarda yüzde on beşler civarında üçrete talim etmek zorunda kalmıştır.
Halbu ki, orta yol takip edilmiş olsaydı, ne memur ezilecek, nede emekli yokuşlarda yorulmuş olacaktı. Ama olmadı, Sistemin çarkı böyle gelmiş böyle gittiği için terazi çekim gücünü kaybetmiş oldu.
Bu yöntem ve metod sadece kendi ülkemize de has bir yöntem değildiri. Her ülkede, bir kısım çalışan insanlar dolu dolu tatminkar ücret alırken, çalışmayan, eli ayağı tutmayan insanlarda sefilleri oynamaktadır
Rabbimiz!.. Tefahurdan, gururlanmadan, benlikten uzak bir hayat yaşamayı nasip eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın