TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN FETİH!..
" Allah'ın ibadethanelerinde O'na ibadet edilmesini engelleyen ve onu tahrip etmeye çalışandan daha zalim biri olabilir mi? Bu tür kimselerin oraya sadece Allah korkusuyla girmeleri gerekirdi: Onlara dünyada zillet, âhirette ise korkunç bir mahrumiyet vardır." ( Bakara sûresi, âyet 114)
Bu gün, İstanbul fethinin 569 ncu yıl dönümüdür. Bu kutlu ve mutlu günün milletimize, alemi İslam'a hayırlar, bereket, özgürlük, birlik ve beraberlik getirmenisi yüce yaradandan niyaz eder, aziz milletimizin böylesi mutlu günlerini içtenlikle kutlarım.
Taa Hz. Osman (ra)'dan itibaren defalarca kuşatılmasına, fethi için cihada çıkılmasına rağmen fethi hiç kimseye nasibi müyesser olmamış, 21 yaşındaki genç kumandan Sultan Fatih Mehmed'e nasib olmuştur.
Hz. Osman'dan sonra Muaviye, İstanbul fethine soyunmuş, son çağlarında Peygamberimizin dayı zadesi Eyyubil Ensari'nin de içinde bulunduğu ordu fethe iştirak etmiş, ondan sonrasında ise, Emeviyye sultanı Mehdi, Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid han, II. Sultan Murad da fetih işine iştirak etmelerine rağmen, fetih gerçekleşmemiş, her taarruz, her kuşatma sonuçsuz kalmıştır.
Takdiri İlahiye bakınız ki, bu kutlu fetih, 21 yaşındaki büyük komutan, düşünür, ilim adamı, beş altı lisan bilen Fatih Sultan Muhammed Han'a nasib olmuştur. Kutlu ve mutlu olsun.
Fatih han, Bizans'a özgürlük sunmuş, insanların dar çerçevede ömür sürmelerine , inançsız bir halde, bir izbe halinde yaşamalarına müsaade etmeyip, din, vicdan hürriyeti sunmuş, o tarihe kadar insan yerine bile konulmayan Ermeni kitlelere insanlık, fikir ve din özgürlüğü sunarak onlarında insan olmalarını sağlamıştır.
Fatih Mehmed han, fethi müteakip, Ayasofya Kilisesine yönelmiş, bizzat cuma namazını kıldırarak veya Akşemseddini görevlendirerek, Ayasofya'nın camie dönüşmesine 1935 yılına kadar aynı minval üzere ibadet hane olarak kalmasını sağlamıştır.
Ne hazindir ki, 1934-35 yıllarından sonra, birilerine şirin görünmek, yaranmak, hoşa gidilmesi maksadıyla Ayasofya camii müzeye dönüştürülmüştür. Maalesef, yakın günlere kadar müze şeklinde kalmış ve Devletin almış olduğu bir karar ile yeniden camiiye tahvili sağlanmıştır.
İstanbul şehrimiz, 16 milyon küsur nüfusu ile, ülkemizin en büyük şehri olması şerefini hak etmiştir. Üzülerek ifade etmeliyim ki, İstanbul şehri, bu potansiyel yoğunluğuna binaen milletçe istenen huzuru, huzur ortamını bulamamış, günlük kısır çekişmelerden beri olamamaktadır.
Oysa, devletimiz tüm imkanlarını kullanarak, mazisini unutmayarak bu aziz şehre hizmette kusur bırakmayıp, hava alanları ile, deniz altı yoluyla, kara yollarıyla, ulaşım hatları ile millete hizmet yolunda her hangi bir aksaklığa fırsat verilmemiştir.
Dini sahada, Diyanet hizmetleri başarıyla millete sunulmakta, camiler, lebalep millet tabakası ile dop dolu olarak boşalıp cemaatle dolmaktadır.
Her yıl tatilimi geçirmek üzere, İstanbul hava alanına inmekte ve binmekteyim. Bu görkemli yapının rahatlığından, konforundan dolayı gözlerim kamaşmakta, sebep olanlara, bu hususta emeği geçenlere dualar sunmaktayım.
Ancak, millet olarak, Fatih'e karşı zaman zaman saygısız davranış ve hücumlar sebebiyle, elem duymakta, midemiz bulanmaktadır. Fatih han'ın türbesinin ziyaretinde, sıradan bir kişi ziyaret edilir gibi, " el kıçda" bir tavırla ziyaret edilmesi milletimizi derinden üzmektedir.
Çünkü, Fatih atamız, Rasululah (sav)'in mübarek, mualla hadisi şerifine mazhar olmuş bir dehadır. 36 padişah içerisinde Fatih atamız hemen başta duracak, alkışlanacak bir otoritedir. Maalesef,
" Meyve veren ağaç taşlanır" düşüncesiyle, impatorluğun en önde bulunan dehaları, yani Gazi Osman bey, Fatih Han,. Yavuz Sultan ve II. A. Hamid Han gibi mümtaz isimler eleştirilmekte, tenkide tabi tutulmakta, kendini bilmez ağızların onlar hakkında laf gevelemelerine sebep olmaktadırlaar.
Netice olarak;
Fethin 569 ncu yıl dönümünü candan, içtenlikle kutluyor, bu aziz millet evlatlarının Fatih düşüncesine sahip çıkmalarına, onun izinden ayrılmadan, kopmadan gitmelerini arzu ediyorum.
Çünkü, gayemiz İslam düşüncesi, bu yolda yürümek, bu yolda yok olup gitmektir. İnsan, bu yolda ölürse, hakka erişmiş olursa, Fatih'e layık bir millet sever olacağına kaniim. Yoksa, İstiklal caddesinde " Cünüpde gezeriz, ezan istemeyiz, sevişiriz " diyen zihniyete fırsat verilmemelidir.
Fırsat verilirse ne olur? Fincancı beygirleri ürkmüş olur, Gezi parkı yaygaları ortamı gerer, tertemiz , asude şehrimiz kan ve revan içerisinde kalır. Tabii ki, bundan milletimz zarar görür, İstanbul şehri tahrip edilir, üç buçuk soysuz bunu ganimet bilerek, her tarafı hallaç pamuğu gibi savururlar.
Dolayısıyla, Müslüman kimseler, akıllı, düzeyli, mantıklı, aklî hareket eden kimselerdir. Çapulculuğa, serkeşliğe meydan vermeden, İstanbul'a sahip çıkmalı, atalarımıza uyygun evlatlar olarak onların izlerini adım adım takip etmeliyiz.
Rabbimiz!.. Fethin 569 ncu yılını mübarek eylesin!.. Aziz millet evladlarına sabır, sağ duyu nasip eylesin!.. Atamız Fatih Han'ın ruhu şad olsun!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın