Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

ŞİRK, BÜTÜN AMELLERİ YOK EDEN BİR KAVRAMDIR!..

" Yoksa onlar, Allah'ın dininden gayrı ( bir inanç sistemi) mi arıyorlar? Oysa ki bütün göktekiler ve yerdekiler ister istemez O'na teslim oldular: Çünkü hepsi ( sonunda) O'na varacaklar," ( Âl-imran sûresi, âyet 83)

Malumdur ki, insanın ruhsal bağımsızlık sürecinin önündeki en büyük engel şirktir. Çünkü şirk, tüm insani vasıfları ve ruhi yücelme çabalarını boşa çıkarır. Zira şirk, şirk koşan insanı şirk koştuğu varlık karşısında nesneleştirir. Bu da bir insanın kendisine yapacağı en büyük zulümdür.

Öte yandan şirk Allah'ın sevgisine ve güvenine ibadettir. Allah'tan başkasına tanrılık yakıştıranlar , sadece şirk nesnesine kötülük etmekle kalmazlar, eşyayı kendi yerinden etmek sûretiyle hadlerini aşarak kendilerine de kötülük etmiş olurlar.

İşte bu nedenle şirk " korkunç bir zulümdür" ( 31:13). Bu yönüyle şirk, hayata dair bir alanı Allah'tan koparma cinayetine tam teşebbüstür. İbn Mes'ud bu âyetle " Allah tüm günahları affedebilir. (39: 53) âyetinin arasını şöyle telif etmiştir. Şirki ancak tevbe ile affeder, diğerlerini affetmesi tevbeye bağlı değildir. ( Kur'an-Meal-Tefsir)

" Siz ey iman edenler! Bilin ki şirki karakter haline getiren baştan ayağa pistir. Bu nedenle, bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer ekonomik krizden edişe ediyorsanız, unutmayın ki gün gelir, Allah dilerse sizi lütfuyla bolluğa kavuşturur : Zira Allah her ( çareyi) bilendir, onu hikmetle ( icra) edendir." ( Tevbe sûresi, âyet 28)

Bu ayeti kerimenin yorumu şöyledir:

" Şirk mânevi bir pisliktir ve Mescid-i Haram gibi mübarek bir mekân şirkle kirletilmemelidir. Şirkin pislik oluşu, aklın kullanılmamasıyla alâkalıdır. " Allah aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder." ( 10: 100)Bunun anlamı, âyetin zamana dönük yüzü dikkate alındığında " putlarına ibadet amacıyla kutsal mekânları kullanmasınlar." demektir.

Nitekim Ebu Hanife de " Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar" ibaresini " Hacc ve umreye gelmesinler" şeklinde anlamıştır. Bu yasağın kapsamı, Müşriklerin hacdan men ile sınırlıdır.

Endişeleri, Hz. Muhammed'e tabi olmaları durumunda, çevredeki Arapların Mekke'nin kutsallığını kabul etmekten vazgeçip sakinlerini yağmalayacakları korkusuydu. Mekke'nin fethinden (630) sonra vahyedilen ve müşriklerin Kâbe'den uzak tutulmasını emreden âyet, ticaret ve ibadet için gelenlerden elde edilen servete delalet eder." ( Kur'an-Meal-Tefsir)

Bu açıdan mes'eleye nazar edecek olursak, ülke ve millet olarak şirk bataklığının bünyesinde yoğrulup debelenmekteyiz. Bir taraf Mehdilik, Gavslık, Kutupluk. İsa'nın yeniden nüzulu ve çeşitli tarikat mensuplarının arzı endam etmeleridir.

Millet bünyemiz bu şirk zulmüne müheyya durumdadır. Çünkü, okumamış insanlar, Kur'an'dan bihaber yaşayan kitleler kendilerine birer kurtarıcı bulmak, bulmuş ise onun elini, eteğini öperek ondan manevi istimdat beklemektedirler.

Yer ismi, mekan belirtmeden geçecek olursak, bunların sayısı her yeri, her köşeyi sarmalamış, bu simsarların varlığı sebebiyle aziz Kur'an okunmaz, anlaşılmaz ve emirleri yaşanmaz hale getirilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu mevzuda tavrı kesin ve net olsa da, insanlarımız yani Kur'an bilmez kitleler mecburi olarak bir şeyhin elini, eteğini öpmekten, ondan istimdat istemekten geri kalmamaktadır.

Hatta, diyebilirim ki, bir kısım uyanık, cingöz siyasilerde bu kitleleri sömürmek, onlardan politik şekilde menfaatlenmek için şeyh kapısını salık vererek, kendileri de bizatihi okumamış maddi ve manevi bilgiden yoksun insanları tavsiye etmektedirler.

Netice olarak,

Malumdur ki, bu konu ciddi, Kur'anî bir konudur. Çünkü, mes'elenin temelinde istismar, yolsuzluk, insanları köle gibi kullanmak, işlerinde, güçlerinde çalıştırmak bulunmaktadır.

Örneğin, Feto cambazı bu aziz millete yapacağını yapmış, insanları sömürerek ABD. yolcusu yapmıştır. Bu aldatılan insanlar, her anı, her tehlikeyi göze alarak, Haşhaşiliğin devamını sağlamışlardır.

Böylesi riskler, genelde Türkiye insanlarına mahsus bir cahilce yaşam tarzıdır. Çünkü , Türkiye insanları Kur'an bilmemekte, anlamamakta ve kurtuluş çareleri, yolları ve menfezleri aramaktadır.

Bu sebepledir ki, şeyhlik bir geçim kapısı olmuş, menfaat devşirilen bir alan olmuş durumdadır. Son sözler olarak, çare olarak, kurtuluş ümidi olarak bu aziz millet evlatlarına Kur'an okumayı, anlamayı ve yaşamayı tavsiye etmekten başka çare bilmemekte, ve ümitsizliğe düşmekteyim.

Aziz Kur'an'ı anladığımız an, mes'ele bitmiş olacak, bütün şirk kapıları taa ardına kadar kapanmış olacaktır!..Rabbimiz!.. O kurtuluş günlerini lütfeylesin, bahşeylesin, bizleri ümitsizlik girdabından kurtarsın!. selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın