ŞİMDİ VAKTİDİR DÜŞÜNMENİN
"Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi,
Taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde"
Münacatı ile İsmet Özel, dünya ağrısının bir türlü dinmeyeceğini ve insanoğlunun ise hep sınanacağını belirtiyor. Ve şu günlerde 'pandemi' olarak ilan edilen bir virüsle dünyanın başı yine derte ve önünde bir sınav kağıdı var. Ve en çok zorlanacağı alandan geldi soru, sağlıktan. Peki bizler bu virüsün bize öğrettiklerini acaba doğru okuyabiliyor muyuz? Rabbimiz bu virüsle biz insanoğlu için neyi murat etti, hikmetleri nelerdir bunu çok bilemiyoruz? Ama şunu biliyoruz ki Yaratıcı'nın mahlûkata karşı sonsuz bir rahmeti ve merhameti var. Allahü Teâla kitabında defaatle insanı düşünmeye davet eder. Düşünüp ibret almamız için akla kapı aralayan peygamber kıssalarıdan söz eder. Şimdi evlere kapandığımız şu günlerde bu eylemi yapmak için yeterince vaktimiz var. Bizler günlük meşgalelerin altında yaşadığımız olayları yeterince analiz edip, kendimize onlardan ders çıkaramıyoruz. Şimdi hadiselerin dili diyor ki bize çekil köşene ve düşün olup biteni.
Bütün dünya ülkelerinin teknolojideki maharetlerini sergiledikleri bir çağda gözle görülmeyen bir virüs nasıl oluyor da insanlığı esir alabiliyor? Nasıl oluyor da dünyanın süper güçleri bir hastalık karşısında aciz kalabiliyor? Ve neden böyle bir hastalık insanlığın başına musallat oluyor? Azın çoğa galip geldiği anlarda insan düşünmeden edemiyor.
Diyorum ki, acaba günlerce televizyonlardan izlediğimiz körpe cansız bedenleri sahile vuran çocukların ahından mı bütün bu yaşadıklarımız? Ya da yıllardır karantina hayatı yaşayan bir avuç gönlü kırık Filistinli müslümanın feryadına bir ses, bir yankı olamayışımızdan mı? Afrika'da açlıktan ölen çocukların çığlıklarından mı? Kıymetini yeterince bilemediğimiz camilerimizin kırgınlığından mı? Ya da Kabey'e varış-gelişlerimizin bizlerde gereken değişim ve dönüşümü kalıcı kılmayışından mı? Ya da eşimizin, çocuğumuzun hakkı olan zamanı onlardan çalmamızdan mı? Belki de hoyratça kullandığımız dünyanın kendini temizlemesinden mi? Haz ve hız çağının hırslı insanlarının muhteris tavırlarından mı? İnternet ve teknoloji çağı dediğimiz bu zamanda herşeye meydan okuyan insanın kibrinden mi? Acaba bu sınanmalarımız hep bizim yapıp ettiklerimizden mi? Olanları doğru okuyup bu imtihan sürecinden ibret alarak, musibeti rahmete ve nimete dönüştürerek çıkabiliriz. Bu dönem belki faniliğimizi hissederek insanın insanda misafir olduğunu bir kez daha gördüğümüz bir zaman dilimi olabilir bizim için. Belki de insanın canı yaşatmak için verdiği mücadeleye bakarak, insanın insana gölge olduğunu anladığımız bir süreç. İyilik ve nimetler karşısındaki şükrümüz ile sıkıntı anındaki sabrımız mutlaka bizi hayra yöneltecektir. Çünkü imtihan karşısındaki duruşumuz da bir imtihandır. Sular durulduğunda hakikat planında ortaya çıkan sonuç bizi hep düşündürmüştür.
Şimdi insanın insana tekrar dönmesinin vakti gelinceye kadar, bir münzevi haldir bizi bekleyen. Rabbin bizler için biçtiği bu uzlet durumu ruhsal olgunluğumuza katkı sunmasıyla bizler ancak zamanın kadrini bilmiş olacağız. İnsanın kendisi ile yüzleşmesi, dünya ile ilişkisini gözden geçirmesi için çok güzel bir fırsat. Ne zamandır mânâ alemimize sızan ve bizi içten içe yok eden virüslerden arınma için göz yaşlarımızı şahit kılalım iç sancılarımıza. Kalkıp silkelenelim üzerimize çöken cümle kirden ve rehavetten. Nasıl ki tohum toprağın altında baharı sabırsızlıkla bekliyor, bizlerde aydınlık bir sabaha uyanmak için bekleyelim evlerimizde. Bu içe dönüşlerimiz kendimizi tanımaya aynı zamanda rabbimizle tekrar tanışmaya kapı aralasın. Bu uzlet hali, aile muhabbetlerimizi artırarak, ertelenen hasbihallerimizi mayalasın. Bizi tekrar birbirimize yakınlaştıran milad olsun. Uzun zamandır yanyana serilmeyen seccadelerimiz aynı saflarda buluşup, evlerimizi mabedimiz kılsın. Şairin ifadesi ile Eve dönelim! Şarkımıza dönelim! Kalbimize dönelim! Umudumuzu hiç kaybetmeden, tedbire sarılalım. İlmin kapısı olan okumalarımızla tekrar diriltsin bizi bu sessizliğimiz. Selamete eriştirsin bizleri bu içe çekilişlerimiz. Yunus balığının sahile vurması misâli vuslatımız için dertli peygamberin duasıyla niyaz edelim: "(Yarabbi!) Senden başka ilâh yoktur, seni tenzih ederim, şüphe yok ki ben zalimlerden oldum." Eyüp Peygamberin duasıyla yalvaralım Rabbimize: “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.” rabbim diyelim. Çünkü her musibet ânı, duanın vaktinin geldiğini gösterir bize.Haydi şimdi vaktidir, düşünmenin ve duanın.
Asuman DÜZGÜN
Eğitimci
(Psk.Dan. ve Rehber Öğretmen)
(Yazarın insana ve hayata dair yazdığı 'Seyr Günlüğü' yazılarından)
Facebook Yorum
Yorum Yazın