Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

SEVGİLİ AYASOFYAM!..

  " İstanbul mutlaka fethedilecektir; bu fethi yapacak kumandan ve asker ne mübarek asker ve kumandandır." ( Hadis-i şerif ) ( İbn Hanbel, IV,335 ) 

"Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!..
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın... 
Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın,
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!" ( A. N. Asya)
                                      ...
     Bu gün; 29 Mayıs 1453 tarihinde Fatih Sultan Muhammed Han tarafından fethedilen İstanbul'un 566 nci " Fetih yıl dönümüdür!"  Kutlu ve mutlu olsun!.. 

     Ancak, bir çağı kapatıp, yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmed Han'ın, bizlere emanet etmiş olduğu Ayasofya camii mahzun, mükedder ve hüzün içerisindedir!.. 

     Ayasofya, tekraren eski hali olan sükuta ersin, ezanlara kapatılsın, mihrabı boş bırakılsın, minberinde hutbeler okunmasın, kürsüsünde vaaz verilmesin, ezanlar ebkem olsun! diye camiye tahvil edilmemiştir!.. 

    Emeviyye döneminde, Halid bin Zeyd (ra)ın da katılmış olduğu harekatla ve benzeri onlarca defa kuşatmalarla, fethi bir türlü müyesser olmayan İstanbul; nihayet 1453 sabahında büyük Türk hükümdarı Fatih'e fethi nasip olmuştur. 

     Fatih, fethi müteakip ilk defa iş olarak; Ayasofya kilisesine yönelmiş, burasını camiye tahvil ederek, Vasiliaları, Yorgileri, Konstantinleri bu kutlu fetih mabedinden kovmuştur!.. 

      Zaten, söz konusu zümre ve isimlerde, bu işten bahtiyarlık duymuş, " İstanbul'da; kardinal külahı görmektense, Türk sarığını görmeyi tercih ederiz" sözleri ile, memnuniyetliklerini izhar etmişlerdir. 

      Ama ne hazindir ki;

     Resulullah (sav)'in müjdelediği, defaetle sahabelerce kuşatılmasına rağmen bir türlü fethi mümkün olmayan , Sultan Alparaslan'ında kızıl elması, Yıldırım Bayezid Han'ın azim ve iradesi olan, ikinci Murad Han'ın aşkından da öte bir büyülü aşk olan İstanbul; Fatih tarafından, minareleri sussun, caminin kapıları Müslümanlara kapatılsın mı diye fethedilmiştir? 

     Ulubatlı Hasan ve benzeri binlerce yağızlar, canlarını, tenlerini, kanlarını, Yunan'lılar memnun olsun (!) diye mi, toprağın kara bağrına döktüler, şehidlik şerbeti içerek Hakk'a yürümüş oldular? 

       Eminim ki, hiç bir Batı ülkesi mensubu, Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasından hüzün duymayacak, dikkatini çekmeyecek, sadece çorbacı Yorgi'lerin moral dünyaları alt üst olmuş olacaktır. 

     Eee canım!.. Yorgi'nin moral dünyası bozulacak diye, bu kos koca millet, bu ulu çınar devlet, göklerde parlayan güneşi, ay ve yıldızları, toprağa düşmüşleri ve onların ruhaniyetlerini küstüremez ki!.. 

     " Ya ben İstanbul'u alırım, ya İstanbul beni"!..

      Diye, çağlara, zamanlara, mekanlara, Roma'ya, Atina'ya, Balkanlara, Sırbistan'a meydan okuyan atamız Fatihi'in aziz ruhunu incitmenin, onun bedduasını almanın ne anlamı bulunmaktadır?  

     Günlük basından, yayından, haberlerden takip ettiğime göre, bir kısım Batıcı, Yorgi taraftarı, camilerin minalerinden, alemlerinden, okunan ezanlardan korkan, bir grup  Batı hayranı, Batı'nın kuyruğuna yapışmış kimseler dışında hiç bir kimse, Ayasofya'nın yeniden camiye tahvil edilmesinden korkmayacak ve ürkmeyecektir!.. 

     Onun içindir ki, İstanbul ve vesair il'lerimizde ki camilerin çokluğundan korkmayalım. Batı ülkelerini bir geziniz bakalım. Her gitmiş olduğunuz en küçük köyde bile kos kocaman bir Kilise ile karşılaşacak, sütun sütun Kilise kuleleri görmüş olacaksınızdır!.. 

     Bu satırları yazmak için internet tuşlarına basarken, sanki kırk yerinden yaralanmış, al kızıl kanlar içinde çırpınan Ulu Batlı Hasan'ı dinler, görür gibi oldum ve bu hislerle yazımı tamamlamaya çalıştım.

     Seni özledim Ayasofya!..

     Senin Kubbeni parlatan güneş, bizim de gönlümüzü, kalbimizi parlatsın ki, bir nebzecik gönlümüze senin aşkın, sevgin, Fatih atanın " Kızıl Elma" sevdası düşmüş olsun!.. 

     Sen, pencerelerini açmalısın ki, oraya, buraya fırlatılan, "Allah", " Muhammed", " Hülefai Raşidin" isimlerinin biraz tozları silinsin, yeniden yerlerini almak için bize gülümsesinler!..  Onun içindir ki, " Ayasofya camii olmalıdır!"..

     Bir hadisi şerif okumuştum ki, şöyledir: " İstanbul;  Peygamber'in veya peygamberlerden birinin adını taşıyan bir emir tarafından fethedilecektir." Bu hadis, ister sahih, isterse mevzu olsun, hüsnü kabulümdür.  Muaviye'nin askerlerinin yapamadığını bizim atamız Fatih yapmış, o halde, onun vakfiyesine sadık kalalım. 

     Sonuç olarak;

     Kutlu fethin 566 nci fetih yıl dönümünde, ricali devlet, bu hususları düşünerek, Ayasofya'nın kapalı kalmasına gönül dünyaları, imanları razı olmamalıdır.

       Biz, millet olarak kime, kimlere yaranmak, küstürmemek, incitmemek istiyoruz? Yunanlı; şayet küsecekse, kendileri de Gümülcine, İskece Türklerine iyi gözle baksınlar bakalım!.. Onların, din, iman, İslam mes'elelerine, Türk olduklarına karışmasınlar!..

     Öylesi, Fatih'in askerlerini temsilen, sahte ve yüzeysel kutlamalarla zaman kaybına fırsat vermeyelim. Bir kere, Fatih ata, yeryüzünde insan, kavim ve millet olarak tanınmak istenmeyen Ermeni ruhani liderini tanıdı da ne oldu? Hangi ülke; bizim bu büyüklüğümüzü takdir etmiş oldu? Hiç biri!.. 

      Atamız Fatih Han'dan mübarek bir hatıra olarak bizlere emanet edilen Ayasofya, bir an önce ibadete açılarak, neslimizin hizmetine sunulmalı, gürül gürül ezanlar okunmalı, minberinden, mihrabından Kur'an sesi Türkiye geneline taşmalıdır!..

      Bulgaristan Sofya merkezinde bulunan camii öksüz ve bakımsızdır. Atina merkezinde Çamlıca camii gibi bir camimiz  bulunmuş olsaydı, bu gün durumu ne olurdu? Bana göre, kos kocaman bir hiç!.. Bakımsız, terkedilmiş, yıkılmaya bırakılmış bir mabed olurdu!.. 

     Son söz olarak, istirhamım, Mübarek Ayasofya camii olmalıdır!.. Rabbim!.. O mutlu ve kutlu günleri göstersin! Amin!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın