ŞECERE-İ MEL'ÛNE
" Hani ( Ey Muhammed), Biz sana demiştik ki: " (Tasalanma ), senin Rabbin insanları çepeçevre kuşaatmıştır! Sana gösterdiğimiz o ( malum) müşahedeyi ise, başka değil, insanlar için yalnızca bir imtihan aracı yaptık; tıpkı Kur'an'da geçen lânetlenmiş ağaçta olduğu gibi... İşte, onları ( bu tür imtihanlarla) korkutarak uyarıyoruz, ne var ki ( bu) onların sadece küstahça azgınlaşıp böbürlenmelerini artırıyor! " ( İsrâ sûresi, âyet 60 )
"Şecere-i mel'ûne"'yi incelerken, tetkik ederken, hiçde alışık olmayan, sufizmin, müridanın hop oturup hop kalkmasını meydana getirecek tarihte açık seçik bilinen, yaşanan, ızdırabı halende dimağlarımızda hissedilen bir konuyu gündeme taşıyacağım.
Hem de ne konu? Yani " sınav ağacı", " Lanetli ağaç" ile, kastedilen anlam, bir çehennem yiyeceği olan " zakkum ağacı" kastedilmektedir. Cehennem ağacı olarak tasvir edilen bu ağaç için de aynen ifade edildiği gibi " Biz o ağacı zalimler için bir sınav aracı yaptık" ( 37:63) denilmektedir.
İnsanoğluna Allah'ın biçtiği değer hatırlatılıyor. Dolayısıyla: Ey insan! DEĞERİNİ BİL, ŞEYTANLAŞMA! denilmektedir. Böylelikle, şeytan tarafından insanın akıl ve ruhuna gem vurularak günaha esir edilmesi nasıl Şeytan biniti olarak kullanıldığı da dile getirilmektedir.
Mes'eleye bu açıdan bakarak, konuyu asırlardan beri yaşanmakta olan bir vehametten bahsedeceğim. Hani, tarihte, Beni Ümeyye kavmi, milleti, oğulları, soyu, sülalesi, kabilesi yaşanmış bir vakıadır.
İslam'a ve onun peygamberi Hz. Muhammed'e ne denlu düşmanlıkları, kinleri, husumetleri bilinen, yaşanan bir gerçektir. Taa İslam'ın bidayetinden beri bu acı gerçek yaşanmış, günümüz dünyasında bile tesiri, izleri, bıraktığı çirkin tortular aynen yaşanmaktadır.
Yani, Beni Ümeyye'nin, öönde gelen Ebu Süfyan'ları, Hindi'leri, Mervan'ları, Muaviye'leri Yezid'leri ve benzeri efratları, maalesef İslam'ı ters yüz etmişler, ne Hz. Hamza'nın param parça edilişi, nede Hasan'ın zehirletilmesi, nede Kerbela olayları onları durduramamış, el'an kahırla, acı ile anlatılmaya, yaşanmaya devam edilmektedir.
Ne zaman ki, Uhud'a uğırasam, Uhud şehidlerini ziyaret etmiş olsam, hemen hatırıma, kalbime, aklıma Beni Ümeyye gelmekte, Hind denilen kadının, Hz. Hamza'nın cesedi üzerinde operasyon yapması,. vücudunu doğraması, lime lime., parça parça etmesi gözümün önüne gelmektedir.
"Müsle", yani ölünün organlarını kesme ameliyesi, Hind'le başlamış, hemde Hz. Hamza gibi bir İslam bahadırının vücudunun delik deşik edilmesi ile tarihe girmiş bir haram, lanetlenecek bir davranış biçimidir.
Müsle çirkinliği, Beni Ümeyye soyunun İslam tarihine kazandırmış olduğu bir yüz karasıdır. Müsle, Hz. Hamza ile bitmemiş, Kerbela vak'ası ile devam etmiştir. Hz. Hüseyin (ra)'ın, narin vücuduna saplanan kargılar, vurulan kılıçlar bu sözümüzü teyid etmektedir.
Gerçi, " Şecere-i mel'ûne", yani " lanetlenmiş soyun" kepazeliğini, gaddarlığını, kindarlığını, bir kısım Ehl-i Sünnet geçinen hocalar, sofiler, Mehdi'ler, Mesih'ler kabul etmeyecek, kimler bu mes'elenin üzerine gitmişlerse onu " Alevilik"le suçlamışlardır.
Oysa ki, "görünen köy kılavuz istemez" derler ya, her şey ayan beyan ortadadır. Sıffîn'da binlerce İslam askerini öldürüp, cesetlerini atlarına çiğnetenler, Hz. Hamza gibi bir pehlivanı param parça edenler, Hüseyin (ra)'ın kendisini ve evlatlarını mahvı perişan eden zihniyet mensupları bunlar değilde kimlerdir?
Lanetli soy; İslam'ın, "şura" sistemini alt üst ederek, krallığa tahvil etmediler mi? Bu gün yaşanan rezillik, perişanlık bu sebeple değil midir?
Netice olarak;
" Şecere-i Mel'ûne" " lanetli soy" , maalesef, en büyük tahribatı İslam'a yapmış, İslam davasına omuz vermiş yiğit insanları da bir bir ortadan kaldırmışlardır.
Böylesi bir soy istiyordu ki, İslam, Beni Ümeyye kabilesinin yörüngesinde olsun, İslam davasını kendi kör topal emellerine alet ederek yürütsünler, bunun dışında ne Hz. Ebu Bekir, ne Ömer, nede Ali (ra) ve pâk nesli idarede söz sahibi olmasındı.
Hakikaten, böylesi bir çarpık düşüncelerinde hakim olmuşlar, İslam'ın kaderi ile oynayarak, bu günkü gelmiş olduğumuz İslam milletlerinin perişanlığına, pejmürdeliğine sebep olmuşlardır.
Belki de, bu sözlerim, bir kısım ılımlı, idare-i maslahatçı kesimlere göre abartılı bulunacak, belki de, absürt bir çıkış olarak bilinip beni ta'n edeceklerdir.
Varsın etsinler!.. Ben yazmaz isem, öbürü yazmaz ise, sen gündeme almaz isen, öbürü ilgisiz kalırsa, sonuç ne olacaktır? Sonuç, Müslümanlar ve yüce İslam onun bunun ayağı altında ezilecek, Fransa'nın çılgın Macron'u gibi kimselerin dilinde pelesenk olacaktır.
Ama, Müslümanlar, " öze dönüş" istemlerini dillendirir, bunun hayata hakim olması için sa'yü gayret gösterirlerse, eminim ki, hem İslam ve hemde Müslümanlar felaha erecek, kurtulacaklardır. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın