SARIKAMIŞ ŞEHİDLERİ !..
" Allah yolunda öldürülenler için " ölü" demeyin! Aksine onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz." ( Bakara sûresi, âyet 154)
Allah yolunda; din, iman, vatan, bayrak ve milletin özgürlüğü için ölen veya öldürülen kimse, en kıymetli emanet olan hayatını ve canını imanına şahit kılmıştır. Böylesi candan vaz geçenlere şehid denmektedir.
Şehid kelimesinin anlamı, " tanık" yani " hayatını imanına şahit kılan ve çağına şahit olan manasına geldiği gibi, " örnek", " model" anlamına da gelmektedir.
dolayısıyla, 22 Aralık 1914 tarihi, Sarıkamış şehitlerinin anıldığı, dualar edildiği, Tekbirlerin, name name, duaların, Rabbe ilticaların göklere yükseldiği gündür..
Sarıkamış şehidlerini, 106 ncı yılında rahmetle, dualarla anar, makamlarının ve mekanlarını cennet, komşularının Rasulullah (sav) ve sahabe-i kiram (ra) olmasını niyaz ederim.
Sarıkamış şehidleri, tıpkı Yemen şehidleri gibi, Çanakkale şehidleri gibi, hayatlarını imanlarına şahit kılmışlar, candan, tenden, en kıymetli varlıklarından vaz geçerek, karda, buzda, soğukta donarak hakka yürümüşlerdir.
Bin yıllık Türk-İslam tarihinde, bu ve benzeri vak'aları görmek, tarihini okuyup ibret almak mümkündür. Sarıkamış şehidleri; milletimizin belleğinde makes bulmuş, her yıl dönümünde yürekler pare pare olmuştur.
Türk milleti, asırlar boyunca cepheden cepheye koşmuş, şehid olmuş, gazi olmuş ve ideallerini yaşatmak için dünyada yaşamayı göz ardı etmiş, yardan, tenden ve serden vaz geçmiştir.
Tabii ki, Sarıkamış şehidlerini unutmayacağız!.. Şehid ve gazileri rahmetle anacağız.. Ama, yeni neslimize düşen bir görev, bir mesuliyet bulunmaktadır.
Gerek Sarıkamış harekatının, gerekse Çanakkale destani olayın, gerekse Yemen çölünde can veren, kanları dökülen yiğitlerin serancemleri ibir bir irdelenmeli, hatta tarihi veriler ışığında sorgulanmalıdır.
Mehmetçikler; Sarıkamış'ta, bite ve soğuğa yenik düşmüş, binlerce vatan evladı buzulların altında donarak kanlarını dökmüşler, canlarını vermişlerdir. Ruhları şad, mekanları cennet olsun!..
Mes'elenin hamasi cihetinden ziyade, olayın oluşu, gelişmesi ve sebeplerini iyi bilmemiz gerekir. Genç subay Enver beyin gerek Çanakkale'de, gerekse Sarıkamış'ta askerimizi cepheye sürmesi irdelenmeli, tarihe, en doğru şekliyle mal edilmelidir.
Yemen çöllerinde ne kadar askerimiz şehid düştü, nasıl ve ne şekil rahmeti rahmana kavuştular bunları bilmemiz, tarihi zorunluluktur.
Netice olarak;
Tarihte milletçe yaşamış bulunduğumuz olaylar, harpler sayılamayacak, anlatılamayacak kadar çoktur. Her yerde şehit verdik, gazi olduk ve bu sebeplerle evlerimize figan düşmüştür.
Analar ağlamış, yavrular yetim kalmış, yavuklular dizlerini dövmekle teselli bulmuştur. Örneğin benim dedem Zor Ahmet merhum, bir Yemen şehididir. Dedemin şehid olarak Yemen'de kalması, gittikten sonra bir daaha vatanına dönmemesi, bize, ailemize çok şeye mal olmuştur.
Zaten, her araştırmacının, tarih okuyanının en çok dikkatini çekmekte olan millet, aziz milletimizdir. Batı ülkelerini ve tarihlerini bir bir okuyunuz. Emin olun ki, hiç birisinde Türk tarihi kadar ölenleri gösterecek bir vak'aya rast gelinmeyecektir.
Bir kere,yakın tarihimizde yaşamış olduğumuz Kore savaşları gözler önündedir. Ne kadar Türk insanı şehid olmuş, ne kadar sair millet askerleri ölmüştür?. Tüm bunlar araştırmaya, değerlendirmeye, tarih sayfalarının, belgelerinin bir bir gündeme alınmasına muhtaç konulardır.
Son sözler olarak, Sarıkamış şehidlerimizi bir kere daha yâd eder, makamlarının cennet komşularının Rasululllah (sav) ve sahabe-i kiram olmasını temenni ederim.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın