Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

SAMİRİ'NİN İNEĞİ. MUAVİYE'NİN SARAYINA BAĞLANMIŞTIR !..

" Allah buyurdu; Senden sonra biz, kavmini ( Harun ile kalan İsrailoğullarını) imtihan ettik ve Sâmirî onları yoldan çıkardı." ( Tâ-hâ sûresi, âyet 85 )

Müfessirlerin ifadelerine göre, Samirî, İsrailoğullarının Sâmire kabilesine mensup idi. Bu kişi, bir buzağı heykeli yapmış ve halka, onun tanrı olduğunu telkin etmek suretiyle onları, Musa ve Harun'un hak dininden uzaklaştırmaya çalışmıştır. Ayetin mealine devam edecek olursak;

" Bunun üzerine Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndü. Ey kavmim! dedi, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmamış mıydı? Şu halde size zaman mı çok uzun geldi, yoksa üstünüze Rabbinizin gazabının inmesini mi istediniz ki, bana olan vâdinizden döndünüz?" ( Tâ-hâ sûresi, âyet 86 )

Hz. Musa (as); kardeşi Harun (as)'mı, yerine vekil bırakarak kendisi yüce Allah'la konuşmak üzere Tûr dağına gitmiştir. Lakin, Hz. Musa (as), Tûr dağından dönünceye kadar, Samirî isimli imansız kişi, böğüre bilen bir buzağı heykeli icat etti.

Hz. Harun (as)'ın tüm çabalarına rağmen, telkinlerine binaen, Samiri'nin buzağısına tapmaya devam ettiler..

" ( Musa, döndüğünde:) Ey Harun! dedi, sana ne oldu da, bunların dalâlete düştüklerini gördüğün vakit peşimden gelmedin? Emrime âsi mi oldun? " ( Tâ-hâ sûresi, âyet 92-93 ) Binaenaleyh;

Yazı başlığından da, anlaşılacağı üzere, Resulullah (sav), Medine'de, yüce İslam'ın temellerini iyice atmış, Kur'an gibi bir kitabı arkadaşlarına emanet etmiş ve sonra da kendisi Hakk'a yürümüştür.

Yerine, halife olarak geçen Hz. Ebubekir (ra); iki buçuk yıllık idaresi döneminde, tıpkı Resulullah (sav) gibi hareket etmiş, irtidat edenlerin üzerine yürümüş, onun tüm emirlerini bilfiil yerine getirmeye çalışmıştır.

Büyük Ömer'de (ra) aynı izi, aynı yolu takip ederek, İslam'ı; dünyaya meydan okur hale getirmiştir. Devletin bir ucu İran içlerine, bir taraftan Bizans ortalarına kadar fethedilmişti. İşte, o parlak devirde, hakkaniyet, eşitlik, hür irade hasıl olmuş, kavmiyetçilik, kabilecilik, soyculuk, benlik, senlik, üstünlük, eşrafçılık kapı dışarı edilmişti.

Sonrasında, Hz. Osman (ra)'ın, ilk yarı dönemide bu minval üzere devam etmiş, amma velakin, idaresinin; ikinci yarısında, Emeviyyecilik, kabilecilik hortlamış, o büyük halifenin sonunu feci şekilde sonlandırmıştır.

Hz. Osman'daan sonda, ümmet darma dağın olmuş, Hz. Ali (ra)'a karşı, Muaviye'nin tertiplemiş olduğu, mızrakların uçlarına Kur'an sayfaları takılarak meydana gelen Sıffîn denilen bela ümmeti kasıp kavurmuş, isyan, baş kaldırı neticesinde binlerce Müslüman nahak yere şehid edilmiştir.

" Emevi akidesi; inançta " kader" , düşüncede " idare-i maslahatçılık" , sözde "zalim imama itaatle devam etmiştir. Kılıçlarla düzeltilen Ömer'den imanın zayıf noktasına geçilmiştir. El-dil-buğz aşamalarını yaşamıştır.

İslam toplumu; kaleler fetheden İslam mücahitleri ve âlimleri " buğzdan kaleleri"ne çekilerek bir savaş verdiğini sanmıştır. Ve bu buğzdan kaleler uzun dönem Müslümanların sığınağı olmuştur.

" Hakikati söylemek"in çok iyi bir seviye olduğu bir döneme geçilmiştir. Söze gümüş, sükûta altın hissesi verilmiştir. Önce iman-amel ayrılığı ile kalp ve düşünce arasındaki rabıta koparılmış, sonra " ümmetin selameti için susma" ile birlikte " söylem" de kalp-düşüncesinden ayrılmıştır. Bu dönem insanı için de " İnsan kader içinde kaybolmuş bir canlıdır" ya da " İnsan itaat eden bir canlıdır", diyebiliriz." ( Nida Dergisi, sayı 179, sayfa 30-31, N. Altındağ )

Hakikaten, Emeviyye dönemi, Hz. Musa'nın Tur dağına gitmesine çok çok benzemekte, Musa'nın vekili Hz. Harun'unda sessiz, sesini kimseye duyuramaz hale geldiğine çok çok benzemektedir.

Hz. Harun'un sesi çıkmış ise de, sapık kavim, Samiri'nin putuna tapmaya başlayan insanlar, bir bakıma galip gelmişlerdir.

Muaviye dönemi de, İslam tarihi açısından oraya benzemektedir. Biliyorum ki, bir kısım gelenekçi zevat, yazımın başlığına kızacak, çok çok hayran oldukları Muaviye'ye, onun saltanatına, payitahtına dil uzattığım için bana ta'n edecek, buğzda bulunacaktır.

Ama, ne çare ki, mızrak çuvala sığmamaktadır. İslam'da olmayan, saltanat, krallık, veliahtlık, hadis uydurtma, kardeşi kardeşe kırdırma, koskoca Hz. Ali'nin, dünyevi saltanat uğruna al aşağı edilmesi, hunharca şehidi şüheda dolması Muaviye'nin hüneri, mahareti ve eseri değil midir?

Resulullah (sav)'in yetmiş iki evladı, Kerbela vadisinde susuz, aç, biilaç bir şekilde rahmeti Rahman'a kavuşturulmadı mı? Niçin ve niçin?

Bu gün, İslam toplumları perişandır, mağdurdur, sefildir, çaresizdir niçin ve neden?.. Hiç araştırmaya, soruşturmaya lüzum gördük mü acaba? Evet, bu günkü kötü gidişatın, talihsizliğin, kadersizliğin temelini Muaviye atmıştır, onun hileleri neticesinde bu günlere kadar sefilane bir şekilde gelmiş olduk.

Muaviye, hanım kitleleri camiden, mescidden kovmuş, cuma namazına çıkmalarını yasaklamış, cenazeye iştiraklerini men etmiştir. şimdi de öyle değil midir?.. İmamlarımız, Müftülerimiz,. Vaizlerimiz, Başkanlık; halktan korktuğu için, irade sahiplerinden çekindikleri için, böylesi hakikatleri gündeme alamamaktadırlar. Yazıklar olsun!..

Netice olarak;

Yazı başlığı birilerini ürkütmüş olsa da, gerçekten, Samiri'nin put ineği; Muaviye'nin; işret, içki, çengi, alavere, dalavere kokan sarayına bağlanmıştır..

Samiri imansızının ineği, bağlandığı yerde sabittir.. Ve benzeri yerlerin tüm kapılarında Samiri'nin bir İneği bulunmaktadır. Yoksa, Afşin İlçesi'nin, kahramanları olan Ashab-ı Kehf erleri de mağaraya sığınmışlar, 309 yıl konuşmadıkları gibi, bundan sonra da kalkıp konuşacak değillerdir.

Ama, geride bıraktıkları tevhidin davası, İslam'ın gür sesi, bizim gibi fanileri konuşturmaya yetecektir ve yetmektedir.

Müftülerimiz, Vaizlerimiz, hatiplerimiz sustuğu müddetçe, Muaviye'lerin işret sofraları, çengilerinin ayyuka çıkan sesleri çın çın ötmeye, her köşe başında " içelim arkadaşlar" avazeleri Samiri'nin İneği gibi ses çıkarmaya devam edecektir.

Görülen odur ki, Muaviye'nin saltanat sürmüş olduğu Şam şehri perişan, Hz. Hüseyin (ra)'ı katlettirdiği yerlerde barış, selam, selamet bulunmamaktadır. Rabbim!.. Hakkı, hakikati haykıran kullarından eylesin.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın