Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

SAHTE ABLALAR VE AĞABEYLER!.. (!)

 15 Temmuz kalkışmasının akabinde, gün yüzüne çıkmamış, varlıkları, ne oldukları bilinmeyen sözde ablalar ve sözde  ağabeyler, bir bir su yüzüne çıkmışlar, haklarındakı kovuşturma, takip, kodesleri boylama sonucunda kendilerini ifşa etmişlerdir. 

     Bunların, bir kısmı devletle ve milletle bir olmayı kabul ederek, ablalığını ve ağabeyliğini bin tuzaktan, vatan ve millet aleyhine çalışmaktan ibaret olduğunu kurtularak devlete teslim olmuşlardır. 

    Ama, ne hazindir ki, bir kısım aldatılmış abla rolundeki, ağabey rolundeki ruh ve satılmışlar. direnç göstermekteler, devlete, devlet güçlerine meydan okurcasına inatlarını sürdürmektedirler. 

      Ama nereye kadar? 

     İstikballerinden olmuşlar, görevlerini ayaklarının altlarına alarak, kör inadı sürdürmektedirler, Ne zamana kadar, bu tür inatlaşma, devlete meydana okuma sürüp gidecektir?

        Güya, bağlı oldukları iblis tiynetli zatın şefaatına nail oluncaya kadar, onun sahte muştusuna erişinceye kadar hakikate karşı direnecekler, İslam adına, Kur'an adına, millet adına ne biliyorsalar, tamamını reddecek ve inkar edeceklerdir,

     Halbu ki, hiç bir idare, veya kimler iş başına gelirse gelsin, tamamı, müessis nizamı koruyacak, Pensilvanya sömürücüsüne prim vermeyecektir!.. 

      Böylesi müflisler, boşa zaman kaybetmekteler, İnşallah!.. Umutları, umduklarına nail olamayacaklardır!..

     Yüce İslam'da; değişmez, her zaman değer verilen bir düşünce bulunmaktadır ki, " İslam hukukunda aklın korunması."  ilkesidir. Çünkü, aklı koruma, muhafaza etme, düşünce ve ifade özgürlüğü ilkesidir. 

        İnsanı sair varlıklardan ayıran ve üstün kılan en önemli yetenektir. Bir insanın gerçek insanlık seviyesine ulaşabilmesi, akli yeteneklerini özgür olarak ve tam tamamına kullanabilmesine bağlıdır. Bu sebeple, bilginin her türü, aziz İslam'da değerlidir. 

     Onun içindir ki, sözde ablalar ve sözde ağabeyler denilen kitleler akıllarını, vicdanlarını, düşünme ve düşüncelerini kiraya vermiş, kendileri bir nevi robot haline gelmiş insancıklardır!..

     Zaten böyle olmasaydı, bir faninin, ilimsiz, iradesiz, basit, kuru bir sevdanın ve hayalin peşine düşmüş olmazlardı. Hal böyle iken, bir düşünelim; bir ABD'li; en basit, en sıradan bir fert, ülkesini satışa çıkarmaz, başka bir ülkenin, milletin lehine çalışmış olmazdı. 

     Ama, gelin görün ki, bizdeki bu sapkın zihniyet mensupları, ABD'yi vatan edinmişler, ABD'nin çıkar ve menfaati uğruna her türlü çirkefi işliyor, insanlığın hiçde kabul edemiyeceği bir ameli işliyorlar.  Vatanına düşmanlık, milleti arkadan hançerleme küstahlığı!.. 

      Sözün burasında, aziz peygamber Hz. Muhammed (sav)'in çağlar geçmiş olsa da bunun değişmeyeceği bir hadisi burada zikredelim:

     " Allah; dış görüşünüze ve mallarınıza değil, amellerinize ve kalplerinize bakar." ( Müslim, Birr, 34 ) 

      Dolayısıyla, herkesin, her kesimin bu tür eğri yolu tercih etmiş garibanlara, eğri, büğrü yollara sapmışlara yol göstermesi,. din, iman ve vatan millet yolunu göstermeleri bir insanlık ve Müslümanlık borcudur.

        Yani, özgürlük aranıyorsa, ifade düşüncesi isteniyorsa, dünyayı karıştıran, katil ve katliamlarla insanları birbirlerine düşüren, kırdıran ABD'den beklenilmemeli, umulmamalıdır. Hal böyle iken, sözde ablalar ve ağabeyler, boş bir hayalin, düşüncenin girdabında boşa zaman tüketmektedirler. 

     " Kol kırılır yen içinde" fehvasınca, şayet ülkemizde bir kaos, bir düzensizlik var ise, bu düzensizliği, başka bir ülkenin kapılarında, köleliğinde aramamak gerekir. 

      Bir kere, nerede görülmüştür böylesi bir saçma manzara, vicdanların kiraya verilmesi, öz benliğin kaybedilmesi, ona buna peşkes çekilmesi saçmalığı? 

       Hele bir milletin aziz ahfadı ki, el kapılarında merhamet dilenmesi, medet umması, kurtuluş araması nerede, ne zaman görülmüştür? 

     623 yıllık imparatorluk döneminde, ara sıra ülkemizden firar eden azınlık mensubu insanlar olmuşsa da, bunların yekunları devede bir kulak kalmıştır. Gerek imparatorluk, gerekse Cumhuriyet döneminde bunların mevcudu parmakla gösterilecek kadar az olmuş, böylesi tiplerde kaçtıkları ülkelerde " vatan, vatan" diyerek bağırlarını dövmüşlerdir.

        Hele bir din mensubu insanın kendi ülkesi aleyhine faaliyet göstermesi, yıpratıcı, içerden yıkmaya çalışması vaki olmuş bir durum  değildir.  Söz gelimi, Sabetay Sevi bile, Şeyh Bedreddin Simavi ve benzerleri bile böylesi bir ahlaksızlığı tercih etmemişlerdir. 

      Netice olarak;

     Bu aziz millet, vatan için, milleti için, bayrağı için her şeyi göze almaya hazır ve nazırdır. Yüzlerce şehit vermiş olabilir, binlerce gazi kalmış olabilir ama, bu vatandan, bir parçanın koparılması, kenarından, köşesinden kırpılması mümkün olmayacaktır. 

     Onun içindir ki, sözde ve sahte ablaların ve ağabeylerin akıllarını başlarına devşirmeleri, akıllı hareket etmeleri, millete güvenmeleri, devlete yaslanmaları, devlete teslim olmaları bir zorunluluktur. 

       Bildiklerini konuşmalılar, ne biliyor iseler, bunları yetkili mercilere bir bir  ulaştırmaları bir din, vatan ve millete yapılacak borç olmalıdır.

      Çünkü, bu aziz millet, tarih boyu ezilmiş, dökülmüş, hırpalanmış bir millettir. Yemen'de, Trablusgarp'da, Kafkas'larda, Balkan'larda yüz binlerini bu vatan için kara toprağın bağrına vermiş bir millettir. 

      Çünkü, bu aziz millet ahfadı kara topraklara düşmüş iseler, vatan yaşasın diye, millet var olsun diyedir. Yoksa, ABD'ye ajanlık yapmak için değil CİA'ye muhbirlik yapmak için hiç değildir. 

      Rabbimiz!.. Beyinlerini, akıllarını kiraya vermişlere iz'an, şuur ve idrak nasibi müyesser eylesin!.. Selam ve dua ile...

      Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın