Rasülullah (sav) Kabrinde Sağ mıdır?
" Şüphesiz sende öleceksin, onlar da öleceekler." ( Zümer sûresi, âyet 30)
" İşte, kendilerine doğru yol bilgisi geldiği zaman insanları ona inanmaktan alıkoyan şey, sadece şöyle akıl yürütmeleriydi: " Ne yani , şimdi Allah fâni bir insanı mı elçi olarak gönderdi?" ( İsra sûresi, âyet 94 )
Ne acı ki, dünün Müslümanları, bu günün Müslümanları, daha doğrusu Kur'an okumamış ve Kur'an'ı anlamak istemeyen Müslümanları; Rasulullah (sav)'in kabrinde sağ, diri olduğuna inanmakta, kabrinde, dünyada yaşar gibi kulluk görevlerini yerine getirmiş olduğuna inanmaktadırlar.
Yani, günlük namazlarını, nafile, namazlarını, teheccüd namazını bile kıldığına iman etmektedirler. Lakin, aziz Kur'an; bu inancın tersini, aksini söylemekte, " Şüphesiz sende öleceksin, onlarda ölecekler." ( Zümer/30) buyurmaktadır.
Onun içindir ki, " Peygamberimize dört milyon salavat" kampanyaları düzenlenmekte, verilen, kendisine gönderilen her selamı aldığını, tekrar " Ve aleyküm selam" diyerek karşılık vermiş olduğunu iddia etmektedirler.
Teessürle belirtmeliyim ki, ülkemiz bir tarikat, şeyh, mürid evleri, gavslar, kutuplar, Mehdiler, Mesihler ve Feto'nun " nur" evlerinin yoğun olduğu bir ülkedir.
Böylesi, karanlık, Kur'an dışı evlerde, Kur'an yerine hikaye, masal, öykü, ermiş kerametleri anlatılarak, yüz binlerce okumamış Kur'an'dan ve onun yüce emirlerinden bihaber yaşayan müridanın kafaları böyle yıkanmakta. böyle inandırılmaktadır.
Aslında, Rasulullah (sav)'in kabrinde diri olması, onlar için önemli olmayıp, asıl maksatları velilerini, ermişlerini o pozisyona sokmak, onların kabirlerinde bile diri olduklarını ifade etmektir.
Utanarak, üzülerek, esef ederek beyan etmeliyim ki, Mekke'li müşriklerde, bir peygamberin ölümlü bir insan olmasını kabul etmiyorlardı. Çünkü, müşriklere göre, peygamber ölümlü olmaz, uçar, kaçar, göçer, evlenmez, beşer gibi hareket edemezdi.
Aynı mevzuyu İslam tarihinde meşhur olmuş bir kafiri billah ki, Abdullah İbni Sebe laini de , ilk defa, Hz. Muhammed'in kabrinde diri olduğuunu, namaz kıldığını, Allah'a ubudiyette bulunduğunu öne sürmüştür.
Tabii ki, bu meselede Kitaba uymazlar ama, kitabına uydurmaktadırlar!.. Bir kere, fıtrat kanunlarını göz önüne alacak olursak, bütün peygamberler vefat etmişlerdir. Cesetleri çürümüş ama. ruhen hak katındadırlar. Bu kervana Hz. İsa (as)'da dahil,. son Rasul (sav)'de dahildir.
Sonuç yerine;
Her ilginç ve absürt mes'elede olduğu gibi, müridanın tezlerini, öne sürmüş oldukları beyanları çürütecek kurum ve kuruluş Diyanet İşleri Başkanlığı ve İlahiyatlar olmalıdır.
Olmalıdır ki, müridanın menfaatlendiği, Mehdi, Mesih olarak geçindikleri kanal kapanmış olsun. Aksi halde, bunların bu inançsız, Kur'an dışı manevralarına göz yumarsak, daha çok icad meydana sürecek, saf, okumamış Müslümanları aldatacaklardır.
Yani, ümmetin amelleri, ölmüş bile olsa, Hz. Resul'e, sabah-akşam arzedilir, " Şu ümmetin şu kadar tesbih çekti, şu kişi şu kadar zikir yaptı" gibi içeriksiz iddialarla tüm Müslümanları aldatmanın, kandırmanın bir anlamı, bir faydası bulunmamaktadır.
" ( Allah diyecek ki): " Ey görünmeyen ve görüneniyle tüm iradeli varlık türleri! Kendi içinizden, mesajlarımı size anlatan ve bu gününüzle karşılaşacağınız konusunda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Onlar " Biz kendi aleyhimize şahitlik yaparız!" diyecekler; zira bu dünya hayatı onları aldatmıştır; ve böylece onlar kendilerinin inkârcı olduklarına yine kendileri şahitlik yapmış olacaklar." ( En'âm sûresi, âyet 130)
Son sözler olarak şunu arzetmeden yazımı bitirmiş olmayacağım. 21 nci çağın Müslümanları bu mevzuda çok çok uyanık, basiretli olmalıdır. Olmalıdır ki, sokaklarda sallapati gezen zavallıların " peygambere dört milyon salavat" uydurmasına itibar etmesinler.
Rabbimiz!.. Milletimize; Kur'anî uyanış bahşeylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın