Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Ramazan Ayı Yaklaşırken -2-

" Gerçek şu ki münafıklar ( sözde), Allah'ı aldatmaya kalkışırlar. Oysa O, onların aldatmalarını kendilerine çevirir. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar." ( Nisâ sûresi, âyet 142 )

Yine, bu yazımla nalına, mıhına vurmaya çalışacağım. Çünkü, hanım kardeşlerimiz, nafile teravih namazlarına zorlanır iken, üzerlerine farz olan Cuma namazlarından, yakınlarının cenaze namazlarından, bayram namazlarından alıkonulmaktadır.

Hanımların teravih namazlarına katılmaları için, camii kürsülerinden, minberlerinden ve mihrablarından duyuru üstüne duyuru, ilan üstüne ilanlar yapılmaktadır..

Hal böyle iken, hanım kardeşlerimiz, teravih namazı namazlarını kılsa ne olacak, kılmasalar ne olacaktır? Hiç bir şey!..

Oysa, cuma namazlarına teşvik edilmiş olsalar; hem cuma namazını kılmış, hem vaaz dinlemiş hem hutbeden faydalanmış, hem de cuma ve cemaat sevabından istifade etmiş olacaklardır.

Hal böyle iken, sayın Diyanet Başkanımız, böylesi hayati, dini, manevi ve ciddi bir konuya el koyarda, tamim ve genelgeleriyle tüm din görevlilerimizi uyarır da, hanımlarımız; cuma, cenaze ve bayram namazlarına bilfiil katılmış olurlar. Çünkü:

" Allah elçisi Muhammed (as)'a Kur'an'ın kendisinde indirilmeye başlaması o ayı kutsal kılar mı? Veya sadece bu aya mahsus yasakların/haramların olması ayın kendisini kutsallaştırır mı?

Ya da şöyle sorsak daha da kapsayıcı olacak gibi. Allah indinde kullarını affetmek için kutsal gece, saat, gün, ay var mıdır?

Şayet cevap " evet" olsaydı, Muhammed (as)'a inzal olan her emir ve nehyin denk geldiği o anın, o günün, o ayın kutsal olması gerekirdi bu mantığa göre.

Vahye ilk muhatap olan neslin vahyi hayatlarına nasıl hâkim kıldıklarını okuyoruz, biliyoruz: onların hayatlarında kutsal zaman dilimleri yoktu.

En azından Mekke'de böyle bir şeyin olmadığını biliyoruz. ( Oruç/savm zaten Medine'de, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır). Onlar bir şeyi yaparken sevaplık derecesine göre değil, yaptıkları şeyde Allah'ın rızası var mı yok mu ona bakıyorlardı.

Makyavelist ibadet anlayışları yoktu. Onlar bir de bizim bu İslam sandığımız yaşantımızı görselerdi " BUNLAR HANGİ DİNE MENSUP ACABA?" diye merak ederlerdi.

Ramazan ayına dair, Kadir gecesinin ne olduğu ve zamanını belirlemeye çalışan rivayetlerin tamamı hicret sonrasına aittir. Rivayet eden ravilerin çoğu Medine'de İslam'a girmiş kişilerden oluşuyor.

Bu kısa girişten sonra, üzerinde durmaya çalışacağımız konu, içerisinde bulunduğumuz ramazan ayına yönelik yürütülen kampanyalar ile ilgili olacak.

İşporta tezgahlarına düşmüş mal gibi herkes bir şeyler pazarlıyor bu aya dair. " Batan geminin malları bunlar. Haydi vatandaş ayağın alışsın sen de gel. Bu kutsal aydan sen de nasibini al" diyen diyene ve bir yığın tezgâh, herkes büyük bir rekabetle cennet satıyor/alıyor.

Bu tacirler, oldukça başarılı da oluyorlar yani. Alan memnun, satan memnun. Yüzler mutlu, huzurlu. Mal sahibinin fikrini soran yok. Soran yok, çünkü düşünme olmayınca soru sormak da olmuyor.

İslam'ın ilkeleri sulandırılarak tipik bir Müslümanlık mantığı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu Müslümanlık sadece ramazan nı ayında eline, gözüne, diline... azalarına da oruç tutturuyor!" ( İktibas Dergisi, Eylül 2009, M. Celil. sayfa 26-27 )

Netice olarak;

Her Müslüman birey, ne yaptığını, nasıl bir amel işlediğini, Hak ve hakikate, Kur'an'a uygun olup olmadığını sorgulamak zorundadır.

Yani, hem teravih kılacaksın, hem mescidleri dolduracaksın sonrasında ise, meydanlarda sahne almış figürleri seyretmeyi, müzisyenleri, hokkabazları,, taklitçileri sorgulamak zorundayız.

Çünkü, hem Kur'an ayı ramazan, hem ayın içerisinde kadir gecesi hem de akabinde sazcıları, sözcüleri dinlemek, ama, Kur'an'dan nasipsiz olarak yaşamak, bir ramazan geçirmek ne demektir?..

Yukarı satırlarda da ifade edildiği gibi, hanım kitleleri, mescitlere davet ederek doldurup, onlara İslam ve Kur'an adına bir şey vermeden tekrar " doldur-boşalt" işlemi yaptıracaksın"..

Allah aşkına sormadan edemiyorum: Bu mudur Ramazan ayını yaşamak, bu mudur Kur'an ayını dolu dolu doldurmak?

Hayır!.. Hayır!.. Bu değildir Ramazan!.. Böylesi bir kıytırık Ramazan olmaz!.. Kimi kandırıyorsunuz?.. Biraz teravih, biraz iftar daveti, birazda müzikal komediler?... Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın