RAMAZAN AYI VE GENÇLİĞİMİZ!..
" Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etmeleri için yarattım." ( Zâriyât sûresi, âyet 56 )
Ayeti kerime de, zikredildiği üzere, Allah'ın, cinleri ve insanları, sadece kendisine kulluk etmeleri için yarattığı, onlardan kendisini beslemelerini istemediği; çünkü Allah'ın, rızık veren, sağlam kuvvet sahibi olduğu zikrediliyor.
Allahü Teala; insanlığın, ister genç olsun, ister ihtiyar ve isterse kadınlar olsun kendilerine kulluk yapmalarını, kendisinden başkasını Rab edinmemelerini, aracı koymamalarını, şefaat beklememelerini istemektedir.
Dolayısıyla, hamdü sena olsun ki, Ramazan ayına erişmiş, Kur'an'la buluşmuş olduğumuz bir aydayız. Zaten, yaşlı insanlarımızın tek adresleri, camii ve mescidlerdir.
Ama, gençlerimizden Ramazan ayında çok şeyler bekliyor ve ümid ediyoruz. Kur'an'ı okumalarını, anlamalarını ve emirlerini yaşamaları.
" İbni Mesud (ra) Rasulullah (sav)'in şöyle buyurduğunu söyledi. Ademoğlu şu beş şeyden sorguya çekilmedikçe Rabbinin huzurundan ayrılamaz:
1- Ömrünü nerede geçirdiğinden, 2- Gençliğini nerede tükettiğinden, 3- Malını nerden kazandığından, 4- Nereye harcadığından, 5- İlmiyle nasıl amel ettiğinden." ( Tirmizi, Kıyâme, 2601)
Diğer bir hadisi şerifte ise:
" Beş şey gelmeden önce beş şeyi fırsat bil. 1- Ölüm gelmeden önce hayatının, 2- Hastalık gelmeden önce sağlığının, 3- Meşguliyet gelip çatmadan önce boş vaktinin, 4- İhtiyarlık gelmeden önce gençliğinin, 5- Fakirlik gelmeden önce zenginliğinin." ( Hâkim. Müstedrek, Beyhaki Şuab)
" Sözü dağıtmadan öncelemek gerekirse, çocuklardan ve gençlerden ne istenmektedir? İstenen şudur: 6 yaşından itibaren başlayıp, yirmili ve hatta otuza varan yaşlara kadar süren sinir bozucu, büyük bir yarış yapılmaktadır.
Her bir çocuktan ve her bir gençten istenen, bu yarışı en birinci olarak bitirmesidir. Bu beklentiler, üniversite bitip de, ' iyi bir işe' girinceye kadar devam edecektir.
Çocuğunun ' iyi bir gelecek'ten en iyi payı alması için ' ceketini bile satan' anne--babalar, karabasanlar yaşamakta, ringteki ya da parkurdaki sporcuyu heyheyleyen antrenör misali, bütün sınavlara çocuğuyla beraber girip çıkmaktadır.
Hâsılı, çocukların ve anne -babaların bütün dünyası okul, dershane, sınav ve test sözcükleriyle örülü bir mağaraya dönüşmektedir.
Sınavda en yüksek puanı alma hedefine kilitlenen çocuklar, çocukluklarını hiç tanımadan gençlikleri de gelip geçmektedir. Bu çocuklar Platon'un mağara benzetmesi misali, hayatı tanımaktadır.
Güneşin doğuşu ve batışı, baharın gelişi ve gidişi, ağaçların çiçek açması, güllerin yedi vermesi, iğdelerin kokusu, ibibiklerin ötmesi, ırmakların çağıltısı, toprağın mis kokması vb. onları hiç alakadar etmemektedir.
Çünkü dakikada kaç test çözdüğü , gestapo ayarında denetlenmektedir. Bu çocukların toprakta bir dikili ağaçları bile yoktur. Sosyal yaşantıları sıfıra yakındır. Akraba ziyaretlerine bile götürülmezler, sebep bellidir, testler..." ( İktibas Dergisi, M. Durmuş, Mart 2008, sayfa 25 )
Hakikaten, gençlerimiz, gençlik yalnızları yaşamaktadır. Camilerimizdeki vaazlarda bile yerleri yoktur. Cemaat saflarında en arka sıralar gösterilmektedir. Azıcık öne çıkacak olsalar, " Vayy, sen misin öne geçen" türü hayıflanmalar, kaş-göz ağartmalar, baş sallamalar!..
Oysa, Resulullah (sav)'in hayatına nazar ettiğimiz an görmüş oluruz ki, etrafındaki gençlik, genç kitlesi göz dolduruyordu. Ali'ler, Mus'ab'lar, Ammar-Yasir'ler, Habbab'lar ve Zeydler, Usame'ler, Abduullah bin Ömer'ler vb.!..
Onun içindir ki, mübarek Ramazan ayında gençleri, gençliği ön plana çıkartıp, vaazlar onlara göre, hutbelerde onlar anlatılmalıdır.
Netice olarak;
Fatih Sultan Mehmed; İstanbul fethederken gençti, Ulubatlı Hasan; Surlara bayrağı diker iken yine gençti.
Çanakkale destanını hazırlayan, gencecik, terü taze bedenlerini emperyal güçlere adamış yavrucaklarda gençlerdi.
Dolayısıyla, gençlerle hem fikir olmalıyız. Onlarlar tıpkı bir " asker arkadaşı" gibi dertleşmeli, onların, gönül çapkınlıklarına bile, hoş bir nazarla, töhmet altında koymadan bakmalı ve onları dinlemeliyiz.
Sigara içenleri " gavur" etmeden, asi, isyancı ilan etmeden konuşmalıyız. Gençlerimizin; musiki dinlemelerini, tu-kaka etmeden dile getirmeliyiz. İster arabesk, ister rock, ister Türk sanat müziği ne dinlerlerse dinlesinler, her şeyi güzellikle anlatabilmeliyiz.
İnternet kullanmalarına, dokunmatik telefonlarına saldırır isek, ayaklarına geçirmiş oldukları, bacaklarındaki yırtık-pırtık blue-jean'ları tenkit ederken, dozajı kaçırmamalıyız. Çünkü, gençlik, gözü kan bürümek, şehvetin, ihtirasların doruk noktasında olduğunu bilmeliyiz. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın