Peygamberimiz (sav)'e Komşu Olmak için İyi Komşu Olmalıyız
" Allah'a İibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya , yakın akrabaya, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara ( köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez." ( Nisâ sûresi, âyet 36 )
Bilindiği üzere, Allah'a kul olmanın gereği böyle bir ahlâka ve böyle bir yaşayışa sahip bulunmaktır. Kaba, saba, haksız, zalim, kul hakkı yiyen, sürekli komşusunun fırsatını gözlemleyen, cimri, herkese , her kesime kötülük etmeye çalışan ve eden... kimseler yalnızca bazı ibadetleri yapmakla Allah katında makbul, sevimli bir kul olamazlar.
Üzülerek, tiksinerek ifade etmeliyim ki, ülkemiz de komşuluk ilişkileri sıfırın altında ve bir hiç yok mesabesindedir.
İsimleri, Ali, Veli, Hacı, Hoca, Hasan ve Hüseyin olan kimseler, beş vakit namazlarını kılmış da olsalar, hocanın hemen sağında yer almış da bulunsalar, camiden sonra, namazdan sonra komşuya karşı ilişkileri, tutumları, davranışları; haksızlıkları, alavereleri, dalavereleri, günümüz dünyasında " gavur" diye nitelendirdiğimiz kimseler de bile bulunmamaktadır. Halbuki, atalarımız;
" Kurt komşusunu yemez." veya " Sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı." türü sözler, komşuluğun, komşu olmanın iyiliğinden, zararlarından bahsetmektedir. Hadisi şerifte:
" Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi o kadar tavsiye etti ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim." ( Buhari, edep 28- Müslim Birr 140-141 ) Diğer bir hadiste;
" Kulun kalbi dosdoğru olmadıkça imanı doğru olmaz, dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz. Komşusu şerrinden emin olmadıkça cennete giremez." ( Ahmed b. Hanbel, İbn Ebid-Dünya)
Bu sebeple, Müslüman kesimler, bu mevzuda sınıfta kalmıştır. Çünkü, komşu, komşuya sırtına dönmemekte, döndüğü zaman ya bir iftira ile karşılaşmakta, ya malına, ya canına, yada elindeki imkanlara göz dikmektedir.
Veya, gidip-gelmesiyle, girip çıkmasıyla, hareketleri ile, davranışları ile, komşuyu taciz etmektedir. Bilhassa, 15 Temmuz Feto kalkışmasından sonra, görmüş, yaşamış oldruk ki, komşu, komşunun kurdu olmuş, sürekli fırsat aramış, uydurma, mide bulandıran hallerle komşusunu tedirgin etmiştir.
Lakin, komşuya iftira ederek, bir kısım olmayan, yaşanmayan bühtan niteliğindeki suçlarla komşuyu sömüren, mahveden, perişan eden kimseler, her ne kadar bu işten dolayı komşusu ile helalleşmiş olsa da, selam vermiş bulunsa da, eminim ki, zarar gören kimse, haksız insana hakkını helal etmeyecek, varsa onun çocuklarının hakları, yiyenin boğazında yılan kemiği olacaktır.
Resulullah (sav) buyurur ki: " Komşusuna eziyet eden bana eziyet vermiş, bana eziyet eden de Allah'a eziyet etmiş olur. Komşusu ile harp eden benimle savaşmış, benimle savaşan da Allah'la savaşmış olur." ( İbn Hibban)
Hal böyle iken, Rabbimiz, komşu tacizliği ile huzuruna varan kullardan bizleri sakındırsın, esirgesin ve eylemesin!.. Amin!..
Uzun yıllar bir Batı ülkesinde yaşamış olduğum için, zaman zaman Hristiyan toplumun, komşuluk ilişkilerine, ziyaretleşmelerine, kahırlaşmalarına nazar ederim. Emin olun ki, bu kitleler, bizlere kat'iyyen güvenmezler, sıkı iş birliği içerisinde bulunmak istemezler. Niçin?
Çünkü, bizim kitleler, okumamış, Müslümanlıkları yüzeysel olduğu içindir. Dolayısıyla, şöyle derler. " Onların ilişkileri, muameleleri Müslümanlık, bizlerin muameleleri, ilişkileri de gavurluktur" Halbu ki, yüce İslam; muamele, doğruluk, davranış dini olduğuna göre, komşu tacizliğini, dinin, ayetin, hadislerin, aklın ve mantığın neresine koymalıyız?
Dolandırıcılık, komşuyu tuşa getirme, komşunun helal kazancına göz dikme, fırsat kollama, punduna getirdiği anda hemen komşunun elindekini kapıp kaçırma, sanırım, ancak biz Müslüman toplumlarda gözlenen vakıalardır!
Hristiyan toplumlarda, elindeki sigara izmaritini bile, komşunun kapısının önüne atamayan bir Hristiyan böyle yaşar iken, komşunun malını, mülkünü, arazisini, bahçesini talan etmeye çalışan ve adı Müslüman olan kişilere ne demeliyiz?
Netice olarak;
Ülkemiz de, bilhassa küçük yerleşim birimlerinde, köylerde, İlçelerde ekseri cedelleşmeler, münazaralar, kavgalar, ölmeler ve öldürmeler, küskünlükler ve dargınlıklar hep bu tür mes'elelerden dolayı olmaktadır.
Komşunun bağına, bahçesine, tapulu mülkiyetine zarar verme işlemlerinden ötürü meydana gelmektedir. Bunun da sebebi, ismen Müslüman gözükmek, aslında, içindeki, kalbindeki gavurca, pis kini dışarı vurmaktır.
Dolandırıcılık, talan, kapkaç, tefecilik, iftira ile komşuyu tuşa getirme, rüşvet, aracılık yapmak, yani rüşvete aracı olmak sadece bizim diyarlarda yaşayan sıradan hadiselerdir.
Onun içindir ki, Müslüman ülke olarak, mutlu ve huzurlu değiliz. Yemiş olduğumuz ekmek, içmiş olduğumuz su, giymiş olduğumuz giysiler bile haramdan yoğrulmuş, kan içicilikten, insan hakkı yemekten gelmektedir. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın