Niçin Kur'an Okuyoruz?
" NİÇİN HASTANIN VE ÖLÜNÜN BAŞ UCUNDA KUR'AN OKUMALIYIZ?"
" O ( Allah) ölümü ve hayatı, hanginizin ( vahye uyarak) daha güzel davranacağını sınamak için yaratmıştır." ( Mülk sûresi, âyet 2 )
" Ey kerim Rabbimiz, bizi ve bizden önceki mümin kardeşlerimizi affeyle. İçimizde müminlere karşı hiç bir kin bırakma. Duamızı kabul buyur ya Rabbena, çünkü Sen Raufsun, Rahimsin." ( Haşr sûresi, âyet 10)
Bir önceki yazımda da izah etmeye çalıştığım gibi, bu günkü yazımla yine aynı temayı işleyeceğim ve yazmaya devam edeceğim.
Çünkü, her Müslümanın gayesinin bu olduğu gibi, benim de gayem, arzum, emelim aziz Kur'an'ın okunması, anlaşılması ve emirlerinin yaşanmasıdır.
Aziz Kur'an'ın vahyediliş sebebi okunması ve anlaşılması ve akabinde emirlerinin hiç aksaklığa meydan vermeden, eğmeden, bükmeden yaşanmasıdır. Onun içindir ki;
" Bir hastanın yanında veya ölünün yanında ( mezarında, taziyesinde) bulunmak insanoğlunun en duygusal, öğüt dinlemeye en müsait olduğu zamanıdır. Daha önce seni dinlemeyen, gereksiz sorular soran bir çok kimsenin, taziyelerde Kur'an okuyup anlamını açıklarken yapılan konuşmayı can kulağıyla dinlediklerine sizlerde şahit olmuşsunuzdur.
Ömür boyu alnı secde görmemiş olan bazı kimselerin böyle bir ortamda sohbet ettikten sonra namaza başladığını bilirim.
Ölüm ve hastalık, insanı duygusallaştırır, kalpleri yumuşatır. Bu nedenle Peygamberimiz: " Ağız tadını bozan ölümü çok sık anınız." buyuruyor; kalpler taşlaşmasın diye.
Kalplerin duyarsızlaşacak kadar katılaşmasından daha zararlı ne var insanoğlu için? Kalbi katılaşan insan, insan olmaktan çıkar; taş olur, demir olur.
Ahirete inanmayanlara Rabbimizin hitabı: " De ki ister taş olun, ister demir." Taş da, demir de duyarsızlığın sembolü. Hatta taştan da katı oluyor bazı insanlar.
" Bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukarıdan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir. " Bakara sûresi, âyet 74)
" Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa ( taşa, toprağa) indirseydik muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz." ( Haşr sûresi, âyet 21 )
Demek ki, insanlara hitap etmenin, onlarla Kur'anî mevzularda irtibat kurmanın, ünsiyet peydah etmenin en güzel anı ve zamanı hastalık ve ölüm halleridir.
Onun içindir ki, hasta ziyaretlerinde, mezar başlarında ölüyü defnederken, okunan Yasin'den, tilavet edilen Kur'an'ı Kerim'den oralarda toplananların müstefid olmaları, okunanı anlamaları, içeriğini bilmeleri gerekir.
Hatta, taziye evlerinde bile, okunan aşri şeriflerin tercümesi orada toplanan insanlara, taziyeye gelenlere anlatılırsa, tercümesi yapılırsa çok çok yerinde, fevkalade, bir iş yapılmış olacaktır.
Sonuç yerine;
Hasta yanlarında ve ölü başlarında okunan Kur'an'ı niçin okuduğumuzu insanımızın sorgulaması, en azından " Hocam! Bu okunan ayetlerde neler buyurulmaktadır?" diye sorması en tabii hakları olmalıdır.
Tüm bu izahatları niçin yapmaktayız? Çünkü, bin yıllık millet tarihimizde, Kur'an okumasını bilenlerimiz Kur'an okudular ama, bunları bir sorgulayan, soran Müslüman olmadı. Hoca, ne biliyorsa, doğrusunu yapıyor diye geçiştirmiş olduk.
Onun içindir ki, hiç olmazsa, 21 nci çağ, bu önemli mevzulara bir başlangıç olur da, insanlarımızı Kur'an'la buluşturmuş oluruz. Bilhassa, Diyanet İşleri Başkanlığı, bu önemli husus da gayret göstermeli, özellikle ve önemli bir görev olarak, hoca efendileri ikaz etmelidir.
Maşallah!.. Cenaze başlarında Kur'an okumak, kabirlerde Kur'an talimi yapmak, neredeyse bir sektör halini almıştır. Bu sektörden Müslümanları kurtarmak gerekir. Aksi halde, " Kellim kellim la yenfa" sözlerimiz ötelere gitmeyecektir. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın