NAMAZ İÇİN ABDEST,
NAMAZ İÇİN ABDEST, KUR'AN OKUMAK İÇİN EÛZÜ-BESMELE GEREKMEKTEDİR!..
" Siz ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve ( ıslak) ellerinizle başınızı meshedin ve bileklere kadar ayaklarınızı da ( yıkayın ve/veya meshedin). Eğer cünüp olmuşsanız baştan ayağa temizlenin! Fakat eğer hastaysanız, ya da yolcuysanız, yahut doğal ihtiyacınızı gidermişseniz veya kadınlarla birlikte olmuşsanız ve su da bulamıyorsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelerek onunla yüzlerinizi ve kollarınızı meshedin; fakat sizi pırıl pırıl yapmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız." ( Mâîde sûresi, âyet 6)
Aziz Kur'an ve Nebevi emirler her şeyi ayan beyan açıklamış iken, böylesi bir kolaylık Resulullah (sav) ve Sahabe döneminde zorluk çıkarılmadan, çıkmadan uygulanmış iken, sonradan gelen bir kısım molla vari insanlar, sufizm mensupları, Kur'an okumak için bir kısım zorlukları ileri sürmüşler, sanki Kur'an'ın kağıt kısımlarına taparcasına, " abdestsiz okunmaz" zorluğunu öne sürmüşlerdir.
Böylesi bir zorluk, Resulullah (sav) döneminde Kur'an sahifeler, kağıt yaprakları halinde olmadığı için uygulanmıyor, mushaf halinde olmadığı için, yükseklere asılması, göbekten yukarı tutulması, okurken kıbleye dönmek ve benzeri mes'eleler bulunmamakta idi.
Çünkü, aziz Kur'an'ın ayetleri, deri , kemik , yaprak vesaire üzerinde yazılı olduğu için bir kitap halinde olmadığı için bu tür meşakketler söz konusu değildi.
Hz. Ebubekir (ra)'ın hilafeti döneminde, Hz. Ömer (ra)'ın teklifi ile kitaplaştırılan Kur'an; yine o dönemde yukarıda zikredilen hususlar bulunmamakta idi. Onun içindir ki,
Günümüz dünyasında, CD. DVD, Kaset ve benzeri şeylere okunup doldurulan Kur'an okunur iken, elde tutulur iken abdest alma , abdestli bulunma gibi hususlar öne sürülmez iken, maalesef, sanki kağıda tapınır gibi bir mes'ele sadece Kur'an yaprakları için ileri sürülmüştür.
İşin tuhaf tarafına bakmalıyız ki, aziz Kur'an'ın ne yaprakları, ne kağıdı, ne kılıfı, ne de kutusu bir önem arzetmemektedir. Önemli olan onun emirlerini hayata hakim kılmak, dünyada nizami bir hayat getirmesini sağlamak, ahirette de kurtulmuş biri olmaktır.
" Bundan böyle Kur'an okuyacağın zaman , öncelikle kovulmuş şeytandan Allah'a sığın." ( Nahl sûresi, âyet 98)
İşte, mes'elenin özü budur. Namaza kalkıldığı zaman güzelce tertemiz abdset almak, Kur'an okumaya niyet edildiği vakit de " Eûzü-Besmele" okumaktır. Çünkü,
Akleden kalbe mânevi abdest aldırma demeye gelen isti'âze yani Eûzü-Besmele bütün mes'eleleri halletmektedir. Yoksa öylesi, Kur'an okurken, göbekten yukarı tutulması, kıbleye yönelme, diz üstü çökme, yüksek yerlerde tutma gibi eylemler, aziz Kur'an'a zorluk çıkarmakta, onu anlaşılmaz, okunmaz bir kitap haline getirme şekilleridir.
İstiâze; Kur'an'ı anlama, tefekkür etme, tedebbür etme çabasına yönelik ameliye önemlidir. Her türlü şeytani müdahaleden sakınma iradesini ifade eder. İstiâze, aziz Kur'an'ın, insana yönelik bütün hükümlerinin gözden geçirilmesiinde hakim olması beklenen deruni bir bilinç haline dönüşür.
Zikredilen bilinç, ayrıntılı ve varoluş haritası olan ve geçmişle birlikte insanlığın hâl ve istikbaline işarette bulunan Kur'an'ı, ilâhî murakabe ve ve müşahede önünde okuma bilincidir. Özetle Kur'an okumadan önce Eûzü- Besmele çekmek, Kur'an'ı okumaya duran insanın kendi bilincini öz elleriyle vahyin sahibine teslim etme, yani bir ' huzurda okuma' ifadesidir.
Netice olarak;
Bakmayın siz öylesi, Kur'an kılıflarının, kutularının üzerine " Lâ yemessuhû illelmutahherûn" ayetinin yazılmasına. Bu ayetin, ne abdestle, nede istiâze çekme ile ilgili bir ifadesi ve içeriğini bulunmamaktadır.
Bizler, Müslümanlar olarak, aziz Kur'an'a candan, gönülden inanmışlar olarak, onun önündeki her türlü engeli, zorluğu, zorlayıcı halleri bir taraf ederek mü'minlerin istifedesine suunmak, hayatımızı onunla haşir-neşir hale getirmektir.
Bu hususte, Rasulullah (sav)'in yaşayışına, örnek davranışlarına bakmamız kafi gelecektir. Çünkü, o büyük ruh, son Resul (sav); Kur'anî tebliğde çevre devlet başkanlarına elçilerle mektup gönderir iken, onların inanmadığını biliyor, buna rağmen, Kur'an ayetlerini korkmadan, ürkmeden, çekinmeden yazarak gönderiyordu.
Yani, bu ifadelerden şunları kastetmekteyiz ki, aziz Kur'an'ı bir baş ucu kitabı yapmalı, onu yükseklere, kılıflı torbalara sokarak hapsetmeye, okunmaz, elle tutulmaz, aşağılara indirilmez kitap olmasından kurtarmalıyız. Yani,
Her Müslüman birey Mâide sûresinin 6 ncı ayetini, yani, Abdestin, guslün ve teyemmümün mahiyetini iyice kavramalı, abdest alır iken ayakların yıkanması ve mesh edilmesi konusunu tartışacak kadarda bilgi ve olgunluğa erişmelidir.
Rabbimiz!.. Bizleri bilgin, bilen, olgun, kültürlü bir Mü'min eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın