Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

MÜSRİFLİK TUTKUSU !.. 

 " Sana sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunları hakkında soruyorlar: De ki: " Onların her ikisinde de insanlar için büyük bir kötülük ve bir takım menfaatler vardır. Her ikisinin yol actıkları kötülük sağladıkları menfaatten çok daha büyüktür. " Yine onlar " Neden infak edelim?" diye soruyorlar. De ki: " Bağışlana bilen her şeyden".  böylece Allah size misajlarını açıklıyor ki, tefekkür edebilesiniz," ( Bakara sûresi, âyet 219) 

     Cahiliye Arapları içki ve kumar meclislerini aynı zamanda fakir fukaraya ikram ve " meysir" adı verilen ve âyette yasaklanan kumar çeşidini fakirlere yardım için bir yol olarak görürlerdi.

     Veresiye bir deve alınıp, oklar çekilerek kumar oynanır, kaybedenler devenin bedelini öder; kazananlar ise etlerini orada bulunanlara bağışlarlardı. 

     Kur'an, bu masum yüzlü kumarı dâhi yasaklamıştır, çünkü zararları faydasından çoktur. Çünkü yardımın daha meşru yolları bulunmaktadır. 

     Bu giriişten sonra, insanlığın gidişatına bakıpta hayıflanmamak mümkün değildir. Bir tarafta, bir kısım ülke insanları içecek su bile bulamaz iken, giyecek elbise bulamazken, ekmek kırıntıları ile geçimlerini temin ederler iken, bir tarafta da, lüksün, debdebenin içerisinde boca olmuş durumdadır. 

        Elbise dolaplarının dop dolu oluşu, konforun, lüksün bellekleri aşması anlatılacak gibi değildir. Bu sebeple, bir alıntı yazı ile gündemi değerlendirmek  istiyorum: 

      " Dünya kozmetik imparatorluğunu elinde bulunduran ünlü Yahudi Helena Rubinstein'in, Avustralya'lı bir gazeteciyle arasında şöyle bir konuşma geçer: 

     " Efendim, siz dünya kozmetik imparatorluğunu temsil ediyorsunuz, daha çok hangi ürünlerinizi kullanırsınız?" sorusuna H. Rubistein: " Ben kozmetik ürünü kullanmam, çünkü onun faydasına inanmam. Buna rağmen niye ürettiğimi sorarsanız, İsrail içindir." diye cevap verir.

     Esasen bugün dünyayı, General Dynamic, General Motors, General Electric gibi beş generalin yönettiğinden söz edilir ve bunların tamamı sömürüye dayalı dev para endüstrileridir. 

     Savaş finansörlüğünden, petrol baronluğuna, gıda sektöründen, ilaç ve kimya endüstrisine kadar Rothshild hanedanlığını ve Siyonizm'in medya patronluklarından film endüstrisine kadar Rotshild hanedanlığını ve Siyonizm'in medya patronluklarından film endüstrisine kadar bütün kuşatma alanlarını düşünürseniz, yüz yılımızdaki insanlığın nasıl bir enformasyon esareti içinde kıvranmakta olduğu daha kolay anlaşılacaktır. 

     Dolayısıyla hayatın bütün noktalarını kuşatacak bir vaziyette bir tür îmânî ve kültürel mutasyona uğrayan modern Müslümanı kolaylıkla her türlü oyunun içinde acemi bir oyuncu olarak görebilmekteyiz.

     Bunların seküler bir hayatın ya da İslâmî bir dünyanın mensupları gibi görünüyor olmalarının realitede hiçbir anlamı yoktur. Zira kendi öz hayatınızın ideolojik yükselme çabalarını eğer bir kez kaybetmişseniz , dünyaya hükmeden kos koca bir sömürge imparatorluğunun kültürel bir malzemesi oldunuz demektir.

     Bu noktada yapılan tek şey; vicdanınızı rahatlatabilmek için İslâm'a uyacak zihinsel madrabazlıklar ortaya koymaktan ibarettir. Genel mânâda bu günkü Müslümanların yapıp ortaya koydukları da budur.

     İran'da ayağında kot, sırtında blue jean, elinde  marlboro sigarasıyla Amerikan aleyhtarlığı yapanların durumunu bir tahlil edin isterseniz. Bütün dünyada ve bizde de durum aynıdır. 

     Mc-Doınald'dan aldığı sandivici iştahla yudumlarken Amerikan sömürgeciliğine öfke duyan kimselerin sayısı bizde az mıdır? Aslında bu çelişkilerin altında yatan gerçek, insanlaın kendilerini güçlü ve güvenilir bulma ihtiyacından kaynaklanır. " ( Nida, N. Özcan, sayı 182, say. 5 ) 

      Netice olarak;

      Ne yazık ki, insanlığın hal ve ahvali bu minval üzredir. Ülkemiz insanı da bu müsriflik yarışının tam ortasında boğuşmaktadır. 

    Blue Jean dükkanları, giysi merkezleri dolup taşar iken, kozmetik vitrinler, alanlar kadın, kız, genç ihtiyar insanlarla dolup taşmaktadır.

      Bir tarafta, çöplüklerinde poşet toplayan insanların didinmeleri orta da iken, diğer tarafta düğünlerde, sünnet merasimlerinde, asker uğurlamalarında havaya sıkılan binlerce mermiler neyin nesidir acaba?

      Yani, Ramazan yaklaşır iken, görülecektir ki, iftar davetleri, sofraları, çeşitli yemek  tabaklarının birinin gelmesi, diğerinin kalkması, yenilmeyen, artık hale gelmiş taam artıklarının da çöp bidonlarına atılmasına ne demeliyiz? 

      Varsın bir kısım dernekler, yardım kuruluşları, köşe başlarında  Somalı için, Myanmar için,  Bengaldeş için yardım toplasınlar, kuyular açmak maksadıyla  para talep etsinler, diğer tarafta, müsrifliğin dibe vurmasına ne demeliyiz?

     Rabbimiz!.. Bizlere acısın!.. Bu sahtecilik,  ne zamana kadar devam edecektir bilemeyiz!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın