MÜSLÜMANIN KURBAN KESMESİ, ALLAH'A YAKLAŞMA EYLEMİDİR!..
" Malum kurbana gelince: Biz onu sizin için içerisinde nice hayırlar barındıran Allah'ın simgelerinden biri olarak ( ibadet) kıldık: o halde, ( ön ayaklarından biri bağlanıp) sıra sıra diz çöktürülen hayvanları kurban ederken Allah'ın ismini anın; nihayet onların yanı yere gelince artık ondan siz de yiyin, ihtiyacını belli eden ya da etmeyen herkese de yedirin; bu böyledir; zira Biz onları sizin yararınıza âmâde kılmışızdır; umulur ki şükredersiniz." ( Hac sûresi, âyet 36)
" Onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat sizden O'na ulaşan yalnızca O'na karşı gösterdiğiniz derin sorumluluk bilincidir. Böylece onları sizin yararınıza âmâde kıldı ki, size yol gösterdiğinden dolayı Allah'ın yüceliğini lâyıkıyla takdir edesiniz; ve ( sen Ey Peygamber.) iyileri ( O'nun rızasına ermekle) müjdele!." ( Hac sûresi, âyet 37)
Malum olduğu üzere kurban, maddi durumu iyi olan mü'minlerin, nesli insan emeğiyle çoğalan belirli hayvanlardan, peygamberi örneklikten çıkarılan ölçüler çerçevesinde , Allah rızası için keserek etlerini yoksullarla paylaşmalarıdır.
Kurbanın maldan sunulması anlamlıdır. Verdiği mesaj açıktır: Allah'ın insana vermiş olduğu dünyalıkların, insan ile Rabbi arasına girmesine mani olmak. Kurban ibadeti, Rabbin vermiş olduğu dünyevi nimetleri O'ndan uzaklaşmak için değil, O'na yaklaşmak için kullanma temrinidir.
Yüce Allah'ın Müslümanlara vermiş olduğu kurban, özünde " Ey insan: dünyevileşme, dünyanın aldatıcı süsüne aldanma!" talimatıdır. Onun iindiri ki, servete, zenginliğe sahip olmak mı- servete ait olmak mı?" ikileminde, birincisine delalet eder.
Zira insan serveti ilahi bir emanet değil de mülkiyet veya ben kazandım, ben çalıştım, benimdir mülkiyet, zenginlik bildiğinde verebilir, Allah rızası için verdiğinde ise gerçekten sahip olur.
Bir kere, enine boyuna düşünmeliyiz ki, herkes zengin değildir.. Kurban kesme imkanı olan insan vardır, olmayan kimseler bulunmaktadır. Yetimler, öksüzler, öğrenciler, yurtlar, yuvalar, fakir komşular, kurban etine muhtaç kimseler bulunmaktadır. Deprem ve çeşitli afetlerle yüz yüze gelerek fakirleşmiş kimseler çoğunluktadır. Ülkesinden hicret ederek bize sığınmış garibanlar, veya Afrika kıtasında mağdur, muhtaç kimseler nazarlardan kaçmamalıdır. Şu ayet mealine dikkat edelim:
" Ancak siz onlara hakim olmadan önce tövbe edenler hariç: Zira iyi bilin ki Allah tarifsiz bir bağışlayıcı, eşsiz bir merhamet kaynağıdır." ( Mâide sûresi, âyet 34)
Binaenaleyh, Müslüman odur ki, her anı düşünen, tefekkür eden insandır. Bilindiği üzere, kurban kesme ameli , taa Hz. Adem ve Habil Kabil'den bu yana aksamadan devam etmektedir. Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail mes'elesi dillere destan olmuş, Rasulullah (sav) ile zirve yapmış bir hakikattir.
Bilhassa günümüz dünyasında hayat pahalığından kurban kesemeyen insanlar olabilmektedir. Bunların var olduğunu düşünerek kurban kesmeli, eşe, dosta ve fakirlere içtenlikle, severek vermeliyiz!.. Tabii ki, kurban keserken, çevre temizliğine azami derecede dikkat etmeliyiz.. Kesilen kurbanlardan arta kalan atıkları sağa, sola serpiştirmeden telafi etmeliyiz..
" Veda haccında Rasulullah kurban keseceği yere geldi ce kendi eliyle 63 kurban kesti. Bunu Allah'ın kendisine bahşettiği her yıla şükür nişanesi için yapmıştı. Kestiği kurbanın etinden yedi ve onun suyuyla pişirilen çorbadan içti. O bu davranışıyla, karanlık cahiliyye aklının uydurduğu " hayvan kutsama" şeklindeki kurban anlayışını reddediyordu.
" Ne bahîra ve saibe , ne de vasile ve hâm ( adı altında, hayvanların bâtıl yaratılış amacı dışına çıkarılmaları) Allah'ın emri değildir. Fakat hakikati inkârda ısrar edenler, kendi uydurdukları yalanları Allah'a yakıştırıyorlar. Zira onların çoğu kafalarını kullanmıyorlar." ( Mâide sûresi, âyet 103)
Bahîra. Beş kez doğuran ve beşincisi erkek olan dişi deve. Sâibe. Başına bir iş gelenin kurtulunca saldığı adak deve. Vasile: Erkekli dişili ikiz doğuran koyunun sırf dişiye hürmeten yenilmeyip salınan erkeği. Hâm: Dölüyle on batın doğurtan erkek deve. Bunlar sahte bir kutsallık kılıfı ile tanınan diye kulağı yarılıp salınırlar, etinden , sütünden ve tüyünden hiç kimse yararlanamazdı. Sâlih peygamberin devesi bu geleneğin köklerine işaret etse gerektir. Bu sahte kutsallık özünde ilahî hiyerarşiye müdahale anlamı taşıyordu. " ( Kur'an-Meal-Tefsir)
Netice olarak,
Kurban kesmekten kasıt, öncelikle Allah rızası ve Müslümanlara sorumluluk bilinci aşılamaktır. Canını kurban eden kurbanlık hayvan olduğu halde, bizden Allah'a takvanın Allah'a ulaşması demektir.
İslam ruhunun Allah'ın manevi huzuruna ermesi, çıkması demektir. Bilindiği üzere, tıpkı canlıların ruhu olduğu gibi, müminlerin eylemlerinin de ruhu bulunmaktadır. Amelin ruhu şuur ve bilinçtir. Kurban etlerinin ve kanlarının Allah'a ulaşmadığı gibi , sadece Allah'a yükselen takva ve Allah korkusu ve rızasını talep etmektir. İşte kurban kesmedeki asıl amaç budur, onun rızasını talep etmektir.
Rabbimiz!.. Kesmiş olduğumuz ve keseceğimiz kurbanlarımızı kabul buyursun, nice nice kurban kesme günlerine ümmeti ve milletimizi eriştirsin!..Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın