MUCİZE VE KERAMET !..
" Cinleri Allah'a ortak koştular. ( Oysa) onları da ( Allah) yaratmıştı. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. "
Bu günkü yazımda, şeyhten, müritten, tasavvuf ve tarikatçılıktan bahsedeceğim. Yüce Rabbimiz, ümmeti sırat-ı müstekim yolundan uzak eylemesin!.. Aziz peygamberin nasihat, tebliğ ve öğüdenden beri eylemesin!.. Şu ayette belirtildiği gibi:
" Onlar " Ey Nuh! Biziimle mücadele ettin ve bize karşı mücadelede çok ileri gittin. Doğrulardansan bize vadettiğini bize getir!" demişlerdi. " Hûd sûresi, âyet 32)
Bilindiği üzere, Sûfi doktrininin ilk temsilcisi Mısırlı veya bir Nabatî olan Zünnûn ( ölm. H. 205- 6/M. 859)'dur. Zünnûn, İmam Malik b. Enes'in talebesi olup helenistik fikirlerin İslâm dünyasına geniş şekilde intikal ettiği bir devirde faaliyetlerini, önceleri Meymun oğlu Abdullah'dan az sonra yaşamıştı.
Zünnûn'un fikirleri, Cüneyd-i Bağdadî ( ölm. H. 297/ M. 910 ) tarafından yazılıp sistemleştirilmiştir. Bunda sûfizmin esasları gösterilmektedir. Tevhid akidesi, yani ruhun sonunda Allah ile bir olması, yani Eflâtuncu görüşe çok yakın bir şekilde anlatılmaktadır. ( De Lacy O'leary), Y, Kutluay, say. 119-120)
Daha önceleri de üzerinde uzun uzadıya durulduğu gibi, tasavvuf ve tarikatların içersine sızmalar şöyle veya böyle olmuştur. Bir parça Yahudilik, bir parça Hristiyanlık, Hinduizm , Mecusilik, Şamanizm gibi, İslâm dışı unsurlar tarikatların bünyesine nüfuz edebilmiştir.
" De ki: " Şefaat tamamen ve yalnızca Allah'a aittir. Göklerin ve otoritesi yalnızca O'na aittir. Sonra da yalnızca O'na döndürüleceksiniz." ( Zümer sûresi, âyet 44 )
Şefaatle ilgili Kur'an'daki bütün ayetler, zikredilen bu ayet ışığında anlaşılmalı ve değerlendirilmelidir. Çünkü şefaat konusunda en belirleyici ve kapsamlı mesaj bu ayeti kerimede yer almaktadır. Mahşerdeki şefaat konusunu Yüce Allah'tan bağımsız düşünmek asla doğru değildir.
Yoksa, günümüz dünyasında , bu mes'elenin iyice çığırından çıktığı gibi, falan şeyh, falan efendi, falan üstad, ABD'de yaşayan hayalpqerest bir zavallının insanları aldatması, beşerin ümid dünyasını dejenere etmesi doğru değildir. Mes'eleye kaldığımız noktadan devam edecek olursak;
" Tarikatçılık, Hicretin 5-6- asırlarında İran'da tekrar canlanan- daha doğrusu hortlayan- Mecusiliğin İslâmî perdeye bürünmüş bir şekil ve devamıdır. Zaten, tarikatlardeki mezar etrafında dolaşmak, mezardan yardım ve medet ummak, şeyhin rabıtasını yapmak, def ve kavallarla müzikili zikir yapmak... gibi usuller, hep bunu gösterirler.
Belkide İran'ın müfrit milliyetçileri, İslâmiyetten intikam almak için bu çareye baş vurmuşlaardır. Zira İslâmiyet onları mağlup etmiş, onlarda İslâmiyeti akide cephesinden parçalamak istemişlerdi.
İranlı kölenin Ömer'i şehit etmesi de intikam saikiyle değil miydi? Yahudi dönmesi İbni Sebe'nin Müslümanları birbirine düşürmesi ve parçalaması da intikam almak maksadıyla değil miydi?"
Veya diyelim ki, Tasavvuf ve tarikatlar, Resulullâh'dan üç yüz sene sonra meydana çıktı. Ayetten, sünnetten örnekler alınarak, çalışmalar yapıldı, teşkilatlanmalar oldu diyelim.
Lakin, bununla kalınmamış, tasavvuf ve tarikatı, Hz. Ebu Bekir'den, Hz. Ali'den alma iddiaları , rabıtayı onlara götürme durumları, yaptıkları işin onlardan miras olarak aldıklarını, İslâm'ın içersinde zahir-batın kavga ve mücadelesini başlatmaları, kürsü-mihrap insanlarını ayırıcı gözle görmeleri, alkışlanır bir durum ve hareket olmamıştır.
Netice olarak;
Yazımıza örnek olması kabilinden, Haşhaşilik denilen çirkin, mülevves, katil yapıyı, Ehl-i Sünnet düşmanlığını gösterebiliriz.
Diyebiliriz ki, örneğin, günümüz dünyasında Pensilvanya'da ikamet eden millet ve devlet düşmanı insancık (!), ne yazık ki bu milletin evladlarını tam tamamına 45 yıldır uyutmuş, efsunlamış ve yerinden kalkamaz hale getirmiştir.
Bunun içindir ki, Haşhaşiliğin cinayet başarısının tüm hüner, cinai faaliyet, arkadan vurma, insanları aldatma, kalleşlik tamamında da aynısı bunda bulunmaktadır.
Dünkü zamanlarda,Hz. Ömer'i şehid eden sapkın kişi ile, Hz, Osman'ı şehid edenlerle, Hz. Ali'yi hemde mescidin orta yerinde şehid eden bu mendeburun arasındaki fark nedir?
Dolayısıyla, günümüz dünyasında, ülkemizde faal bulunan müridan kesim, sözde şeyh efendiler, yarınki zamanlarda bu tür bir ahlaksızlık, insanları katletme eylemi yapmayacaklarından emin miyiz?
Rabbimiz!,, Saf, temiz, yürekli ve imanlı neslimize bu yolda bilgi şuur, dirilik nasibi müyesser eylesin! Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın