Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Mezar Yaptırmak ve Mezar Taşlarına Yazı Yazdırmanın Hükmü

" Hem unutma ki, Son Saat kuşku götürmez bir biçimde gelip çatacaktır: yine unutma ki, Allah kabirlerde yatan herkesi kaldıracaktır." ( Hac sûresi, âyet 7)

Aziz milletimiz arasında ölmüşe hizmet etmek, onu unutmamak, unutturmamak için bütün gayretler, çalışmalar yapılmaktadır. Unutulmalarını önlemek, hatıralardan isimlerini silinmemesi için bu hususta her türlü gayretler, hizmetler icra edilmektedir.

Vefat etmiş insanların mezarlarının kaybolmalarını önlemek için, kabirlerine gösterişten uzak kalarak üzerlerine kabir yapılmasında, mezarların baş uçlarına, üzerinde vefat etmiş olanın kimliğini belirleyen ifadeelerin yer aldığı gösterişten uzak sade bir taş ve buna benzer levhaların yapılmasında, dikilmesinde, yerleştirilmesinde bir vebal, bir sakınca yoktur.

Önde gelen sahabilerden Osman b. Maz'ûn ( ra) ölünce cenazesi o günkü Medine'nin dışına defnedilmişti. Aziz Peygamberimiz (sav) ,Osman'ın mezar yerini belli edecek bir taş istemiş ve getirilen taşı mezarın başına koyunca, " Bununla, kardeşimin kabrini işaretliyorum, ailemden ölenleri bunun yanına defnedeceğim." ( Ebû Dâvûd, Cenâiz, 63) buyurmuştur.

Ancak, sözün burasında bir üzüntüyü belirtmeden geçmemiz mümkün değildir. Çünkü, günümüz dünyasında mezarların üzerlerine yapılan görkemli türbevari, kubbemsi mermer mezarların israftan azade olması mümkün değildir.

İsterseniz, Türkiye'de bulunan şehir, İlçe ve köy mezarlarına bir nazar ediniz ki neler göreceksiniz neler...Tepe tepe mezarlar, kubbeli kabirler, lüks içerikli yapılar, inşa edilmiş türbe vari kabirler görenleri dehşete düşürmekte, israftan öte olmayan yapılar görenleri korkutmakta, dehşete düşürmektedir.

Halbuki, taze vefat etmiş insanların ölümü, yakınlarını üzmekte, kahır altında bulundurmakta, ölen için ne yapılması lazımsa onlar yapılmaktadır. Mezarların yapımının yanı sıra, dini içerikli ritüeller, merasimler yapılarak kalplerin üzülmesine, cuşu huruşa gelmesine sebep olunmaktadır.

Ölen insanların üçüncü günü merasımı. yedinci gün törenleri, kırkıncı gün işlemleri ve elli ikinci gün merasimleri adında din adına yapılan gösteriş dolu, merasimler ayetten uzak, sahih hadisler içermeyen ritüeller nazarlardan, eleştirilerden kaçmamaktadır.

Oysa, ölmüşün ve yaşayanların menfaatine olacak hayri hususları düşünseydik, süslü püslü mezar taşlarına, bir kaç yıl sonra yıkılacak, çökecek, toprağa karışacak şeylerden azade, yaşayan insanların eğitimine, öğretimine, yetişmelerine, dolu dolu ibadet etmelerine sebep olan mescidlere yönelseydik daha iyi olmazmı idi?..

Tabii ki, mes'elenin özü ve içeriği böyledir.. Ölmüş kişinin çocuklarını geri plana iterek, fakir yakınlarını gözetmeyerek kubbeli kubbeli lüks mermerlerden imal edilmiş mezarlar birer gösterişten, desinlerden ibaret şeylerdir. Düşünmeliyiz ki, ölüye faydalı olacak, onun çoçuklarını yetiştirmek, ailesine göz kulak olmak durur iken mezar imaretlerine yönelmek gösöterişten, faydasız işlerden ibaretttir.

Maalesef, kimi ölü sahipleri de ölmüşün hünerlerini, şiirlerini, yaşayışını mezar taşlarına aktararak oraları destan vari hale taşımaktadırlar. Onun içindir ki, mes'eleyi zikredeceğim ayetler ışığında dllendirip, ölümün hak mes'ele oluşunu gündemimize taşıyalım:

" Ve sonunda onu öldürür ve kabre koyar," ( Abese sûresi, âyet 21) " Ve sonra, dilediğinde onu tekrar diriltir." ( Abese sûresi, âyet 22) . " Kabirler alt üst olduğunda." ( İnfitâr sûresi,âyet 4)

Sözün özü olarak, böylesi kabir yaptırma, süsleme kabirler üzerine bina kondulma işini aziz Kur'an'a götürmüş olursak mes'ele daha iyi şekilde vüzuha kavuşacak. Müslümanlardan Kur'an dışı hürafi amellerden, işlerden uzak duracaklardır.

Diğer bir hususda bizleri üzen, dihun eden bir mes'ele bulunmaktadır ki, ölü evinde yemek yemek, üç gün taziye süresinve ölü sahibine eziyet etmektir. Tabii ki, bu çirkin mes'elenin anlatılması, milletin bilglendirilmesi aydın, bilgili din adamlarına terettüp etmektedir.

Netice olarak,

Ölmüşlerimize karşı görevimizi yapalım. Bunu yaparken de her türlü israftan, gösteristen uzak durarak yapalım,. Böylesi mühim işlerin içersine hurafi eylemler sokmadan yapalım.

Yukarıda arzedildiği gibi. kubbe kubbe mezar yapımından ziyade ölenin varsa borçlarını tediye edelim, ailesine, çocuklarına bakalım, onları ser sefil bırakmayalım.

Elbette ki, kabirde yatanların untulmaması için kabir taşlarına gösteriş yapmadan isimlerini yazmakta bir beis bulunmamaktadır. Giden yıllarda olmuştu, Mersin'de ikamet eden bir vatandaşımız, daha ölmeden önce köyüne geliyor, muazzam kubbeli bir kabir yaparak vasiyyet ediyor, " öldüğüm zaman beni yaptırmış olduğum bu kabire defnediniz" tenbihinde bulunuyor Gerçekten de öyle yapılıyor. Öldüğü zaman cenazesi köyüne getirilip yapılı mezara gömülüyor.

Meedine-i Münevvereye gidenler bilirler ki, Cennet'ül-Baki mezarlığı küçük küçük haldedir. Oysa, orada medfun yiğitmer dünyaya, insanlığa parmak ısırtmış mübarek iinsanlardır. Tamamının makamları cennet olsun. Yüce Rabbimiz, bizleri yevmi mahşerde onlara komşu eylesin!... Selam ve dua ile...

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın