A.Raif ÖZTÜRK

A.Raif ÖZTÜRK

Mail: araifozturk@hotmail.com

Mevsimin en bol yağmurlarında barajlarda alarm - 2

>>> Bir önceki yazının devamı olduğu için, lütfen önceki yazıyı okuyarak başlayınız.<<< 

……………………………………..

>>”İSYÂN” kelimesinin sözlük anlamı; itâat etmemek, kanunlara, kurallara ve emirlere boyun eğmemek, yani başkaldırmak, şelklindedir. Ancak İSYAN etmek; sadece sözlü itirazla, karşı gelmekle, başkaldırma veya ayaklanma şeklinde olmaz. Hâlen ve fiilen de, yani emir ve yasakları uygulamamakla daisyân olur.

Meselâ bir komutan, maiyetindeki askere “HAZIROL” dediğinde, o askerin komutanına “ben senin emrini yerine getirmiyorum” demese bile, o emri uygulamaması da bir isyândır ve disiplin cezasını gerektirir. Hatta susması da, o emri yerine getirmemesi de Türk Silahlı Kuvvetler yasalarına göre tam bir isyandır…

Hele hele, aynı emrin tekrar tekrar söylenmesi halinde uygulamaması hâli ise, çok daha büyük cezalara çarptırılmasını gerektirir. Çünkü komutanını iyice gadaplandırır.

  • Önceki yazımızda açık seçik vurgulanan YÜCE ALLAH’IN EMİR ve YASAKLARINA İSYANLAR da ayni kategoride değerlendirilmelidir. Yani dilimizle “ALLAH” diyor olsak da, fiil ve davranışlarımızla Yüce Rabbimizin emir ve yasaklarına İTÂAT ETMİYORSAK da, nazlanıyorsak da, duymazdan geliyorsak da, aynen İSYÂNDIR. Hem dünyada felâketler, belâ ve musibetler şeklinde, hem de âhirette Cehennem azapları olarak cezayı gerektirir.

SORU: Peki, bizler; örtünme, faiz, LGBT, israflar, nankörlükler, tecavüzler vs. bunca İSYANLARA rağmen, NİÇİN HELÂK EDİLMİYORUZ?

CEVAP: Hz. Muhammed SAV.: “Ben, Rabbimden, benim ümmetimi helâk etmemesini niyaz ettim. Rabbim benim bu duamı kabul buyurdu. … (bk. Müslim, Fiten, 20).Bu Hadîs-i Şerifin sadece konumuzla ilgili bölümünü aldım.

İşte bu nedenle geçmiş kavimler gibi HELÂK edilmiyoruz, fakat belâ ve musibetlerle ÎKAZ ediliyoruz.

NETİCE:

Önceki yazının girizgâhında arz ettiğimiz Mâneviyata inancı olmayanlara göre” olan o üç maddeler için yapacak bir şey yok. Fakat belgeleriyle sunduğum gerçeklere göre yapmamız gerekenler, bizleri hem dünyada, hem de kesinlikle sevk edileceğimiz EBEDÎ Âhiret âlemlerinde selâmet ve saadetlere ulaştıracaktır.

Üstelik te bunları uygulamaya zaten mecburuz.

  • UYGULAMASI DA GAYET KOLAY ve NET:
  1. Önceki yazımızdaki A, B, C, D, E maddelerindeki isyanlarımızdan tamamen vaz geçip, ISRARLI TÖVBELER etmek şarttır.
  2. İsyân edenleri de kavl-i leyyin ile (iknâ edici yumuşak sözlerle) vaz geçirmeye çalışmak, bir nevi görevimizdir.
  3. Sözümüzün geçmediği yerlerde ise onlar için de hayırlı dualarda bulunmaktır.

"Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez. Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar." (Yunus S., 44. Âyet.)

AYRICA, bu musibet ve felâketlerin iki ayrı faydası olabilir:

I.- GAFLETTE olan mü’minleri ÎKAZ mâhiyetinde olup, ibret alarak daha büyük gafletlere düşmelerine engel olacaktır.

II.- Günahkâr olarak ölüp, yıllarca Cehennem azabına müstahak olacak olan mü’minlerin de ŞEHÂDET mertebesine ulaşmasına vesile olacaktır.

BUNCA ARAŞTIRMALARDAN SONRA DÜŞÜNÜYORUM DA:

Mülk Sûresi 30. Âyetinin “Hiç düşündünüz mü? Suyunuz çekilse, KİM size bir su kaynağı getirebilir ki!” ÎKÂZI gereği, Yüce Rabbimiz acaba, (remzî, işârî ve mecâzi mânâlar itibarıyla) bizlere ne mesajlar vermek istiyor?

Cevap olarak aklıma ilk gelenler: Yüce Rabbimiz acaba; “..ÖRTÜNME, FAİZ, İSRAFLAR, NANKÖRLÜKLER, AHLÂKSIZLIKLAR, TECAVÜZLER vb. İSYANLARINIZ ve Namaz, Oruç, Zekât, güzel ahlâk vb. emirlerime itaatsizlikleriniz nedeniyle, sizlere sevk edeceğim SULARIMI, aklınız başınıza gelinceye kadar, ben de başka yerlere fazlasıyla ve hasarlar verdirerek sevk ediyorum” buyuruyor olamaz mı?..

Öyle yâ; لَهُ الْمُلْكُ Yani, mülk (şu Kâinatta ne varsa her şey) umumen (tamamı) O’nundur (Allah’ındır). Sen, hem O’nun mülküsün, hem memlûküsün (Kulusun). Hem de O’nun cc mülkünde çalışıyorsun (İmtihan ediliyorsun).

Bu gerçekler karşısında tekrar, Şûrâ S., 30. Âyetteki "Başınıza gelen herhangi bir musîbet kendi ellerinizle kazandıklarınız ve işledikleriniz yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder" ihtarı hatırlanarak, cânu gönülden tövbe ve istiğfar etmekten başka çaremiz var mı?.. Vesselâm.

NOT: Kötü kullanım nedeniyle, insan kaynaklı Küresel ısınma ve mevsim değişiklerinden meydana gelen tabî âfetler, konumuzun dışındadır.

Facebook Yorum

Yorum Yazın