Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

MERHUM AKİF'İ FATİHA VE DUALARLA ANIYORUZ!.

     Her yıl Aralık ayının 27 nci günü geldiği zaman, hemen yadımıza, hatırımıza Kur'an insanı Mehmed Akif'in vefatı gelmekte, onun hayat serancemi ile, şiirleriyle, kahır dolu yaşamı ile kendimize gelmekte ve onu yad etmekteyiz!.. Çünkü;

      Büyük Âkiif, milleti kendine getirmiş bir Kur'an insanıdır. Onun bir Kur'an insanı, üstadı oluşu, şairliğinden önce düşünülmekte, bizlere yol göstermektedir. Sonrasında ise, Akif'in şairliği, şiirleri gönüllere hitap etmekte, ruhumuzu doyurmakta ve mutmain etmektedir.

     Bilindiği üzere, ülkemizde ilk Kur'an meal çalışmasını o başlatmış, söz konusu bu güzel çalışma büyük bir ihtiyaçtan, arzudan dolayı öne çıkmıştır.  Kur'an tercümesi için " meal" terimini ilk defa büyük alim, müfessir Elmalılı Hamdi Yazır efendinin Akif'i ikna etmesiyle kullanılır olmuştur. 

     Söz konusu " meal" terimi her yerde, her alanda bilinir, görülür ve tanınır olmuştur. Keşke, bu kıymetli meal, tam tamamına bir şekilde elimize geçmiş olsaydı, bu muhteşem meal aziz milletimize okuması için, Kur'an nezdinde şuurlanması için teslim edilmiş olsaydı!..  

     Heyhat kii, heyhat!... Bu güzel çalışma aziz milletimizin eline geçmemiş, maalesef, millet bu kıymetli eserden mahrum kalmıştır. Görünen, bilinen odur ki, devrin bir takım suistimalleri, İslam adına yapılan yanlışları, büyük Akif'i ürkütmüş, hiç arzu etmediği halde, istemeyerek de olsa kendisini vatan cüda yapmış, Mısır'da yaşamaya ömrünün en kıymetli, değerli, verimli yıllarını o ülkede geçirmesine sebep olmuştur. 


      Bin yıllık millet hayatımızda yapılan yanlışları, İslam'ın aziz bünyesine sokuşturulan iğreti, hurafe, bid'at türü şeyleri söylemekle, yazmakla kalmamış, yanlışların üstüne üstüne gitmesini en büyük görev addetmiştir. 

      Çünkü, bu aziz millet, kimliksiz değıldir. Öylesine bir kimliğe sahiptir ki, bunu bir kaç kelime ile tarif etmek, izahını yapmak, anlatmak mümkün olmayacaktır. Şu güzel şiiri bu sözlerimize öncülük yapmakta, bizi biz yapmaktadır!.. 

     " Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
     Gelmişiz dünyaya; milliyyet nedir öğretmişiz!.." 

     Çünkü, bütün yer yüzünün, bütün insanlığın ufku karanlık iken, o karanlığın ortasından bir ışık, bir nur, bir çerağ gibi çıkmış ve kainatı, yer yüzünü baştan başa aydınlatmıştır. 

     Düşünülmelidir ki, Selçuklu atalar, 623 yıl süren imparatorluk mazimiz tüm imkanızlıklara rağmen, İlahi düşünceyi kıt'adan kıt'aya ulaştırmış, Viyana kapısından küfrün birlikteliği, birleşmesi sonucunda yavaş yavaş İstanbul'a dönüş yapmıştır. Çünkü,

       Her iktidar sahibinin neticede varacağı nokta bu olmuştur. Düşünmeliyiz ki, parlak Asr-ı Saadet dönemi, Emeviler devri, Abbasiler sonunda dağılmışlar, Emeviler 750 yıllık İber Yarımadası hükümranlığını sonlandırıp, kalanlarda gerisin geriye canlarını zor kurtarmışlardır. 

     Merhum Akif'in bir kısmını yaşamış olduğu Cumhuriyet devride, tüm fitnelerin , şeytaniliklerin hortlamasına binaen, bu günlere gelmiş, içerden ve dışardan yapılan zorlamalara rağmen ayakta durmaktadır. Örneğin, Fetö sinsiliği, bütün hızıyla yurt dışında milletimizi arkadan hançerlemeye devam etmektedir. 

      Süper güçler, ülkemizi parçalamak, arkadan çevirmek için tüm şer güçlere silah vermekte, para yardımı yaparak askerimizi arkadan vurmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, 

      Akif'in, o güzelim, o muhteşem deyişlerini, tavsiyelerini dinleyerek, sım sıkı yapışarak, her daim İstiklal Marşımızda vurgulandığı gibi, güçlü ve birlik içinde yaşamalıyız. Dağılmadan, pörsümeden şerre karşı, şer ve müfrit güçlere karşı uyanık halde olmalıyız.

     Diğer taraftan, Akif'in; bir Kur'an insanı olması, akla, düşünceye önem vermesi bizlere rehber olmalıdır. Çünkü, aklı devre dıışı yapmak, yanlışın taa kendisi olup, milletimizi istenen ilerleme, kalkınma çığırından uzaklaştıracaktır. 

      Nice nice şair, tanımışız ki, alemi İslam'da yetişmiş İslam öncüsü insanlara dil uzatmış, hakaret etmiştir. Örneğin, Hasan el- Benna, Mevdudi, Hamidullah ve benzeri müminlere iftirada bulunmuş, dil uzatmışlardır. 

     İşte, Akif; böylesi akıl fukarası insanlara karşı çıkmış, onları kendi safında görmemiştir. Diğer taraftan, millet olarak, müminler olarak sürekli devrin düzenbazlarının, sosyalistlerin, komünist fikirli insanların, sahte devrimbazların, yıkıcıların, anarşizme prim verenlerin hücumlarına maruz kalmış, halende onların salvolarına muhatap olmakta, maruz kalmaktadır. 

     Netice olarak;

      Bu aziz milletin merhum Akif gibi düşünce adamlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Kur'an insanlarına hasret çekmektedir. Çünkü, yıllar yıllar oldu, Bu aziz millet evlatları, Kur'an'ı anlamadan okumuş emirlerinin, buyruklarının mahiyetini, ne olduğunu bilememiştir. 

     Çünkü, aziz Kur'an, bir mezarlık, bir ölüye okunmaktan öte bir işlev görmemiştir. Keşke, mezar başlarında okunan Kur'an'ı anlamış olsaydık, Kur'an'ın; bir mezarlık kitabı, ölüye okunan bir merasim kitabı olmadığını öğrenmiş olurduk.

    Çünkü, Kur'an, Asr-ı Saadette, Resulullah (sav) döneminde ne mezarlıkta okunmuş, nede ölüye atfen okunmuştur. Kur'an; millete yön vermek, emirleri devlet idaresi için okunmuş, haram nedir, helal hangi yoldur bunu bize öğütlemiştir. Akif diyordu ki;

     " İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin,
       Ne mezarlıkta okunmak, nede fal bakmak için"

     Muhteşem deyişi ile, ümmeti Muhammed'e yol göstermiş, rehberlik yapmıştır. Dolayısıyla, bir kısım Akif hasımları, Akif'i sevemezler, sevmezler. Çünkü, onun yol göstericiliği, rehberliği onların çıkarına ters düşmekte, menfaatleri, ünleri, ünvanları elden gitmektedir. 

      Rabbimiz!.. Merhum Akif'e rahmet eylesin. Onu Resulullah ( sav)'e komşu eylesin!. Sahabe-i kiramla hem dem eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın