Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KURTULUŞA ULAŞMAK İÇİN ALLAH'IN İPİNE   SARILMALIYIZ!.. 

     " Hep birlikte Allah'ın ipine ( Kur'an'a) sımsıkı sarılın; ayrılmayın! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız da kalplerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeeşler olmuştunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarındayken oradan da sizi kurtarmıştı. Allah doğru yolu bulasınız diye ayetlerini işte böyle açıklıyor." ( Âl-i imrân sûresi, âyet 103) 

    Zikredilen bu ayeti kerime mealinden anlıyoruz ki, mü'minlerin  kurtuluşa, felaha ulaşmaları için aziz Kur'an'a sarılmaları, onun etrafında,, emirleri doğrultusunda dayanışma içerisinde olmaları, kenetlenmeleri emredilmektedir.

     Aziz Kur'an'a sarılırsak, onun emirleri doğrultusunda hayatımızı ikame edersek, yolumuzu kaybetmez,  eğri-büğrü yollara, sonu görünmeyen izbelere sapmaz. beşerî her türlü çıkmaz sokaklarda oyalanmaz, hak ve hakikat yolunda yaşamış oluruz. 

     Günümüz mü'minlerinin atalar yolunu değilde, aziz Kur'an'ın emirleri doğrultusunda yürürse, karşılarına hiç bir mania çıkmayacak, ayaklarına çakır dikenleri dokunmayacaktır. Bu sebeple,

    " Bireysel bazda felâh bu şekildre anlaşılasilabilirken, toplumsal bazda dünyevî başarı, toplumun Allah'ın emrettiği düzeni ne derece yaşamına tatbik edip olgunlaştırdığıyla alakalıdır. 

     Toplumun Kur'an'ın prensiplerini ne derece özümseyip hayata geçirebildiğiyle ilgilidir. Bilindiği gibi, İslam tarihinde de, Müslümanların İslam'a sahip çıktığı devirlerde zenginlik artmış toplum güçlenmiş, diğer toplumlar da müslümanlara gıptayla bakmışlardır.

     Yaşantısını, ticaretini, ilişkilerini İslam'a göre düzenlediğinde toplum güçlenmiş, ayağa kalkmış ve diğerlerini de peşinden sürüklemiştir.

     Bu dönemlerde Müslümanlar medeniyeti en ileri seviyelere taşımışlardır. Müslümanların İslam'dan uzaklaşmalarıyla biirlikte, bütün kazandıkları üstünlükleri de ellerinden birer birer yitip gitmiştir. 

     Bugün dünyada Müslümanların yaşadığı toplumların tamamen edilgen halde durmalarının, kuvvetten yoksun olmalarının sebebi de bundan başkası değildir. 

     Müslümanlar kendi dinlerinin etkisiyle değil dışarıdan gelen modern baskının altında yaşamaktadırlar. Müslümanlar modernite adı altında kendilerine dayatılan farklı bir hayat tarzını yaşamaya zorlanmaktalar. " ( İktibas, Şubat 2008, say.11,

     Dolayısıyla, insanlık; terbiyede, ahlakta dibe vurmuş gibidir. Her önüne gelen, zırt-pırt artist, müzisyen adı altında kimseler dine saldırmakta,  hayatta peygamber makamına saldıracak kadar bayağılaşmış durumdadırlar. 

     Bir yerlere gelmek, bir makam kapmak düşüncesiyle, modernita adı altında küfür cephesini tercih etmektedirler. Zaten, günümüzde, artist yetişen mekanlar, sanat (!) yapıyoruz diye üryan kıyafetlerle neslimize kötü örnek olanlar, iman, İslam ve Kur'an yolunu terketmiş, kendi heva ve heveslerine mağlup olmuşlardır. Yani,

     " Modernnite de insanları ' refah' kavramını önererek kurtuluşa çağırmaktadır. Ona göre dünyada sağlanması gereken refahtır. Bu kavram ahiret kaygısı taşımadan, dünyanın tüm zevklerini yaşama hırsı, her şeye sahip olma, özgür ve mutlu olma fikirlerini içermektedir.

     Felâh kavramının içerdiği  diğergamlık, cömertlik paylaşma duygusu, yardımseverlik, misafirperverlik duygularının yerine bencillik, egoizm, biriktirmecilik, bireysellik, bireycilik, kısa yoldan köşe dönmecilik, üretim ve tüketim çılgınlığını içermektedir. 

     Toplumlara hedef olarak ' refaha ulaşma' kaygısı özümsetilmeye çalışılmaktadır. Neticede ise sistem sahipleri güç ve servet artışı sağlamakta fakat bu batıl yaşam tarzları insan hayatını alt üst etmekte, insanlar refah adına boş şeylerin peşinden koşturulmaktadır. 

     Bireyler elde ettikleri küçük menfaatleri kazanım sayarken, toplumun büyük çoğunluğu ise yolunu bulamaz halde çırpınıp durmakta ve daha ahirete varmadan dünyada hüsrana uğramaktadırlar. İçinde yaşadığımız toplumda da bunu gözlemek mümkündür. 

     Bu gün Batı'da   ve Batı'nın girdiği yerlerde, sebep olduğu acı, göz yaşı, zulüm, sömürü gözler önündedir ve gettirdiği yıkım kazandırdığı maddi menfaatlerin kat be kat üzerindedir.

     Sistemini en tepesinden en küçük bireyine kadar herkes sıkıntı çekmektedir. İnsanın fıtratına aykırı bir düzenin başka bir sonuç doğurması mümkün olamaz. 

     Mutluluğu daha çok üretim ve tüketimde gören anlayış halkını şişmanlıktan yerinden bile kalkamaz hale getirmiştir. Modernizmin dünyevî kuurtuluş hedefi dünyada da ahirette de insanları felakete sürüklemektedir. 

     Batıyı da, Dünyevî kurtuluşu ancak Allah'ın insanın yaratılışına uygun olarak düzenlediği hayat tarzı sağlayabilir. Gerek dünyada gerek ahirette felâha ulaşmak isteyenlerin tek şansı vardır ki o da hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılmaktır."  ( a.g.d. say, 12) 

     Netice olarak;

     Müslümanlar ve bilhassa millet olarak kurtuluşa, felaha ermek, erişmek istiyorsak ki, istiyoruz. Aziz Kur'an'ın emirlerini yaşamak, yaşatmaya çalışmak, her türlü iğrenç, batıl fikir ve düşüncelerden uzak kalmaktır.

     Müslümanların, ezilenlerin, ayak altı olanlarını, açların, sefillerin dertlerini dert bilmak, o derdi kendi nefsimizde yaşamaktır.

     Dünya müslümanları, denizlerde boğulur iken, sallarla, botlarla Grikland sahillerine ölüleri vurmuşken bizim gün yüzü, rahat döşek görmemiz, yaşamamız mümkün müdür? 

      Her evde, her yerde Kur'an bulunurken, onun emirlerinin yaşanmadığı , anlaşılmadığı dünyada nasıl rahat olabilir, felaha ermiş olabiliriz.. 

     Rabbimiz!.. Tüm Müslümanların yâr ve yardımcısı olsun!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın