KUR'AN'IN İNDİRİLİŞ SEBEBİ !..
" Elif-Lâm-Râ!.. Bu, insanlığı, Rablerinin arzusuyla karanlıklardan aydınlığa; tüm övgülerin muhatabı olan , O her işinde mükemmel olanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir vahiydir." ( İbrahim sûresi, âyet 1)
Ayeti kerimenin yorumu şöyledir:
" Vahyin akla nisbeti, ışığın göze nisbeti gibidir. Işıksız kalan göz de, vahiysiz kalan akıl da kördür. Vahyin maksadı akılları bilinç altının karanlığından bilinç semasının aydınlığına çıkarmaktır.
Bilinç semasının güneşi ise vahiydir. Bu âyet cahiliye aklını " karanlık" olarak isimlendirmektedir. Bu yüzden vahyin hedeflerini, onun " karanlık" olarak nitelediği cahiliye insanının bilgi ve birikimiyle sınırlamak, Kur'an'la çelişen bir yaklaşımdır. " ( Kur'an Meali)
" Biz her peygamberi yalnızca kendi kavminin diliyle gönderdik ki, mesajı onlara açık ve net olarak iletsin. Bundan sonradır ki Allah isteyenin sapmasını dileyecek, isteyeni ise doğru yola yöneltecektir: Zira her işinde mükemmel olan, mükemmel olan O'dur. " ( İbrahim sûresi, âyet 4)
" Peygamberle gönderilen mesajın gönderildikleri toplumların diliyle olmasının gerekçesi dikkat çekicidir." ... mesajı onlara açık ve net olarak iletsin". Burada vahyin beşer diliyle indirilmesinin maksadı verilmektedir. O maksat açık ve net olarak anlaşılmaktır. Zira vahyin indiriliş amacı, ancak anlaşılmasıyla gerçekleşir. "
Ama, ne hazindir ki, bin yıllık millet hayatımızda Kur'an'ın anlaşılmasından mahrum yaşamış bir milletiz. Her dem, her an ve bilhassa Ramazan gün ve gecelerinde okumuş olduğumuz aziz Kur'an'ı anlamadan tilavet etmiş, başımızı sallayarak, belimizi bükerek huşu içersinde anlamadan, anlamını hayatımıza yansıtmadan yaşamış bir milletiz.
Anlamını hayatımıza yansıtma hususunda, sanki gizli bir el, anlamaya müdahale etmiş, anlaşılmasını, hayatımızı renklendirmesin, yön ve yöntemizi çizmesini istemeyenler var gibi olmuştur ve olmaktadır.
Maalesef, Diyanet Başkanaığımız, böylesi acil çözüm bekleyen mes'eleye gıdım gıdım yaklaşmakta ve me'eleye dilbeste olmamaktadır. Halbu ki, mes'ele, öylesi ağır ağır hantal hantal yaklaşımla savsaklanacak, aziz Kur'an'ın kenarından, köşesinden açıklayıcı ifadelerle yaklaşılacak bir çözüm yolu değildir.
Yüce Rabbimiz: " Biz onu şerefli bir gecede , Kadir gecesinde indirdik" ( Kadir sûresi) buyurur iken, bizler, millet olarak Kadir gecesinde gece aramakla, o gecede mevlid süslemeleri ile geceyi değerlendirmiş olduk.
Camii cematlerimizin dikkatini ölü ruhlarından kurtarıp, hayata çeviremedik, yüce Kur'an'ın emirlerinin hayatımızda yer bulmasını istemedik. İsterseniz, giriniz camilere, bir bir Kur'an okuyan Müslümanlara lütfen sorma zahmetinde bulununuz. " Niçin Kur'an okuyorsunuz?" deyiniz.
Alacağınız müthiş cevap şu olacaktır: " Ölmüşlerimizi kurtarmak" (!).. Aşağı, yukarı her insanımızdan alınacak soru ve cevap bu minval üzere olmaktadır. Maalesef, aziz Kur'an'ı " ölü ruhundan" kurtarıp asıl mes'ele olan, inan hayatına intikal ettiremedik.
Millet hayatımızı ona havale edemedik. faizciliğe, yankesiciliğe, tefeciliğe, fuhuşa, hırsızlığa dokunmasını, gençliğin, hanımların Kur'an'la yaşayıp Kur'an'la kalkmasını istemedik.
Din adına konuştuğumuz şeylerin aziz Kur'an'a, akla, bilime, fıtrata uygun olması lazımken, maalesef, şunun, bunun sözlerini rehber edinerek Kur'an'ı ötelemiş olduk. Örneğin, en son ülkemizde meydana gelen " Asrın Felaketi" depremleri karşısında çaresiz kadere küskünlüğü yaşamış olduk.
Oysa, İslam'ın pozitif ilimlere, müsbet gelişmelere, kalkınmışlığa bakış açısı Allah'ın lütfu iken, tüm olan tabii afetler karşısında " Kaderi" suçladık ve suçlu olarak kaderi bildik. Şu ayeti kerimeye dikkat çekmek istiyorum:
" De ki: " O her şeyin Rabbi iken, şimdi ben Allah'tan başka bir Rab mı arayacağım? İnsanların işledikleri kötülükler yalnızca kendilerini bağlar; zira hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu taşımaz. Sonunda hepiniz Rabbinize döneceksiniz; işte o zaman O, ihtilafa düştüğünüz hakikatlerin içyüzünü size bildirecektir. " ( En'âm sûresi, âyet 164)
Durum bu minval üzere iken, bizler, şeyhlere, gavslara, mehdilere, kutuplara, dervişlere tükenmez yetkiler yükleyerek, kurtuluşu, gizemli haberleri onlardan beklemeye başladık.
Örneğin, İnşallah! Şu günlerde, Oruç tutmaya başlamış olacağız. Camilerimizde gürül gürül hatimler indirilecek, sallana sallana, iniltiler içersinde hatimler indireceğiz. Ama, soracak olsak, Hatimleri niçin indiriyoruz? diye sorular sorsak. Denilecek ki, Rasulullah (sav) böyle yaptığı için bizde onun gibi yapmaya çalışıyoruz.
Halbu ki, Rasulullah ( sav) hatimler okuyor, mukabele okuyordu hatta, vefat etmiş olduğu senede farklı bir hatim okumuştur. Ama, o büyük insan Kur'an'ı okuyor, emirlerini inkıta uğratmadan sahabe-i kiramına hemen iletiyordu. Ya biz?
Yeterli Arapça bilmediğimiz için, Kur'an'ın bir tek kelimesini bile anlamadan okuyor, tek tesellimiz " ölüleri kurtarmak " oluyor. Halbu ki, aziz Kur'an'ın dirilere faydası bile yok iken, ölülere nasıl faydası olabilir? sorusunu milletçe, Müslümanlarca kendimize soramıyoruz..
Netice olarak;
Başkanlığımıza yukarıdan beri anlatılan hususlarda büyük görevler düşmektedir. Bin yıllık hatim metodumuz baştan sona değişmeli ve değiştirilmelidir.
Hocalarımız tabii ki, çok yorulacaktır. Yorulsunlar ki, millete Kur'an yolunu göstermede bir yararları dokunmuş olsun. Çünkü, hocalarımız, ellerini taşın altına koymazlarsa, azıcık da olsa canları yanmazsa her mahallenin köşe başlarını tutmuş batıl inançlardan, hurafelerden vesair şeylerden kendimizi alamayız.
Onun içindir ki, Kur'an okumalıyız diyoruz. Peki ama, niçin okumalıyız? sorusunu kendimize, cemaatlere sormalı, hal ve gidişatımız baştan sona değişmelidir. Değişmelidir ki,
Fay hatlarının üzerine binalar yapılmasın, günahlar yığın yığın milleti boğmasın, tefecilik, fuhuş denilen rezalet artık son bulsun! Ramazan ayı süresince Kadir gecesini arayacağımıza, aziz Kur'an'ın Kadir gecesinde indiğine iman ederek Müslümanca yaşamalıyız..
Tüm ilimlerin Rabbimizin ilimi bilip, dere boylarına, sel yataklarına bina yapmadan, fay hatlarının üzerine evler kondurmadan , düzenli, akıllıca işler yapmalıyız!..
Rabbimiz!.. Bu aziz milletin yâr ve yardımcısı olsun!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın