Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KUR'AN'I KERİM VE SAHABE-İ KİRAM !.. 

 " İşte böylece sizin dengeli bir ümmet olmanızı istedik ki, insanlığa örnek ve model olasınız ve Rasul de size örnek ve model olsun. Elçi'ye uyanların arasından topukları üzerinde geri dönenleri seçip ayırmak için, senin daha önce yöneldiğin yönü kıble olarak tayin ettik. Hiç şüphesiz bu olay, Allah'ın yol gösterdikleri hariç, herkes için çok zor bir sınavdı; Allah sizin imanda ısrarınızı kesinlikle zayi etmeyecektir. Elbette Allah insanlara karşı sınırsız bir şefkat, sonsuz bir merhamet sahibidir." ( Bakara sûresi, âyet 143) 

       Ayeti kerime mealinden şu hususları anlamamız mümkündür:

     " Vesat, nicelik olarak " orta", nitelik olarak " denge ve adalet" anlamına gelir. Kureyş lehçesinde de vesetan, 'adlen vurgusuyla kullanılmıştır. " Kenar" anlamına gelen taraf'ın karşıtıdır. İfrat ve tefrit de vesat'ın zıtlarıdır.

     Burada, " vasat ümmet'ten kasıt nitelik anlamında bir ' orta'lıktır. Bunu da en güzel " denge" ifade eder. Bu ümmet için " dengeli" vurgusu, Yahudilik ve Hristiyanlıkta dengenin bozulduğu imâsını içerir. 

     Şehîd " tanık" anlamına, " hayatın imanına  şahit kılan ve çağına şahit olan" anlamına geldiği gibi; " örnek, model" anlamına da gelir. Tercihimiz ikincisidir. Ümmetin " şehid" olması; insanlığın imanına şahit olan ve insanlığı imanını şahit kılan ana yürekli toplum olması demektir. İmam ümmetin mânevi annesi, ümmet insanlığın mânevi annesidir. " ( Kur'an Meali) 

     " Siz, insanlık adına çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; ve doğru olanı teklif eder, kötü ve yanlış olandan sakındırırsınız; zira Allah'a güvenip inanırsınız. Eğer kitap ehli de güvenip inansaydı, haklarında hayırlı olurdu. Onlardan ( Allah'a) güvenip inananlar varsa da, çoğunluğu yoldan çıkmıştır." ( Âli- İmran sûresi, âyet 110)

     Ayeti  kerime, Uhud imtihanı üzerinden İslam cemaatine hitap ediyor ve evrensel ahlâkî sorumluluğunu hatırlatmaktadır. Buna göre, " Ümmet idiniz", " Ümmet oldunuz", Ebu Müslim bu ilâhî hitabı, Allah'ın âhirette yüzü ak çıkan mü'minlere hak ettikleri ödülü müjdelerken yaptığı hitap olarak alır. Bu ayeti kerime sûrenin 104 ncü âyeti olan:

     " Öyleyse sizler hayra çağıran, meşru ve iyi olanı teklif eden, kötü ve yanlış olandan da sakındıran, ( ümmet olmanın gereğini yapan) bir ümmet olun!" 

     İşte, sahabe-i kiramın, yaklaşık 23 yıllık kısa sayılabilecek bir süre içerisinde Kur'an ile ve Rasulullah'ın (sav), gözetiminde eğitim, öğretim etkinliği ile eğitilip yetiiştirildiği malumdur. Onların cehalet ortamından çıkartılıp insanlık âlemine nasıl bir örnek nesil gösterildiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla,

     Kur'an'ın bir kısmının, özel olarak şahıslara hitap ettiği, övgüye layık davranışları ile bir kısım sahabileri övdüğü, bir kısmını da yapmış oldukları hataları, farkında olmadan işledikleri normal olmayan davranışları  sebebiyle uyardığı bilinmektedir. Övgü ve yergi veya tebşir ve inzar, her ikisi de tebliğin kapsamında olan rehberlik yöntemlerindendir. 

     Yani, burada Sahabe-i Kiramın Kur'an karşısında, özellikle kendilerini ikaz eden ayetler karşısında sergiledikleri ibret dolu tavırlara misal olmak üzere Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in (ra), bizzat yaşadıkları talihsiz bir hadiseyi burada arzetmek istiyorum:

     Abdullah bin ZübeyrDin (ra) naklettiğine göre Temim oğuullarından bir heyet Medine'ye gelmiş, Resûlullah (sav) ile görüşmüşler, bilgi almışlar ve ayrılmadan önce de aralarında birini kendilerine lider seçmesini Rasulullah (sav)'den istemişlerdi. 

      Bunun üzerine, Hz. Ebu Bekir (ra), Aziz Peygamber'in görüşünü veya kararını beklemeksizin öne atılır ve: - Ka'ka ibn Ma'bed onlara emir olsun der. Hz. Ömer (ra)'de: Akra bin Habis onlara emir olsun diyerek ikinci bir ismi önerir.

     Hz.  Ömer'in bu teklifi üzerine Hz. Ebu Bekir kızarak: - Sen, sırf bana muhalefet etmek için bu teklifi yaptın dedi. Hz. Ömer: - Hayır, ben sana muhalefet etmek istemedim, dedi ve yanı başlarındaki Hz. Peygamber'e rağmen, aralarında, biraz da yükses sesle münakaşa ettiler. Bu olay üzerine:

     " Siz ey iman edenler! Asla Allah'ın ve Elçisinin önüne geçmeyin ve sorumlu davranın; çünkü Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir!" ( Hucurat sûresi, âyet 1) 

     " Siz ey iman edenler! Sesleriniz Peygamberin sesini bastırmasın! Bierbirinizle bağıra çağıra konuştuğunuz gibi onunla da bağıra çağıra konuşmayın ki, siz farkında olmadan iyilikleriniz boşa gitmesin!" ( Hucurat sûresi, âyet 2) 

      Bu ayeti kerimelerin nazil olması üzerine, her ikisi de sanki şok geçirmiş oldular. Her ikisi de pişman oldular, son derece üzüldüler. Bu pişmanlık üzerine:

      Hz. Ömer (ra): Allah'a yemin olsun ki bundan sonra Rasulullah sormadıkça , sesimi ona işittirmeyeceğim  dedi. Hz. Ebu Bekir: Allah'a yemin olsun ki bundan sonra Rasululllah'la , ancak sırdaşımla konuşur gibi fısıltı ile konuşacağım, dedi." 

       Netice olarak;

      İşte, aziz Kur'an'ın terbiye etmiş olduğu her iki sahabe-i kiramda, ömürleri boyunca yılmadan, bıkmadan, usanmadan İslam'a hizmet yolunda koşmuşlar, sayü gayret göstermişlerdir. 

       Hz. Ebu Beekir (ra), Rasulullah (sav)'in vefatından sonra, onun birinci halifesi olarak iki buçuk yıl ümmete hizmet etmiş, vefatına kadar Kur'an'ın tarif etmiş olduğu çizgiden ayrılmayarak dünyaya veda etmiştir.

      Hz. Ömer ( ra)'da öyledir. On yıllık hilafeti süresince, İslam'a büyük şeyler, eserler, hukuk alanında hizmetler ederek, zalim bir çılgının yağlı hançeri sonucunda dar-ı bekaya göçmüştür.

      Demek ki, aziz Kur'an'a; günümüz de de kim layıkı veçhile hizmet ederse, Kur'an'ı tüm çıkarlardan üstün görürse, aynı mertebeye yürümüş olarak, sahabe-i kiramın yolunda olduğunu izhar edecektir. 

      Zaten, bu günkü ümmetin çekmiş olduğu sıkıntı, perişanlık buradan kaynaklanmaktadır. Kur'an'ın istediği şekilde ümmet ve millet olamayışımızdır..

      Rabbimiz!.. Bizleri de, Kur'an yolunda yürüyen, hayatını ona göre şekillendiren kullarından eylesin!.. Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın