KUR'AN'DA MÜBAHELE OLAYI!..
" Sana gelen ( bu) bilgiden sonra, bu konuda seninle tartışanlara de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizimkileri ve sizinkileri çağıralım; sonra canı gönülden yalvaralım ve Allah'ın lânetinin yalan söyleyenler üzerine olmasını dileyelim." ( Âl-i imran sûresi, âyet 61)
Kur'an'da zikredilen bu olay yani " Mübahele olayı" tarihi değere, unutulmayacak, zihin ve belleklerden silinmeyecek bir vakıa ve olaydır. Bu olayla, İslam peygamberinin İslam'ı haykırması, meydan okuması, Ehl-i Beytini yanına alarak Ehl-i Kenaise'ye meydana okuma olayıdır.
Rasulullah (sav)'in hemen yanına Hz. Ali'yi, Hz. Fatıma'yı, torunları olan Hz. Hasan ve Hüseyin'i alarak lanetleşme meydanına korkusuzca, yiğitce, İslam'ın aziz peygamberi olarak yürümesidir.
Günümüz dünyasında olduğu gibi, İslam'ın hoş görü dini olduğunu kabul etmeyen ehl-i Hristiyan, o günde, kendi heves ve nefsaniyetlerine yenik düşerek Medine'ye gelmişler, Rasulullah (sav)'in sözleri, soruları karşısında çareyi kaçmakta görmüşlerdir.
Halbu ki, İslam hoş görü ve müsamaha dini olmasına rağmen, bu düşünceyi bir türlü kabullenemeyen, içlerine sindiremeyenler, bin bir türlü hile ile, yalan ile İslam'ın nezih itikadına saldırmakta, bir hayli çirkefce, hücum ve saldırıda bulunmaktadırlar.
Diyalog ve hoşgörü!..
" Kur'an, diyalog ve tartışma kapısını ardına kadar açarak kendisine inanmayanlara " Doğru söylüyorsanız , delilinizi getirin " ( Bakara 111, Enbiya , 24, Neml , 64, Kasas, 75) der. Mescid-i yanında Hz. Peygamber'in Necran Hristiyanlarının din adamlarıyla bir hafta boyunca Hz. İsa ve annesi Meryem eksenli din tartışması yaptığı, Kur'an'ın:
" De ki: " Ey Kitap Ehli! Ancak Allah'a kulluk etmek, ona hiçbir şeyi ortak koşmamak, Allah'ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere, bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 64) dediği gibi, ortak bir noktada buluşma olmayınca, yine Kur'an'ın " Sana bilgi geldikten sonra, bu konuda seninle kim tartışacak olursa de ki:
" Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı , kadınlarımızı, kadınlarınızı , kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra lanetleşelim de, Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim. Şüphesiz Allah güçlüdür, hâkim'dir. Eğer yüz çevirirlerse ,şüphesiz Allah bozguncuları bilir." ( Âl-i imran 61-63) ayetlerinde öğrettiği lanetleşme/mübahele uygulamasının teklif edilmesi üzerine " Necran'da yaşayıp Salih Peygamber'e inanmayanların onun bedduasıyla helak oldukları gibi , Muhammed gerçekten peygamber ise ,
Onun bedduasının kabul olması durumunda helak oluruz, diyerek Hristiyan din adamlarının buna yanaşmadığı ve ardından memleketlerine döndükleri bilinmektedir. Acaba bu süre içinde Resulullah , kendi doğrularını muhataplarına sunmasaydı ve muhataplarının yanlışlarını gündeme getirip eleştirmeseydi, onlar da kendilerine göre doğrularını seslendirip itiraz etmeselerdi, bu diyalogun ne anlamı olurdu? " ( Hz. İsa ve Mesih inancı, say. 262)
" Yoksa onlar (bu gerçeğe rağmen) O'nun dışında ilâhlar edinmekte ısrar mı edecektir?" ( Enbiya sûresi, âyet 24)
" ( Allah) değilse kimdir yaratılışı ilk defa başlatan ve onu tekrar tekrar yenileyen? Dahası, kimdir sizi gökten ve yerden rızıklandıran? Allah'la beraber başka bir ilâh ha?" " ( Neml sûresi, âyet 64)
" Zaten ( o demeye kalmadan) Biz, her ümmetten bir tanık çıkarmış olacağız; ve dönüp "Haydi, getirin delilinizi" diyeceğiz. Sonuçta onlar anlayacaklar ki, gerçek bütünüyle Allah'tan yana ve ( çarpık tasavvurlarının) ürettiği sahte ilâhlar kendilerini yalnız bırakmış." ( Kasas sûresi, âyet 75)
" Yoksa Resulullah , Necran Hristiyanlarının temsilcileri olan din adamlarıyla tevhid, İsa ve Meryem konularını değil de, Necran bölgesinin ulaşım, tarım, seyahat, ithalat, ihracat, terör ve asayiş, çevre, iklim ve erozyon gibi konuları mı görüştü?
Yoksa iki taraf arasında tevhid, İsa ve Meryem konuları hiç gündeme gelmediği, tartışılmadığı ve konuşulmadığı halde Allah mı bunları kitabına geçirdi? Yahut Resulullah her üç konuda o günkü Hristiyanlıkla Müslümanlığın aynı şeyleri söyleyen ve aynı kaynağa dayanan eşit iki din olduğunu dünyaya deklare ettiği halde Allah Kitabı'nda bu eşitliği bozup Hristiyanların yanlış inançlarını mı dile getirdi?
Yahut dinsel hiçbir konu gündeme gelmeden Necran'lı Hristiyan liderler göç, işsizlik, ulaşım, tarım, ithalat, ihracat, terör ve asayiş, çevre , iklim ve erozyon gibi konular üzerindeki görüşmelerde anlaşma sağlanamadığı için mi dönüp memleketlerine gittiler?" ( a.g.e. say. 263)
Netice olarak;
Günümüz dünyasının süper gücü ABD. bu gerçeklerden korktuğu için, yani İslam ve Hristiyanlık yakınlaşmasından tedirgin olduğu için sürekli İslam ülkelerine saldırmakta, Müslümanların vatanlarını yağmalayarak, barışın olmamasını,sürekli kavga olmasını arzu eden bir emperyal güç sebebiyle, İslam ve Hristiyanlık bir araya gelmemektedir!..
Çünkü, süper güç denilen ABD. bu kirli emelinden çıkar sağlamaktadır!.. Hoş görü içersinde yaşanılmasını, diyaloğun varlığını kabul etmemektedir. Yoksa, barış, huzur, sükun, diyalog olursa, ABD. hangi ülkeye saldıracak, suçsuz insanları körü körüne öldürecektir?
İşte, " Mübahele" olayının aslı ve esası budur, böyle olmuştur. Resulullah (sav)'in açıkca teklifi, kabul edilmemiş, Necran Hristiyanları yüz geri İslam'ın ileri sürdüğü şartları kabul ederek memleketlerine gerisin geriye dönmüşlerdir.
Halbu ki, Müslümanlar Hristiyanlar arasında dostluk, barış, çevre duyarlılığı, iklim şartlarına riayet, insan hakları söz konusu olmuş olsaydı, bu günkü Müslüman ülkeler, kendi doğmuş olduğu toprakları bırakıp, terkedip denizlerde boğulmazlardı!..
ABD'nin yağmaladığı ülke insanları, açlıktan ağızları kokarken, çareyi ülke topraklarını terketmekte görüyor, başka bir formül düşünemiyorlar!.. Yani, barış kapıları kapalı, diyalog ve bir araya gelme ilkesi susturulmuştur!..
Rabbim!. Müslümanlara mes'eleleri idrak anlayışı lütfetsin!.. Cehaletten, bağnazlıktan korusun!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın