Kur'an Amel-Eylem Kitabıdır.
" KUR'AN; FİKİRDEN ZİYADE AMEL/EYLEME VURGU YAPAN BİR KİTAPTIR!"
Başlıktaki müthiş söz, büyük fikir ve dava adamı, İslam mücahidi Muhammed İkbal'e aittir. Kendisini hürmetle yad ediyor, makamının cennet olmasını diliyorum.
Başlığa serlevha yapmış olduğum ifade de vurgulandığı gibi, 21 nci çağın Müslümanına düşen en büyük görev, Kur'an'ın emirlerini dinleyerek, baş tacı ederek amel ve eylem sahibi olmasıdır.
Çünkü, asırlar oldu ümmet, salih amelden/eylemden ziyade konuşmuş konuşmuş ve bir neticeye varamamıştır. Yani " Kellim kellim la yenfa" ifadesinden öteye gidememiştir.
Kürsü adamı vaizler konuşmuşlar, kürsülerden inmemişler ama, anlattıkları, eylem ve ameli sahil olmamıştır. Hz. Havva'nın, Ademin (as)'ın kaburgasından yaratıldığı, pirlerin, şeyhlerin hayat hikayeleri, İstanbul'un manevi fatihi Akşemseddin olmuştur, türü memnıkebeler, kıssalar, megazinler ve ermişlerin, yani, Behlül Dânâ'nın, ilginç sözleri, Mevlana'nın yaşanmışlığı, Şems-i Tebrizi ile mükalemesi olmuştur.
Oysa, aziz Kur'an'ın ayetleri ve bilhassa Asır suresinde ifadesini bulan hatırlatma ameli salih/eylem üzerine olmuştur. Şöyle ki; asır suresinde öne çıkan vurgular, dört öncelik taşımaktadır.
Öncelikle iman etmek, sonrasında salih amel/eyleme kalkışmak, hakkı tavsiye etmek , sabrı tavsiyede bulunmaktır. Çünkü, ümmetin kurtuluşu, iki şey üzerine bina edilmiştir. İman etmek ve onun üzerine bina edilen salih ameldir. Eylemin üzerine bina edildiği iman, insanlığın belli bir zaman ve mekânıyla sınırlı bir iman değil, insan soyunun tamamını kapsayan , kucaklayan bir iman bütünlüğüdür. Onun içindir ki,
Ümmetin kurtuluşu için sadece inanmak yetmez, ıslah edici eylemler yapmak, Filistin'li müslümanın göz yaşlarını silmek, Azeristan Müslümanının imdadına koşmak, Yemen'deki mezhep kavgalarını durdurmak, Türkiye'de el'an yaşanan ırkçılık, kavmiyetçilik derdini durdurmak, Alevilik, Sünnilik sürtüşmesini sona erdirmektir.
Örneğin, ülkemizde yüz binleri bulan camilerin yanında alternafit bina olarak Cem evlerinin yükselmesi neyin nesidir? Buna çare bulmak lazımdır. Bir Alevi vatandaş, ümmet, camiye giremiyorsa bu işte bir eksiklik, yanlış anlama var demektir. Bir Müslümanda Cem evlerine girerek namaz kılamıyorsa, ibadet edemiyorsa, bundada bir kısır döngü yaşandığı, İslam'ın ve emirlerinin yaşanmadığı anlaşılmaktadır.
İster Alevi Müslüman, isterse Sünni Müsülüman bir noktada buluşması lazımdır. Alevi Müslüman, Hz. Ali'yi ne kadar seviyor, sayıyorsa, Sünni Müslümanda aynı oranda sevdiğine, saydığına Hz. Ali'ye hayran olduğuna binaen, anlaşılmayan, varılamayan, ulaşılamayan yol nedir acaba?
İşte, salih amelden/eylemden kasıt benim anladığım budur ve bu olacaktır. Aleviyi, Sünni ile birleştirmek ve kaynaştırmak, yeryüzünü de bir bütün halinde mescid haline getirmektir.
Örneğin, tarihte yaşanmış bir acı olay, vak'a trajedi vardır. Hz. Hüseyin ve ahfadının hunlarca şehid edilmeleri!.. Bendeniz, bir Kur'an eri olarak, Alevi'yim diyen kesimden daha çok bu olaya üzülüyor, içim kan ağlıyor, sünni geçinen aşura tatlısına mübtela olmuş, Kerbela gününde kapış kapış aşura paylaşan Sünni Müslümanlardan da!..
Bir başka acı husus, tek başına namaz kılmaktan, cemaat halinde namaz kılmanın farkı 27 derece fazladır deyipte gereğini yapmamaktır. Sahi, bu 27 derece bu günkü cemaat halinde kılınan namazların, saf saf olmanın neresindedir? Yoksa, " dostlar bizi pazarda görsün" kabilinden bir geçiştirme, bir göz boyamamıdır?
Hasılı, yaşanan manzara günü kurtarmak, kendimize göre kalbi duygularımızı teskin etmektir. Yani, ameli salihin/eylemin oylmadığı, yaşanmadığı bir ortamdan başka bir şey değildir. Bir gün Afşin Ulu camiide, namazdan erken ayrıldık ve tesbih çekmeden çıkmış oldum. Kapıyı tam çıkarken, emekli bir öğretmenin" Bunu siz yapmayın, tesbih çekmeden nasıl çıkarsınız?" ikazıına halen hem kızar, hemde gülerim.
Netice olarak;
Sözün burasında bir ayeti kerimeyi referans alarak, makalemi sonlandırmak istiyorum: " Ve öylesine çetin bir yürek sınavına karşı tetikte ve tedbirli olun ki, o içinizden yalnızca bilinci alt üst olmuş kimselere musallat olmakla kalmayacaktır. Ve iyi bilin ki Allah'ın azabı pek şiddetlidir." Enfal sûresi, âyet 25 )
Yani, bu ayeti kerime mealinden şunu anlamalıyız: "...içinizden kötülüğe karşı aktif olmayan pasif iyileriz de kuşatacaktır". Yani, ülkemizde yıllardan beri süregelen ırkçılık belası sebebiyle, binlerce masum, günahsız ölmüş ve halen de ölmektedir. Bu ölümlerin sona ermesi için, tüm Müslümanların, amel/eylem sahibi olmaları lazımdır.
Çünkü, bu ülkede Kürtçülük, Türkçülük, Arnavutluk, Ermenicilik, Lazlık, Çerkezlik vb. kaotik haller yaşanmayacak ve yaşanmamalıdır. Bu kabusun sona ermezi, nihayet bulması için tüm din adamlarımızın, toplumun, yazarın, çizerin, düşünenin, devlet erkanının ellerini taşın altına sokarak, bir avuç teröristi ıslah etmeleri, hidayete erdirmeleri, daha fazla masum kanı dökmelerini önlemektir.
Arzedilen hususu dillendirmez isek, amel/eylem sahibi olmaz isek, vallahi, billahi bu ateşin uğramadığı, girmediği hane kalmayacaktır. Tabii ki, bundanda bu ülke insanı, bu vatan, bu devlet, bu din zarar görecektir. Onun içindir ki, elimizi taşın altına sokarak, canımızın yanması amel/eylemin olacağına işaret olacaktır. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın