Kültür Davamız Türkçe İle Başlamıştır
Haklı söze, gerçekçi ifadelere kim kem söz edebilir ki? Çünkü, milleti millet yapan en büyük unsur konuştuğu lisanıdır, hikayesidir, tarihidir, Türkçesidir, şehidlerin yaşanmışlıklarıdır ve Türkiye mes'elesidir!..
Ama, üzülmemek, kahırlanmamak elde değildir. Çarşıya iniyoruz, esnafın dükkan isimlerine nazar ediyoruz, hepsi, tamamı yabancı isimler, Türkçeden ırağ kelimelerdir.
Hele, kıyı kentlerimize uzanmış olsak, yine aynı çirkinliklerle, nefretamiz isimlerle karşı karşıya gelmemiz mümkündür. Sanki, çarşılarımız, iş yerlerimiz Türk topraklarında değil de,Londra'da yaşar gibi, Çin ülkesinde idame-i hayat eder gibiyiz.
Oysa, Londra'daa yaşaamakta olan bir İngiltere'li, bir Alman insanı, bizim vatandaşlarımız dışında, Türkçe bir isim, Türkçe bir ad kullanır mı?
Türkçe'nin, yozlaşması, hor görülmesi, terk-i diyar etmesi nedendir biliyor musunuz? Aydınların, okumuş insanların göğe çekilmiş olmasındandır!..
Türkçeyi yaşatacak, Türkçeyi baş tacı edecek öğretmenler, imamlar, tüm din görevlileri ordusu bu mes'eleye el atmalıdır. Atmalıdır ki, Türkçemiz ayaklar altında sürünmesin, onun bunun lisanına tenezzül edilir olunmasın!.. Akif merhum ne güzel dillendirmiş öğretmen ordusunu!..
" Muallim ordusu derken, çekirge orduları, Çıkarsa ortaya, artık hesap edin zararı! "Muallimim" diyen olmak gerektir îmanlı; Edepli, sonra liyâkatli,sonra vicdanlı." ( Akif)
Demek ki, büyük Âkif, öğretmende, önce iman ve terbiye aramaktadır. Diğer iki kabiliyet ise, yetenek ve vicdandır!.. Bu evsafta olmayan kimseleri kat'iyyen ve kesiinlikle eğitim ordusuna dahil etmemelidir. der.
Ne yazık ki, öğretmen ordusunu yetiştiren mektepler, okullar ve üniversiteler, ' istisnalar hariç' yıllarca yabancı menşe'li hayranı insan yetiştirmiş, yetişen bu kozmopolit nesil de, ilk iş olarak Türkçeye saldırmışlar, Türkçeye muhalif, zıt bir hayli yabancı kelimeleri " Türkçemiz işte budur" diye bizlere lanse edilmiştir.
Sol, solculuk, komünizan ideolojileri, emperyal her türlü kelimeler, deyimler ve sözler, güzel Türkçemizin ırzına geçmiş, baş tacı edilmesi gereken asırların lisanı Türkçemiz al aşağı edilmiştir.
Güzel Türkçemiz; iklimiyle, rengiyle, akan sularıyla, çağlayan dereleriyle Anadolu kokmakta, "Türkiye, Türkiye" diye konuşulmaktadır. Gönül ve sevgi dostlarını bize unutturmamaktadır. Yunus'u, Hacı Bektaşi Veli'yi, Dadaoğlu'nu, Karacaoğlan'ı!..
Aşk dolu kalplerin çarpan atışlarını, yani, Kerem ile Aslı'yı, Derdiçok'u, Hayati Vasfi'nin " Dile gelen Anadolusu"nu.. Yani, Türk'ün; Viyana önlerinde atlarından çıkan nal seslerini veya Çanakkale ölüm kalım günlerine erzak taşıyan kırık, dökük kağnı gıcırtılarını!..
Ne oldu bize?..
Beyoğlu caddesinde, neon lambalarının altında kendinden geçen, tütsülenmiş, kokain yutmuş nesilmi?.. Donsuz, dinsiz, inançsız gezmekte olan Turist akınlarımı?
Vallahi!.. Türkçemizin bu aziz millete öğretmiş olduğu Anadolu'nun karlı dağlarını, yanık türkülerini, gazellerini, musikilerini, naatlarını, hazin gecelerini, viran olmuş ocaklarını!.. Yani, Taptuk Emre'sini, aşka susamış Mevlana ve Şemsi Tebrizi'yi!..
Yabancı lisanlara, kelimelere, deyimlere duyulan özenti, bizlere neleri unuturmadı ki? Yemen Türküsünü unutturdu.. Unutulan, yok olan hatıraları, cihan savaşının anılarını, Çukurova'da pamuk toplayan sefilleri, ırgatları ve bu arada hıçkırıklarla söylenen ağıtları!..
Bin yıllık Anadolu Türkçemize ne oldu?
Şimdilerde, Amerikancı, Rusçu, Çinci, Maocu, Leninist, mezhepçi zihniyetler!.. Her şeyimizi tarümar ettiler. Boğaziçi Üniversitesinin önünde, tepinen, yırtınan bir nesil görmekte ve izlemekteyiz. Canhıraş feryatlarla, çığlıkla ha bre Türçemize, Türkiye'mize, öz değerlerimize hakaret edilmektedir.
Onun içindir ki, mübarek Türkçemizin kurtarılması, felaha ermesi için kutlu bir el bekliyoruz. Çağıl çağıl akan dereler gibi, Nurettin Topçu'ların, Arif Nihat Asya'nın, Abdurrahim Karakoç ustanın mes'eleye dilbeste olmasını bekliyoruz!..
Yüreklerimiz yanmaktadır!..
Ağlamaktan göz yaşlarımız kurumuş, aşka susayan dudaklarımız uçuklamış, haykırıyor ve haykırıyoruz!.. " Hor bakma sen toprağa, neler neler yatar" haykırışımızı bütün gücümüzle dile getiriyoruz!..
Orta Asya steplerinden kopup gelmiş bir neslin ayak izlerini, bastığı toprakları peşkeş çektirmek istemiyoruz. Bu topraklar için, Türkçemiz için hayatlarını, canlarını hiçe sayan Alp erenleri aramaya devam ediyoruz!..
Netice olarak;
Türkiye'mizde Allah'a koşan ruhların, konuştukları, şiir yazdıkları, kaside söyledikleri İslam'ın yaşaması için, var olması için Türkçe konuşanları, Allah'a koşan ruhları arıyoruz!..
Yıkılış ve eziliş devirleri, dönemleri artık gerilerde kalmıştır. Bu millet, yabancı lisan olarak Arapça öğrenecek, İngilizce konuşacak, Almanca talim edecek ama, hiç bir zaman kendi lisanlarını geri plana atmayacaklardır.
İhanet içeren eller , diller bitirilecek, bunların yerlerine name name Ezanlar, Kur'anî haykırışlar ortamı mukaddes mazilerine döndürecek, neslimiz 15 asırlık mazisini unutmayacak ve unutturmayacaktır..
Güzel Türkçemizle, Malazgirt'te kopan fırtınaları okuyacağız, Yahya Kemal'i dinleyecek, kendimizden geçeceğiz. Her yanımız, her anımız mukaddes maziyi gündeme taşıyacak ve taşımış olacaktır.Böylelikle...
Yorgun bir neslin bedbaht evlatlarının ağlamaları bitecek, ezanla, dirilecekler, Kur'an nameleriyel kendilerine dönmüş olacaklardır!..
Türkçenin kurtuluş ordularının başını öğretmenler, tüm aydınlar, din adamları çekmelidir. Çekmedilidir ki, neslimiz, yabancılaşmış olmasın, kendi öz diyarlarında, öz Türkçelerinin içerisinde ayrık otları bitmesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın