KULAK, GÖZ VE GÖNLÜN SORUMLULUĞU
" Ve bilmediğin bir şeyin peşinden gitme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bütün bunlar ( hesap günü) ondan dolayı sorguya çekilecektir." ( İsrâ sûresi, âyet 36 )
Ayetin yorumu şöyledir:
" Burada, " peşinden gitme " eyleminin bir sonuç olduğu, bunun öznesinin ise gözlem, bilgi ve bütün bunları ölçüp değerlendiren ve burada " akleden kalbe" karşılık gelen " gönül" olduğu dile getirilmektedir.
Bunların sorguya çekilmesi, hesap gününde sahibi hakkında şahitlik yapacak olmasıdır ki, kulak ve gözlerin şahitliği Fussilet 22'de açıkça dile getirilir.
" Bir zamanlar siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin size karşı şahitlik yapmasından sakınmazdınız, üstelik Allah'ın yaptıklarınız hakkında fazla bir şey bilmediği zannına kapılırdınız." ( Fussilet sûresi, âyet 22 )
Bunların sorguya çekilmesi, hesap gününde sahibi hakkında şahitlik yapacak olmasıdır ki, kulak ve gözlerin şahitliği dile getirilir. Yine Kur'an diğer organların şahitliğinden de söz eder.
" O gün onların dilleri, elleri ve ayakları yapıp ettiklerinden dolayı kendileri aleyhine tanıklık edecektir." ( Nûr sûresi, âyet 24 )
" O gün ağızlarına mühür vururuz; ve bize onların elleri konuşur, ayakları yaptıklarına şahitlik eder." ( Yâsîn sûresi, âyet 65)
Ayetteki " gönlün sorgusu" ile Bakara 283'teki " kalbin günahkarlığı" arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Bütün bunlar, insan eyleminin çıkış noktasının tasavvur ve akıl oluşuyla açıklanabilir. Dolayısıyla sapmış bir eylemi düzeltmek, o eylemin merkezini düzeltmekten geçmektedir." ( K. Meal ve tefsiri, M. İslamoğlu, sayfa 534-535)
Hakikaten, mes'eleyi derinlemesine tetkik ettiğimiz vakit görmüş oluruz ki,. bizler, gözden, elden, kulaktan ve kalpten çok şeyler çekmekteyiz. Göz bakar iken, kulak dinlemekte ve gönülde bunlara " okey" diyerek mes'eleyi tatbike gitmektedir.
Dilin gıybet zararı, kulağın lakırdı ve nemime dinlemesi, kalbinde bunlara katılarak, her türlü günahın, seyyiatın içinde var olması, Müslümanların sanki yerini daha dünyada iken belli etmektedir. Şu alıntı da ifade edildiği gibi:
" Sosyal hayatın kritik noktalarında hayati düzenlemeler getiren İslam dini, bireyi ve toplumu içten içe çürütecek hastalıklara, daha başlamadan müdahale eder. Hakkında bilgi sahibi olmadığımız şeylerin ardına düşmemeyi; çünkü kulak, göz ve gönlün sorumlu olduğunu ( İsra, 17/36) hatırlatan ayetler de bu cümleden bir dikkati ihtiva eder.
Göz ve kulak, başıboş bir merak duygusunun peşine düşüp dilediği gibi hareket edemez. Hele bu merak, insanların gizli hallerini ve kusurlarını araştırmaya yönelikse daha da yıkıcı bir hâl alır. Hz. Peygamber,
" İnsanların gizli hâllerini araştırırsan ya aralarına fesat sokmuş olursun ya da aralarında neredeyse fesat çıkmasına sebep olursun." ( Ebû Dâvûd, Edeb, 37 ) buyurarak böylesi bir tecessüsün toplumsal yapıya nasıl zarar verebileceğine işaret etmiştir.
Yine bir başka hadis-i şerifinde Hz. Peygamber, müsaade alınmadan bir kimsenin evinin içine bakılmasının helal olmadığını söylemiştir. ( Tirimizî, Salât, 148)
Özel hayatın gizliliği, İslam düşüncesinde önemli bir yere sahiptir. İnsanların kusurlarını araştırmak, iptidai bir merakla günahları irdelemek yasaklanmış; hatta tekdir edilmiştir: " Ey diliyle iman edip kalbine iman girmemiş olan kimseler! Müslümanların gıybetini yapmayın ve onların araştırmayın. Çünkü her kim onların gizli hâllerini araştırırsa Allah da onun gizli hâlini araştırır. Allah kimin hâlini araştırırsa onun evinde ( gizlice yaptıklarını ortaya çıkararak) bile rezil eder." ( Ebû Dâvûd, Edeb, 35 )
İslam, kötülüğü ifşa etmenin ona meşruiyet vereceğine dikkat çeker. Hataları araştırmamayı hatta örtmeyi toplumsal bir sorumluluk olarak görür: " Her kim, bir Müslüman'ın ayıbını örterse Allah da dünya ve ahirette onun ayıplarını örter." ( Ebû Dâvûd, Edeb, 60 ) ( Diy. Aile Dergisi, K.H. Süleymanoğlu, Ekim 2018, sayfa 28)
Sonuç olarak;
Günümüz dünyasında günah araştırmak, tecessüs daha farklı bir boyuta indirgenmiş, telefon, taplet, bilgi sayar ve sair aletlerle insanların halleri daha çabucak iyi veya kötü deşifre edilmektedir.
Oysa, suç, günah, ceza aramasına kalkışır isek, birey olarak, kul olarak, her insanın hatası,sevabı, iyi ve kötü halleri mevcuttur. Zaten, murad-ı İlahi öyledir ki, günahsız, suçsuz insan bulmak mümkün değildir.
Çünkü, insanlar, melekler olmadığına göre, peygamber olmadıklarına binaen, kendi nefisleri ile baş başa kalmışlar, kimi zaman olmuş suç ve günah işlemişler, kimi zamanda kahramanlık göstererek, nefis mücadelesini kazanmışlardır.
Hal böyle olunca, kul olarak, Müslüman olarak bizler, birbirimizin günahını deşifre etmeye, araştırmaya, tecessüse bir dahlimiz ve yetkimiz bulunmamaktadır. Asıl kahramanlık,
Gizli kalması, bilinmemesi gereken günahı, seyyiatı gizlemek, ortaya çıkarmamaktır. Ama, bu günahtan, toplum, millet, din, zarar görecek ise, o zaman bu günahın üzerine gidilmeli, günahkâr şahış ikaz edilmelidir. Rabbim!.. Bizleri, Kur'anî bilinç sahibi eylesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın