KIYAMETİN NE ZAMAN KOPACAĞI
KUR'AN'IN PEYGAMBERİ; KIYAMETİN NE ZAMAN KOPACAĞINI BİLMİYORDU!..
" ( Ey mü'minler!) Muhammed sizin erkeklerinizden her hangi birinin babası değildir; fakat o Allah'ın Rasulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Ve zaten Allah her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmektedir." ( Ahzab sûresi, âyet 40 )
" Muhammed Allah'ın Elçisi'dir. Ve onun safında olanlar, hakkı inkar edenlere karşı kararlı ve ödünsüz. birbirlerine karşı ise çok merhametlidirler. Onları hep rüku ve secde halinde Allah'ın kerem ve rızasını ararken görürsün. Onların nişanları yüzlerindeki secde izleridir. Bu onların Tevrat'taki temsilidir. Biri de onların İncil'deki temsili var. Onlar filiz vermiş tohum gibidir; derken ( Allah) o filizi güçlendirir ve kalınlaştırır ki kökü üzerine dimdik dursun da üreticiyi sevindirsin. Böylece O, hakkı inkâr edenleri de kinlerine mahkûm etmiş olur. ( Ne ki) Allah onlardan iman eden ve ıslah edici eylemler ortaya koyanlara sınırsız bir bağış ve büyük bir ödül vaad etmiştir." ( Fetih sûresi, âyet 29 )
Hudeybiye'de akdedilen anlaşmanın " Bu Allah'ın Rasulü Muhammed'in Mekkelilerle yapmış olduğu anlaşmadır." başlığındaki " Allah'ın Rasulü" ifadesini sildiren Mekke müşriklerinin elçisi Süheyl b Amr'ın şahsında tüm inkârcılara verilmiş zamanlar ve mekânlar üstü ilâhi cevap.
Hristiyanların İncil'in de, Matta, 13/3 'de, İmam Malik'in ilginç ve dünyaya meydan okuyan bir notu bulunmaktadır: Fetih için Suriye'ye giren sahabeyi gören bölge Hristiyanları, " Bu insanlarda, İsa'nın havarilerinden ve onlara ilişkin haberlerden daha değerli bir şeyler var" derler ve İslam'a girerler. Dolayısıyla;
" Peygamber (as), tebliğ yöntemi, tebliğ faaliyeti, kâfirlerle kurduğu ilişki, mü'minlerle olan beraberliği, hicreti, savaşları, siyaseti, insan sevgisi, evlenmesi, kadın anlayışı, çocuk sevgisi, kölelere davranışı, infak ve tasadduk ahlakı, nezaketi, edebi ve kibarlığı, namaz kılması, oruç tutması gibi, hayatın her alanındaki İslamî yaşantısı ile bizlere " İşte İslam'ı böyle yaşayabilirsiniz!" mesajını vermiştir.
Allah ondan razı olsun ve salât ve selamını esirgemesin. Bizler böyle bir peygamber'in ümmeti olmakla ne kadar bahtiyar isek, bu nimeti bize bahşeden Rabbimiz Allah'ın kulu olduğumuz için de o kadar hamd etmekle mükellefiz.
Kur'an'ın peygamberi, gaybı bilmiyordu. Bir dakika sonrasında ne olacağından haberdar değildi. KIYAMETİN NE ZAMAN KOPACAĞINA dair herhangi bir alamet zikredemiyordu.
Burnunun dibinde, tertemiz eşine münafıkça bir iftira atılmıştı, fakat ne o iftiranın vuku bulacağını önceden bilebilmiş, ne de vukuundan sonra, nasıl servis edildiğine dair, bildikleri ve duydukları dışında bir malumata sahipti.
O, bu konuyu çözmek için insanların şahitliğine başvurmaktan başka yol bulamıyordu. Bu andığımız nitelikler Peygamber'e hiçbir noksanlık getirmez. Aksine eğer bu hususlarda onun niteliklerine, fazladan bazı güçler ilave edilirse, onlar Peygamber'in değerini azaltır. " ( İktibas, Nisan 2008, sayfa 16-17, M. Durmuş)
Lakin, mes'eleyi günümüz dünyasına taşıyacak olur isek, emin olun ki, din uyduranlardan, dine ilavede bulunanlardan, şıhlardan, sufilerden, uydurdukları hikayelerden, Feto yalan hayalciliğinden tiksinmemek mümkün değildir.
Bilhassa, bu uydurmalardan, istismarlardan istifade eden şıhlar, müritler, mehdiler, mesihler; gün geçmiyorki, an geçmiyorki, bir yalan ortaya atmasınlar, dine bir eklemede bulunmasınlar, ayetin, Kur'an'ın üzerini kapatıp kendi mürşidlerinin sözlerini, hal ve hareketlerini ön plana çıkarmasınlar.
Bunların asıl maksatları başkadır. Peygamberi büyütüyorum, saygı gösteriyorum, yüceltiyorum derken, meramları, niyetleri, kendi şeyhlerini, üsdatlarını , gavslarını büyütmek ve yüceltmektir. Onun içindir ki,
Bu sözlerimi teyid etmesi bakımından, günlük sosyal ağlarını, internet sayfalarını, Face'leri, telefon girdilerini, notlarını, mesajlarını görmeniz yeterli olacaktır!.. Onun içindir ki;
" İnsanlar " Kutlu Doğum Peygamberi"ne, önde iki gözünden başka, kafasının arkasında iki göz daha yakıştırmaktadırlar. Ona, kıyametin vaktini tayin ettirmekte, gelecekte İsa'nın gökten ineceğini haber verdirtmektedirler.
Hatta hangi sahabinin nerede ve kim tarafından öldürüleceğini bile haber verdirtmektedirler. Kendisinden sonra yaşayacak olan İslam âlimlerinin adlarını verdirmekte, bazen de aynı kişilere lanetler okutmaktadırlar.
Allah herhangi bir çocuk edinmediği gibi, kimseye de ' sevgilim' diye seslenmemiştir. Peygamber Allah'ın habîbi değildir. Böyle bir nitelemeyi geleneksel zümreler uydurup, parantez oyunlarıyla meallere sokuşturmuştur." ( a.g. d. sayfa 17 )
Sonuç olarak;
Ne yazık ki, Hristiyanların; İsa'yı tanrılaştırdıkları gibi, bizim Mehdiler, Mesihler, ermişler, erenler, pirler, şeyhler ve müridan bunlarda boş durmamıştır.
Böyle olmakla birlikte, söz konusu sapkınlıklar ne yazık ki, müridanın uydurması ile kalmamış, camilere de sokulmuş, mevlit törenlerini de etkilemiştir.
Bir hayli gazelhan, meclidhan; akşam, sabah mevlid toplantılarında, " Yetiş ya Muhammed", " Nerdesin Ya Nebi", türü Kur'an dışı çağrılarla, vefat etmiş, bir daha tekrar dünyaya dönmesi mümkün olmayan, insanlarla kontakt kurması kat'iyyen mümkün olmayan Hz. Peygamber'in yetişmesini, ümmete bir daha sahip olmasını arzu etmektedirler!..
Oysa, müridanın Peygamber sevgisi sahte bir sevgiye, muhabbete dayanmaktadır. Mürşid geçinenin gözüne girmek, mürşidlerini peygamberin önüne geçirmek, gavs'ların, kutup'ların, peygamberi bile sollayacağını, onu kurtaracaklarını ima etmektedirler.
Bunların yaptıklarından utanmamak mümkün değildir. Kur'an'a göstermedikleri, Kur'an'la ilgilenmedikleri, hürmetlerini, saygılarını, ihtiramlarını kendi mürşidlerine göstermekteler, ellerini öperek, ayaklarının dibinde yuvarlanıp durmaktadırlar.
Rabbimiz!.. Bu ümmete; akıl, fikir, iz'an ve bilinç nasip eylesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın