Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

KARANLIK AKILLAR !.. 

 " Biz her peygamberi yalnızca kendi kavminin diliyle gönderdik ki; mesajı onlara açık ve net olarak iletsin. Bundan sonradır ki Allah isteyenin sapmasını dileyecek, isteyeni ise doğru yola yöneltecektir.  Zira her işinde mükemmel olan, hükmünde tam isabet kaydeden O'dur. " ( İbrahim sûresi, âyet 4 )

       Malum olduğu üzere, Peygamberlerle gönderilen ilahi mesajın gönderildikleri milletlerin ve toplumların diliyle olmasının esas gerekçesi dikkat çekicidir.:

     " mesajı onlara açık ve net olarak iletsin".  Yani vahyin insan diliyle indirilmesinin maksadı verilmektedir. O maksat açık ve net olarak anlaşılmaktadır. Çünkü, vahyin indiriliş maksadının , ancak anlaşılmasıyla gerçekleşir. 

      Konu başlığından da anlaşılacağı üzere, " karanlıklar" ile kastedilenin gece karanlığı değildir. İnsanların gözlerinin görmediği, kulaklarının işitmediği. kalplerinin algılamadığı  " Karanlık Akıllar" dır. 

       Çağlar geçti, asırlar birbirini kovaladı , nice toplumlar, insanlar yaşayıp ömürlerini tamamladılar ama, inananların yanı sıra, bir kısım " Karanlık akıl"lılarda varlıklarını sürdürdüler, cehenneme zümera yaşayıp yaşamlarını tamamlamış oldular. 

     Böylesi bir durum, vahyi algılayamama, dün var idi, bu günde vardır ve el'an yaşanmaktadır. 

       Dünkü Mekke sokaklarında ipini koparmış hayvanlar gibi bir o yana, bir bu yana saldıran, vuran, kıran, inananları Mekke dışına göçe zorlayan Ebu Cehiller, Ebu Lehepler, As İbni Vail'ler ve benzeri küstahlar yaşar iken, günümüz dünyasında, yani 21 nci çağda modern geçinen, vahyi anlayamamış, algılamayan zavallılar, biçareler yok mudur? Halbuki;

     " Kur'an'ın iyiliğinden istifade edebilmenin tek şartı vardır. Onu anlamak. İşte bu yüzden Allah her peygamberi kendi kavminin diliyle göndermiştir. Bu hakikati Kur'an ölçeğinde tercüme edecek olursak, Kur'an dahil tüm vahiylerin dili Allah'ın dili değildir. gönderildiği kavmin dilidir. 

     Kavmin dili demek, insan tarafından konuşulan bir dil demektir. Âyet bunun gerekçesi olarak tek hususu beyan eder." Kur'an Surelerinin kimliği, M. İslamoğlu, sayfa 156) 

     Hamdü sena olsun ki, ülkemizde, milletimizin istifadesine sunulmuş, bin bir emekle üretilmiş mealler, tefsirler, ilmi eserler kütüphanelere sığmayacak kadar çoktur. İnternet ağları, hemen elimizin  altında bizlere Kur'anî hizmetler sunmaktadır. 

     Ne hazindir ki, Kur'an'ı tetkik etmeyi, okumayı, bilmeyi, anlamayı sadece hocalara terketmiş bir milletiz. Kur'an'ı; anlamıyor, dinlemiyor, bilmiyor, içeriğine vakıfda olamıyoruz.

      İnanan, namaz kılan, mescidlere girip çıkan cemaatlerin, insanların pozisyonu böyle iken, ya hiç Kur'an'ın semtine yaklaşmayan, anlamayan, anlamak istemeyen insancıkların durumları nedir, ne olacaktır? Şu ayetin enterasan emrine bakalım:

     " Eğer şükrederseniz size ( olan nimetimi) artırırım, yok eğer nankörlük ederseniz iyi bilin ki mahrumiyetim pek şiddetli olacaktır." ( İbrahim sûresi, âyet 7 ) 

     Halbu ki, bir insan ne kadar nankör olursa olsun, kimseye bir zarar veremiyeceği gibi, zaten Allahü Teala'ya kat'iyyen bir zarar veremeyecektir. Ancak, vermiş olduğu zarar, şer, sıkıntı kendi kendine olacaktır.  

      Delikanlı, genç genç insanlar, sokaklarda salma şekilde gezip tozar iken, Kur'an'dan, onun mutlu ve kutlu emirlerinden bîhaber yaşamaktadırlar. Ağızlarında fosur fosur cigaralar, ellerinde iskambil kağıtları, belden aşağı vuran mağazin basın, ellerindeki İphone telefonlarla akşamlara kadar, sabahlara kadar faydasız, işlevsiz, meymenetsiz eylem peşindedirler. 

      Kıçını yıkamasını bilmeyen nice gafil, politik  arenada boy göstermekte, yorum yazmakta, sol içerikli, komünizan tandanslı  güya fikirler üretmektedirler. Halbu ki, tamamı Nazım Hikmet'in : " Trum trum trum, makinalaşmak istiyorum" plalavrasında müşahade edildiği fikir kırıntılarıdır.  Şu ayeti kerimeye dikkat çekmek istiyorum:

     " ( İşte bu), Allah'ın her bir cana kendi kazandığının karşılığını verdiği içindir; elbette hesabı böylesine seri gören Allah'tır." ( İbrahim sûresi, âyet 51-) 

      Sonuç yerine;

      Yukarıdan beri sıralamış olduğumuz düşünce ve ifadeler, gençliğe, gençliğimize, avare acvare gezen, aylak aylak dolaşan insanlara bir mesajdır. 

      Çünkü, böylesi hatırlatmalardan öğüt almıyorlarsa, ne zaman hakka ittiba edecekler, ortamı kasıp kavuran Covip 19, Corona virüs ve benzeri musibetler, alemi yakıp yıkarken, kasıp kavurur iken, insanlık ne zaman kendine gelecek, " yanıldık, hata yaptık" diyecektir?

      Evet, kendimize gelmeliyiz. Olup bitenlerden ders alarak, ibret alarak, dökülmüşlüğümüze, perişanlığımıza, mahvolmuşluğumuza bir çare düşünmeliyiz. 

     Her gün, her an, insanlar " Tavuk kıranı"na yakalanmış gibi ölüp ölüp gider iken, çırpınıp çırpınıp helak olur iken, ölenlere dini bir merasim, doya doya bir Kur'an bile okutulamaz iken, insanlık ne zaman kendine gelecek, " biz nereye gidiyoruz?" diyecek, bir sınavdan geçtiğini fehmedecektir? 

     " Karanlık kalpliler" varsın, dine, imana, inanca, resule, tüm dini değerlerimize sövmeye devam etsinler. Bu vehametin sonucu bizi nereye kadar sürükleyecektir. "Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler". Selam ve dua ile...

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın