KABİRLERE HÜRMET EDİLMELİDİR!..
" Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında, " Rabbim! der, beni geri gönder:" ( Müminûn sûresi, âyet 99)
" Tâ ki boşa geçirdiğim dünyada iyi bir iş yapayım" Hayır! Onun söylediği bu söz laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden diriltecek güne kadar bir berzah vardır." ( Müminûn sûresi, âyet 100)
Kabirlere basmak, onları tepelemek, saygı göstermemek mevzuunda oldu bitti çok hassas bir yapıya sahibim.. Bu hususta çok düşünür, kabirlere saygı göstermeyenleri ta'n ederim. Niçin? Sorusunu sormadan edemem.
Ahmed b. Harb bu konuda şöyle diyor: "Yer, karyola ve döşeğini süsleyip uykuya yatan adama şaşar ve, " Ey adam! Aramızda hiç bir perde olmadan uzun müddet benim içimde yatacağını düşünmez misin?" der.
Hakikaten, sağ yaşayıp da nice ölümden habersiz, lakayt, bedbaht insan görmekte ve müşahede etmeyiz ki, mezarlara girdiği zaman, kabirleri tepelemekte, onların üzerine basmakta, sıkılmadan, ar ve haya duymadan o diyarın sakinlerine eziyet etmektedir.
Oysa, bir gün gelecek ki, o korkunç gerçekle kendisi de yüz yüze gelecek, kendisi de kara toprağın kara yüzünü tadacaktır. Soruyorum; acaba kendisinin kabrini kimler hoyratça tepeleyecektir?
Şair Firezdak ölüler hakkında şöyle der:
"Mezarlıkta dur ve onlara sor; sizden zulmete dalmış kimdir?"
"Bulunduğu mezarda ikrâm edilip de kurttan emniyet huzurunu tadan kimdir?"
Ölümü unutmamak, hatırlamak ve ibret almak için şehrin, mahallenin ve köyün umumi mezarlıklarını ziyaret etmek müstehaptır. İbret almak maksadıyla, mezarlara basmak, tepelemek için değilde, bir gün onlar gibi mezarı boylayacağımızı düşünerek kabir ziyareti tüm bilginlere göre güzel görülmüştür!
Resulullah (sav), önceleri mezarları ziyaretten men etmiş ve fakat sonra müsaade etmiştir: "Sizi kabir ziyaretinden men etmiştim, fakat şimdi ziyaret edin . Zira mezarları ziyaret etmek size ahireti hatırlatır; kötü söylememek şartıyla." Diğer bir hadiste:
"Mezarları ziyaret et ki bu sayede ahireti hatırlarsın. Ölüleri yıka, çünkü düşmüş olan bedenlerle uğraşmak insana öğüttür. Cenaze namazını kıl , belki o senin kalbine hüzün getirir. Mahzun insanlar ise Allah'ın himayesindedir. " Buyrulmuştur.
Bu açıdan, kabir mes'elesinde, ne yapmamız gerektiğine kısaca şöyle bakacak olursak; Mezar başında müstehap olan, ziyaretçinin yönü ölüye ve arkası kıbleye dönük olarak olarak öleni hatırlamak, ölmüşe dua etmek ve ona selam vermektir. Mezarı ellemek ve öpmek gibi hareketlerden sakınmalıyız.
Ölüyü; mezara koyduktan sonra birilerini görevlendirip telkin vermek, ölmeden önce devir yapmak, yetmiş bin tevhid çekmek sonradan uydurulmuş bid'atlerdir. Çünkü; diri olanların,ölüye dua etmeleri, onun ruhu için hayır hasenatta bulunmaları, var ise borçlarını ödemeleri elzem olan işlerdir.
Sonuç olarak;
Ölenlerimiz için Kur'anî emeirleri yerine getirmeli, Resul (as)'ın ve sahabe (ra)'ın tatbikatlarını yerine getirmeliyiz. Aksi halde, ölünün; üçüncü günü, cenaze evinde yemek yenilmesi, ölü sahibine külfet veren işler yaptırılması, yedinci günü, kırkıncı ve elli ikinci günlerinde merasim yapılması din dışı uygulamalardır.
Eskiden yöremizde, ölen için bayram çörekleri verilirdi. Çok şükür, çörek verme işi tarihe karışmak üzredir. onun içindir ki, mezar ziyaretlerinde müstehapta olsa, kabirleri tepelememek, üzerlerine basmamak lazımdır.
O diyarın sakinleri babamızdır, annemizdir, kardeşimizdir ve yakınlarımız ve komşularımızdır. Bu hususa azami gayret gösterilirse inşallah! Gönlümüz, ruhumuz ve vicdanımız rahat edecektir.
Rabbimiz! Tüm ölmüşlerimize rahmet eylesin. Mekan ve makamları cennet olsun!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın