Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

Kabe'ye Saldırmaktan Kaçınan Fil....

KÂBE'YE; SALDIRMAKTAN KAÇINAN FİL; ASKER VE KOMUTANINDAN DAHA AKILLIYDI !.. 

     " 1-Gözünde canlandırabilir misin Rabbinin Fil Ordusu'na nasıl muamele ettiğini? 

        2-Başlarına geçirmedi mi  onların ince tasarlanmış haince hilesini?

        3- Onların üzerine katar katar bilinmeyen nitelikte uçan taşıyıcı varlıklar saldı.

        4- Onlara taş kesilmiş balçık türü tanımlanamayan ( şeyler) atıyorlardı. 

        5- Derken ( Rabbi) onları, yenilerek delik deşik edilmiş yapraklara benzetti." ( Fil sûresi, âyet 1,2,3,4,5)

     Mekke'de nâzil olan " Fil sûresi", Kâfirûn sûresinden sonra nazil olmuştur. Bu mübarek sûre, Fil vakası adıyla bilinen, ahlaksız bir gücün ibretlik akıbetini anlatır. İşgalci, egemen gücün her çağda görülebilecek, olabilecek bir örneğidir. 

      " Güçlüyüm, o halde haklıyım" mantığıyle hareket eder. Bu gün nasıl, ABD. Rusya, İsrail ve benzeri emperyal ülkeler İslam ülkeleri üzerinde hegemonyalarını sürdürüyorlarsa, o zamanda kral Ebrehe Fillerine güvenerek,  güçlü askerine dayanarak Kâbe'yi işgale yelteniyordu.

     Hayvanlar aleminde, en iri olan hayvan Fil'dir. Kos kocaman iri cüssesine rağmen, ama, haksız olan, batılın temsilcisi, Ebabil ise küçük ama hakkın ve hakdan yana olanı temsil ediyordu. 

      Yemene'de idareyi ele geçiren Ebrehe, Resulullah (sav)'ın doğumundan kısa süre önce, vergi taahhüdü karşılığında Hristiyan Habeş krallığının dolayısıyla Bizans'ın desteğini arkasına alır. 

     Tabii ki, Mekke'nin ticari hayatı, Kabe'yi ziyaret edenlerin çokluğu Ebrehe'yi deliye döndürmekte,  kendi yaptırmış olduğu Kilise'nin; Kâbe kadar faal olmamasından dolayı, bu bahane ile Kâbe'yi yerle bir etmek, yıkmak için fillerle donanımlı bir orduyla Mekke'ye saldırmaya gelir. 

     " Yenilmiş bir ekine dönmek"..

     Kâbe'ye saldırmaktan şiddetle kaçınan fil, ordunun askerlerinden ve kumandanından daha akıllı, daha sabırlı hareket eden bir hayvandı. 

     Ebâbil, sıfat olarak " katar katar, sürüler halinde" manasına gelmektedir. Sure içerisinde geçen " Tayr", kuştan sineğe, görünenden görünmeyene  varana dek bir yerden bir yere havada/hava ile intikal eden her hareketli varlık için kullanılır. 

     Malumdur ki, Tayr'ın, ille de kanatlı olması  şart değildir, zira En'am 38'de  " kanat" ayrıca zikredilir. Bu veriler ışığında tayr kelimesi, " volkanik bir püskürtünün yakıp kavuran lavlarıdır" yorumunu da, buna benzer başka yorumları da dışlamaz. 

     Aslolan husus şudur: Mekke; yani Kâbe yakınlarında İlahi bir müdahalenin varlığıdır. Böylesi İlahi bir gücün ister Ebabil kuşları tarafından olsun, ister mikrobik şekilde olsun, isterse, müminlerin bu harikülade vak'aya inanması, Allah'ın kimsenin akıl fikir erdiremediği ordularından bir ordu, Ebrehe münkirinin fil ordusunu perişan etmiş olmasıdır. 

     "Min Siccil"  bunlar o bölgede çokca bulunan yanmış volkan kalıntıları olan yumurta büyüklüğündeki " sülfür taşları"  olabilir. Bir başka rivayette İkrime, taşların isabet ettiği askerlerin çiçek hastalığına yakalandığını, o günden ne önce ne de sonra bir daha bu hastalığın bölgede görülmediğini söyler. 

     Bu müthiş olaydan sonra, o bölgenin bitki örtüsü değişmiştir. Kafir Ebrehe, olay yerinde yaralanmış, vücudundaki etleri lime lime, parça parça dökülerek San'a'da ölmüştür. Hz. Ayşe annemiz, filin iki seyisini kör ve kötürüm bir halde dilenirken gördüğünü söyler. 

     21 nci çağın müminleri olarak, böylesi bir harikülade mucizeden ibret almalı, düşünmeli, olayı değişik yönlerden ve yollardan tetkik etmeye devam etmeliyiz. Zaten, etsek de, bu olayın, yorumları devam edecek, kimileri Ebabil kuşlarının atmış olduğu taştan diyecek, kimi araştırmacılar mikrobik bir halden, kimileri de volkanik bir püskürtünün sebep olduğunu iddia edecektir.

     Sonuç yerine,

     Çağın Müminleri olarak, bizim yanlışımız. aziz Kur'an'ı az tetkik etmemiz, onun ruhuna kıt inmemizdir. Halbu ki, biraz Kur'an'a kafa yormuş olsaydık, bu ve benzeri mucizelerle yüz yüze gelecek, imanımız coşacak, kendimizi imani yönden kanat takılmış kuş gibi hissedeceğiz. 

     Ama, ne hazindir ki, Kur'an okuyan hafızın nameli, tatlı sesi, bizi büyülemiş, okuyan kafa salmamış, bizlerde ona uyarak, Kur'an okurken baş sallamayı dini bir ritüel zannetmişiz.. Halbu ki,kafa sallama  hiç bir şeydir!.. 

      Tefsir sahiplerinin değişik yorumlarından korkmamalıyız. Kainatı didik didik ettiğimiz gibi, Kur'anî emirleri de, ayetleri de, cüzlerini de didik ederek, insanlığın istifadesine sunacağız. 

     Bilhassa, böylesi çalışmalarda, Başkanlığımız, millete öncülük yapmalı, kadın ve erkek herkesimin Kur'an'a yönelmesini sağlamalıdır. 

     14 Şubat 2020 Cuma günü, namazdan çıkmış giderken, yolda bir grup hanım cemaatın camiden çıktıklarını gördüm. Bir hacı hanıma sormak zorunda kaldım. " Ne kadar hanım cemaat cuma kıldı?" diye sordum. Almış olduğum cevap yüze yakın hanım cemaatın olduğunu söylemesi beni sevindirmiş oldu. 

     Demek ki, kurum olarak Başkanlık, neyi, nereleri, hangi ciheti gösterirse, toplum da, kadın-erkek o tarafa yönelecektir!.. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın