İTİKÂF !..
"Oruç günlerinizin gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâldır. Onlar sizin elbiseleriniz, siz de onların elbiselerisiniz. Sizin kendinizi zor duruma düşüreceğinizi Allah gördü; işte bu yüzden size affıyla muamele eetti ve zorluğu üzerinizden kaldırdı: Şimdi artık onlara yaklaşın ve Allah'ın size meşru kıldığından yararlanın! Fecir vakti, gecenin karanlığından tan yerinin aydınlığı sizin! Sonra orucu geceye kadar tamamlayın! Mescidlerde itikâfa girdiğiniz de hanımlarınıza yaklaşmayın!" ( Bakara sûresi, âyet 187)
" Giysi, insanı güzelleştirir. Eşler de birbirlerini güzelleştiren birer giysi gibi olmalıdır. Ebu Müslim , tahtânûne'nin " azaltmak, eksiltmek" anlamına gelen bir kökten türediğine dikkat çekerek bu ifadeye şu mânayı verir:
" Allah bu konuda izin vermemiş olsa dahi, hazzınızı eksiltmeyi gönüllü olarak kabulleneceğinizi gördü." ( Râzî). İlk mü'minler Medine'deki Yahudi geleneğinin de etkisiyle, oruç gecesinde yeme, içme ve cinsel birleşmenin yasak olduğuunu sanıyorlardı.
Çünkü Yahudilikte oruçlu biri için bütün bunlar yasaktı. Yahudiler sadece iftardan iftara oruçlarını açarlar, oruç gecesini de aynen gündüz gibi oruçlu olarak geçirirlerdi.
Burada kullanılan ibare lafzen " beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar" şeklindenin aydınlığı, " siyah iplik"le de gecenin karanlığı kastedilmektedir. Zaten Allah Rasulü de âyeti böyle açıklamıştır. ( Buhari, Tefsir 156)
İtikaf bir mescid ya da mescid hükmündeki herhangi bir mahalde kapanarak kişinin mesaisini yalnızca ibadete tahsis etmesidir. İtikâf, Hıra'yı yeniden yaşamak ve yüreğe yolculuktur. Böyle bir yolculukta tensel hazza yer yoktur.
Allah'ın çizdiği sınırları değil aşmayı, onlara " yaklaşmayı" bile aklınızdan geçirmeyin. Bu nedenle âyette, bu sınırları çiğnememek değil onlara yaklaşmamak emrediliyor." ( Kur'an Meali)
Konumuzdan da anlaşılacağı üzere, günümüz Müslümanları itikâf ibadetinden uzaklaşmış, geri plana atmış, böylesi bir arınmayı fuzuli görmüş, yapmamak, ifa etmemek içersindedir.
İsterseniz, çevremize selatin camilerine bir göz gezdirelim. İtikaf diye isim yapmış bu güzel ibadeti kimin yaptığını, kimin yapmadığını bir görelim.
Çok küçük yaşta köyümüzdeki bir amcanın, mescidin bir köşesine çekilmesini, orada itikâf yapmasını perdesinin, kenarından, köşesinden izleyerek, takip ederek, seyrederek yapmış olur, böylesi bir itikaf ibadetinden nasıl hoşnud olurduk.
Bizler, çok küçük yaşlarda, böylesi bir davranıştan memnun olurken, sevinirken, haz duyarken, yüce Allah, böylesi bir nefis arınmasından, Allah'la bir olmaktan nazıl memnun olmaz ki?
Hirayı yeniden yaşamak!..
Keşke!.. Ümmet olarak, millet olarak Hira'yı yeniden yaşayabilseydik, oradaki muştuyu idrak ederek, o muştuyu günlük hayatımıza taşıyabilseydik. Ama,. heyhat!.. Kos kocaman selatin mescidlerimizin bir köşesi bom boş, kimsecikler itikâf sünnetini unutmuşlar, ifa etmemektedirler.
Evlerimizin mutena köşeleri itikaf ibadetiyle doldurulmamış, bu güzel sünnet terkedilmiş yapacak, ifa ederek halis muhlis cemaati müslimin aramaktayız. Sormadan edemiyorum: Ne oldu hanım annelirimize? Çünkü;
Hira'yı hatırlamak, hira'yı yaşamak , sağnak sağnak aziz Kur'an'ın inzalini tefekkür etmek, düşünmek demektir. Hira'yı anlamak, düşünmek, oradaki nefsin manevi alemlere uçuşunu seyretmek demektir. Orda, Ceebrail (as)'ın, kanat çırpınışını, adım adım Rasulullah (sav)'e yaklaştığını görmek demektir. Şu ayeti kerimeyi derinlemesine telaffuz ederek, idrak ederek okuyalım:
" Hani bir zaman da Kâbe'yi insanlık için daimî bir merkez ve kutsal bir güvenlik bölgesi kılmıştık: öyleyse İbrahim'in makamını dua ve ibadet yeri edinin! Nitekim biz İbrahim ve İsmail'e, " Tavaf edecekler, ( iç dünyasını îmar için) içe kapanacaklar ve uzun uzun rüku ve secde ile namaz kılacaklar için mabedimi temiz tutun" diye emretmiştik." ( Bakara sûresi, âyet 125)
' Âkifîn', özellikle hacda itikâfa kapananları ifade eder. Dolayısıyla,a itikâf, Ramazan ayının son on gününde, mescidin bir köşesine kapanark, nefsi tezkiye etmek, ibadet, rükuu, sucud yaparak, Allah'ı zikretmek, aziz Kur'anla hemdem olarak onu okumak ve anlayıp emirlerini hayata geçirme planlarını yapmak demektir.
İtikâf, sanki unutulmuş bir sünneti seniyyeyi diriltmek Müftülerin, vaazlarda vurgu yapmalarına, imamların sık sık bu işi gündeme alarak, kürsüden, minberden hatırlatmalarından geçmektedir.
Çünkü, birileri neder, ne demez, probleminden ziyade Allah Rasulü ne der, ne demez hiitabına maruz kalmadan bu güzel sünneti yerine getirmeliyiz. Bilhassa, Avrupa camilerinde ben bu işi ifa edeni görmüyorum.
Hal böyle iken, vatanımızda da bu ibadet unutulmuş gibidir. Canlandırmak, bu sünnetin dirilmesi için gereğini yapmalıyız. Çünkü, itikâfa girmek, çekilmek, mescidin bör keşini meşgul etmek, avare, avare oturmak, dinlenmek, istirahat etmek değil, bilakis çok çok çalışmak, kulluk görevi yapmak, herkesten, her şeyden azade bir şekilde Allah'la bir olmak demektir.
Netice olarak;
Nasıl ki, hacca giden dostlarımız, Kâbe'yi tavaf ettikten sonra., çarşılara, pazarlara üşüşüp alış veriş meşguliyetine yenik düşüyorlarsa, ülkemizde de, beş vakit namazları dışında ekstra bir ibadetle muhatap olmuyoruz.
Kocaman kocaman selatin mescidler, namaz kıl, ve camiyi terket adeti için yapılmaktadır sanki. Oysa, Kâbe nasıl dua makamı ise, sair mescidlerde Kur'an okuyup, anlayıp ve emirlerini yaşamak merkezleridir.
Çünkü, Hazreti İbrahim, Hz. İsmail bunu yapmışlar, arkadan gelen bizler niçin yapmayalım? Ömürde bir kere. hac nasip oluyor, o güzelim günleri de, cıncık, boncuk satışı yaparak, eşe-dosta hediye almak için caddelere, çarşılara üşüşmemiz doğru bir hal değildir.
Camilerimizde de öyle ibadet dışında kapatmak, öksüz bırakmak, Ramazan son on gününü terketmek doğru değildir. Hiç olmazsa, bu işe müheyya bazı kardeşlerimizin itikâfa yönelmeleri, mescidin bir köşesini " beyt" yapmaları ne güzel bir hal, ne muhteşem bir Rasulullah (sav) adeti olacaktır.
İtikâf, sünnetini diriltenlerden Allar razı olsun, Yapmak isteyen gönlünden geçirenlere de itikâf yapmayı bahşeylesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın