İSLAM'IN VE İSLAM ALEMİNİN YÜKSELMESİ!..
İçtenlikle, imani olarak arzu ediyoruz ki, yüce İslam; Kur'an'ın tarif etmiş olduğu üzere yükselsin, yücelsin beşeriyet her türlü huzursuzluktan, kaostan kurtulmuş olsun!.. Ne madde sevgisi, nede maddiyata tapınma gibi serkeşlikler olmasın!.. Tabii ki, bu yanlış gidişatın tek sebebi aziz Kur'an'ın iyice anlaşılmaması, emirlerinin Allah'ın emri üzere yaşanmamasıdır!.. Şu ayete dikkat edelim:
" Ve ( o gün) Rasul diyecek ki: " Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur'an'a devri geçmiş, işlevi kalmamış bir kitap muamelesi yaptı!" ( Furkân sûresi, âyet 30)
Malumdur ki, aziz Kur'an'ın anlaşılmadan okunup zaman kaybına şu hususlar sebep olmaktadır: 1- Anlam üretilmeyince tüketildi. 2- Tüketilen anlamdan doğan açık form yüceltilerek kapatıldı. 3-Yüceeltilen form anlamanın konusu olmaktan çıkıp nesneleşti. 4- Nesneleşen forma ise " mukaddes ölü metin" muamelesi yapıldı. Ayet , sürecin sonunu daha baştan haber verir. Bu sebeple, şu alıntı yazımı dikkatlere sunmak istiyorum:
" Kur'an, insanları hem din, hem de dünya için çalışmaya yöneltir. Kalbin temizliği için gerekli olan âhiret ilimleri yanında, dünyanın korunması için gerekli olan dünya ilimlerini öğrenmeyi de farz kılar. Dünya ve âhirette mutlu olabilmek için insanın hem ruh, hem madde alanında yükselmesi, dünyayı da, âhireti de imar etmesi gerekir.
Yirminci yüz yılı ( yirmi birinci) bitirmek üzere bulunduğumuz şu sıralarda, İslâm âleminin durumunu ve Müslümanların genel düşünce düzeyini göz önüne getirince pek fazla umutlu olamıyorum. Bilgiye ulaşımın son kolaylaştığı bu çağda biz, temel kaynaklara uzanacağımız yerde, hâlâ taklitçilik batağında sürünüp durmaktayız. Orijinal, üretici ive gerçek bir fikir düzeyine ulaşabilmek için önce zihnimizi proğramlayan gelenekçi çevre koşullarından kurtulup, bizi bilgiye, gerçeğe ulaştıracak bir yöntemle düşünmemiz , yani kendimizi tazelememiz gerekir.
Kafamızı yığın yığın geçersiz rivayetlerle doldurmak, bizi tazelemek şöyle dursun, iyi düşünce yapımızın temel hipotezi olması gereken Kur'an'ı, bu rivayetlerin etki ve objektifiyle değil, bunlardan sıyrılarak doğrudan doğruya tedebbür ile okumalıyız. Önce bu rivayetleri öğrenir de sonra Kur'an'a bakarsak, Kur'an'ı bunların renginde okuruz ve Kur'an'ın taşımadığı şeyleri Kur'an'dan buluruz. Uyanış ve kalkınma için yeniden Kur'an'ı düşünerek okumak gerekir.
Dine girmiş bir çok yanlış görüş, yorum, rivâyet yeniden ele alınıp dinin asıl kaynağı olanlar ayıklanmadıkça Müslümanların bilimsel; fikrî bir sıçrama yapması mümkün değildir. Oysa artık bir milyarı ( iki milyar) aşan nüfusuyla Müslümanların, yeni bir uyanışa ve bilimsel bir sıçramaya , çağdaşlaşmaya, başka bir deyişle Rönesansa şiddetle ihtiyaçları vardır.
Bu gün Türkiye'mizde İmam-Hatip Liseleri, İlâhiyat Fakülteleri mevcuttur. Din teşkilâtımız, eğitim kurumlarımız, hiç bir İslâm ülkesinde emsali bulunmayacak ölçüde yaygındır. Sayı bakımından yeteri kadar din kurumumuz vardır ama kalite bakımından diğere ülkelerden farkımız olduğunu söylemek güçtür.
Bu kurumların, Kur'an'a gönülden bağlı, bilimsel düşünen, bağnaz olmayan insanları yetiştirebilecek düzeyde olanları yok değil ama çok da değildir. Buralarda verilen eğitim ve öğretim yine statükocu, skolastik zihniyet aşılamakta; tarihî kültür mirasımız hiç sorgulanmadan öğretilmekte, yine gelenekleri doğru kabule yönetilmektedir. ( Prof. Dr. S. Ateş, Soru ve cevaplarla İslam III)
Süleyman beye Allah uzun ömürler versin!.. Kısa dönem Diyanet İşleri Başkanlığı yaptığı sıralarda bu ilmi, bilimsel, akli görüşlerinden dolayı tel'in edildi, uzun süreli çalışmasına fırsat verilmedi. Ama, şükürler olsun ki, ilmi alanlarda, fikri sahalarda çalışmasına ara vermeden devam etmektedir. Allah kolaylık versin, verimli hizmetler sunsun!..
Netice olarak
Hamdü sena olsun ki, ülkemiz okullar ağıyla tüm İslam ülkelerini geride bırakmış durumdadır.. S. Ateş hoca efendinin de bahsettiği gibi, sadece ilmi verim, kalifiye eleman açısından zorluk çekmekteyiz.. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, söz konusu kısır döngüyü yenebilmek için HamdiYazır, Hamdi Aksekili, M. Akif, T. Altıkulaç, S. Ateş ve benzeri ilim adamlarını yetiştirmek, yetişmeleri için tüm engelleri bertaraf etmek gerekir.
Bunu yapmış olduğumuz an görülecektir ki, ülkemizde Kur'anî alanlarda yep yeni bir şafak sökmüş olacak, anlaşılmadan Kur'an okumalar ömrünü tamamlamış olacaktır.. Anlşılmadan okunan bin iir hatiimler, beş bin salavat getirmeler yerine, anlayarak Kur'an okumalarına teslim etmiş olacaktır!.. Bu hususlarda, Başkanlığa büyük görevler düşmektedir!.. Örneğin, camilerimizde okunan aşri şerifleri okuyan her okuyanımız Türkçesini de milletimize izah etmiş olacaktır!.. Tabii ki, bu ulvi görevde Başkanlığa, verecekleri direktiflere düşmektedir!..Rabbimiz!.. O mutlu ve manevi günleri lütfeylesin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın