İSLÂM'IN KADINA VERDİĞİ DEĞER !..
" Kadınlara, oğullara, altın ve gümüş cinsinden yığılmış servetlere, gözde ve nişan vurulmuş atlara, sürülere ve ekinlere tutkulu bir sevgi duymak insanoğluna cazip kılındı. Bütün bunlar dünya hayatının geçici zevkleridir, fakat en güzel gelecek Allah katındadır." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 14 )
Mevzumuz önemli ve günümüz dünyasını dün bu gündür ilgilendirdiği için ciddi, ehemmi mühim bir mevzudur. Çünkü, Asr-ı Saadet döneminden hemen sonra, İslam'ın kadın efendilere vermiş olduğu hak ve hukuk inkar edilmiş, terk cihetine gidilmiştir.
Bilhassa, Resulullah (sav) devrinde ve döneminde, hanım efendiler, camileri enine boyuna erkeklerle birlikte kullanırlar iken, Asr-ı Saadet döneminden hemen sonra, kadınlar evlere hapsedilmiş, dışarı çıkmaları, mescide gitmeleri yasaklanmıştır.
Hali hazır günümüzde bile, yani 21 nci çağda bile halen, hanım kitleleri mağdur, mahrum, insani ve İslamî hakları ellerinden alınmış kitledir. Örneğin, Cuma namazı kılamazlar, Bayram namazına katılamazlar, hatta en yakınlarının bile cenaze namazlarında dua edemezler. Şu alıntı yazımı birlikte okuyalım:
" Gerçekten Hz. Peygamber'in yaşadığı topluma bir göz attığımızda, o dönemde kadının konumunun, sonraki asırlarda gelenekçi ekol tarafından belirlenen tarzda olmadığı çok net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Bu dönem toplumunu Hz. Peygamber eğitmiş ve bizzat şekillendirmiştir. Hz. Peygamber'in yetiştirdiği bu toplumda kadın, erkekle yan yana, hayatın ve toplumun içindedir. İşte, güçte, evde, kırda, bahçede , mescidde, savaşta, kadın erkekle beraberdir.
Bu dönemde kadın, meslek sahibi ise mesleğini ifa ederek para kazanmakta, tüccar ise ticaretini, üretici ise üretimini yapıp mal-mülk sahibi olabilmekte, eğitim hakkından yararlanmaktadır.
Doktor, hemşire, öğretmen, zâbıta âmiri, danışman, tüccar, dokumacı vs. her türlü meslek ve kamu görevine sahip olabilmektedir. Kaynaklarımız, Hz. Peygamber'in vefatından sonra kızı Hz. Fatıma'nın, eşi Hz. Ali'nin halîfe olması için Ensâr meclislerini dolaşarak destek istediğini haber vermektedir.
Hz. Âişe'nin Cemel savaşına kadar yapmış olduğu faaliyetleri ise, dikkatle incelenmesi gereken bir husus olarak karşımızda durmaktadır.
Hz. Peygamber'in kendi dönemiyle ilgili bilgiler, O'nun ( sav), kadının gelişip-güçlenmesini, İslâm toplumuna faydalı olmasını istediğini göstermektedir. Bu yüzden kendisi, kadınların eğitimine, onların meslek sahibi üretken birer varlık olmalarına, çalışıp çabalayıp para kazanmalarına, mal-mülk edinmelerine destek vermiş, onlara bu konularda yasak koymamıştır.
O (sav), kadına, sokağı, çarşı-pazarı, okulu, mescidi yasaklamamıştır. Eğer Hz. Peygamber, gelenekçi görüşün sonraki asırlarda yaptığı gibi bir uygulama ortaya koysaydı, kadının, Resûlullân'ın (sav) içinde yaşadığı saadet asrındaki konumunu elde etmesi elbette mümkün olmazdı.
Halbuki Kâinatın Efendisi (sav) , İslâm'ın tüm dünyaya yayılıp hâkim olmasını istiyordu, bunun da ancak Kur'an'ın buyrukları doğrultusunda İslâm toplumunun gelişip-güçlenmesiyle mümkün olabileceğini biliyordu.
İslâm toplumunun gelişip-güçlenmesi de, elbette Müslüman erkeğin yanında kadının da, beyin gücünden, emeğinden faydalanılmasıyla mümkün olabilirdi. Sonraki asırlarda yapılmak istenildiği gibi, kadın, beyin gücü ve emeği göz ardı edilerek, sırf cinsel obje olarak algılanıp toplumdan ve ekonomik hayattan dışlanırsa, toplumun zayıflaması, yoksul düşmesi kaçınılmazdır.
Hz. Peygamber, güçlü ve sağlıklı bir toplumun, kadınla erkeğin beyin gücü ve emeklerinin bir araya gelmesiyle gerçekleşebileceğini biliyordu. O yüzden Kur'ân ve Sünnet, kadının beyin gücünden ve emeğinden yararlanılmasını reddetmemiş, aksine bunu teşvik etmiştir." ( Hadis Temelli kalıp yargılarında Kadın, A. O. Ateş, sayfa 20-21)
Sonuç yerine;
İslam toplumunun bir bütünlük, birlik içerisinde olması amacıyla, Kur'an dinlenilmeli, emirleri hayata geçirilmelidir. Kadın-erkek ayırımına gitmeden, bir bütünlük içerisinde hareket edilmelidir.
Hanımların, ezilmemesi, dövülmemesi, sokaklarda hurda haş edilmemesi için Müslüman toplum olarak gereğini yapmalı, herkes görevini ikmal etmelidir.
Kadınları bilgi sahibi yapmak, bilgi ile donatmak için, camilerden yararlanmasını, vaiz ve hutbe dinlemesini, bayram namazlarına katılması için lüzumlu tedbirler alınmalıdır.
Erkeklerin katılmış oldukları ilmi, dini, panel, konferans ve sempozyumlara kadıların da iştiraki temin edilerek, sokak aralarında vücud bulmuş müridan tehlikesinden kurtarmalıyız.
"El aldım", " mürid oldum", " bir şeyhe bağlıyım" cehaletinden hanımları kurtarmalı, aziz Kur'an ne emrediyorsa onu yerine getirmeliyizi!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın