İSLAMÎ TEMELLERDEN YOKSUN BİR TEVEKKÜL
İSLAMÎ TEMELLERDEN YOKSUN BİR TEVEKKÜL ANLAYIŞI YAŞAMAKTAYIZ!..
" Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Ama eğer onlara karşı katı yürekli davransaydın, kesinlikle senden uzaklaşırlardı. Şu halde onları affet, affedilmeleri için de dua et ve yönetim işinde onlarla istişareye devam et! Artık kararını verdiğin zaman da, Allah'a güven! Çünkü Allah kendisine güvenenleri sever." ( Âl-i İmran sûresi, âyet 159)
" Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!
Biraz da saygı gerektir... Ne saygısızlık bu?
Hüdâ'yı kendine kul yaptı, kendi oldu hüda;
Utanmadan da tevekkül diyor bu cür'ete... Ha?" ( Akif)
.........
Ne acı ki, İslam aleminde "tevekkül" yanlış anlaşılmakta, İslami mükellefiyetler yerine getirilmemektedir. Onun içindir ki, nüfus kitlesi iki milyarı bulmuş alemi İslam; mağdur, mazlum, yerlerde sürünmekte, onun bunun kapısında kulluk için yarış halindedir!..
Halbu ki, alemi İslam'ın, Müslüman milletlerin yer altı, yer üstü zenginlikleri bir dünya değil, iki dünyaya yetecek, doyuracak, aç bırakmayacak kadar zengin, bir o kadarda tatminkârdır. Ama, ne hazindir ki;
" Taşlaşmış geleneksel yorumlar İslamı bir tür maneviyatçılık, Müslümanları da yalnızca manevi bir topluluk olarak değerlendirilmektedirler. Böylece, İslam'ın siyasal bir sistem, Müslümanların da siyasal bir topluluk olduğu gerçeği unutturulmak isteniyor.
İslam'ın bir tür maneviyatçılık olarak algılanması ve yaşatılması yüzünden, Müslümanlar, yüzlerce yıl dilleri olmayan topluluklar olarak yaşadılar. Müslüman halklar, yüzlerce yıldan beri kendilerinin olmayan kimlikle bütünleştirilmiştir.
İslam dünyasının düşünsel ve ruhsal coğrafyası, büyük ölçüde geçmişe özgü renkleri korumaya devam ediyor. İslam halkları, bugün hissedilir bir uyanışın eşiğinde olmakla birlikte, emperyalist irade karşısında dilsizliğini koruyor. Bugün İslam, vahye ve tevhide dayalı bir kimliğin ifadesi olmaktan çok tarihsel ve kültürel bir kimliğin ifadesi olarak algılanıyor.
Tarihsel süreçler içerisinde İslam'ın özü gereği gibi korunamadığı için, İslam'ın yerine dar bölge İslam'ları ve ulusallaştırılmış İslamlar geçti. Tarihi boyunca iktidarlar İslam'ın elinde olmaktan çok, hanedanların elinde tutulduğu için, Müslüman toplulukların sosyal uyanışı bilinçli olarak durduruldu.
Çağdaş hanedanlar da, günümüzde, geçmişteki hanedanların yolunu izleyerek onlarla aynı işlevleri yerine getiriyorlar. Müslüman topluluklar İslam düşünce ve eylem tarihini yaşatmak yerine, hanedanların tarihini yaşatıyor ve yüceltiyorlar. Pek çok Müslüman topluluk bugün hanedanlara özgü masalların kurbanlarıdırlar." ( Göklerin ve yerin dili, A. Müftüoğlu, sayfa 19-20)
Ne acı ki, Müslümanlar, Beni Ümeyye'nin hikayelerini, Haccac'ı zalimin masallarını, Abdülmelik bin Mervan'ın Kudüs'ü Kâbe'ye nazire yapmasını anlatmakla bitiremezler..
Yani, Asr-ı Saadet döneminde; Resulullah (sav) devrinde olmayan tevekkül anlayışları, yaklaşımları, kerametleri, sonraki zamanlarda ve günümüzde bitirilmemecesine anlatılmaya, inanılmaya devam edilmektedir.
Örneğin, İstanbul'u fetheden kumandan Fatih olmasına rağmen, sanki arkada bulunan, görülmeyen, ehl-i keramet mansupları fethi yapmışçasına anlatılmakta, Fatih sultan han, hiç bir zaman gündemi meşgul etmemektedir.
Diğer taraftan, Batı ülkeleri , ABD. Çin vesaire devletler, şaha kalkmışçasına ekonomik, teknik ve bilgi alanında ön plandadırlar!.. Lakin, İslam ülkeleri ise, Mehdilikle, Mesihlikle, keşfi keramet ehlinin masalları ile, hikayeleri ile geri kalmış, geri kalmayı da " Tevekkül" olarak algılamaktadırlar!
Sonuç olarak;
Alemi İslam, talihsizliğe bakınız ki, bir yanlış tevekkül anlayışının girdabında bir o yana, bir bu yana savrulup durmaktadır. İslam alemindeki, yanlış, tutarsız tevekkül algısını bilen, tilki huylu Batı ve ABD ülkeleri, örneğin, Orta Doğu'nun tüm zenginliklerini kendilerine aktarmakta, taşımakta, sanki haraç alırcasına yağma etmektedirler!..
Suudi Hanedanı ise, geçici, günü birlik, keyfilik, zevkü sefa namına, söz konusu ülkelere Müslüman ahalinin rızkını, helal parasını, hac ve umre gelirlerini oralara aktarmaktadırlar!..
Bizim ülkemiz gibi ülkelerde de, ha bre, " Umre seferleri" düzenlenmekte, milyonlarca insan, Umre yolculuklarına teşvik edilerek, hem seyahat acenteleri, hem din adamları, hemde Suudi hanedanı istifade etmektedirler!...
Son sözler olarak, ülkemiz Müslümanları ve sair İslam ülke insanları yanlış bir tevekkülün içerisinde yorulmuş, boğulmuş, bir nebzecik olsun İslam'ın dünyaya meydan okuması adına bir kıpırdanışları bulunmamaktadır. Rabbim!.. Müslümanlara yardım eylesin!.. Yanlış, tevekkül anlayışından kurtarsın!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın