Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İslam'da ve Günümüz Dünyasında Kadın

 " O sizi de bir tek canlı varlıktan yaratmış, ondan da eşini meydana getirmiştir. Yine O her iki cinsten dört tür hayvanı sizin yararlanmanız için emre âmâde kılmıştır. O sizi de annelerinizin karınlarında üç kat karanlığın göbeğinde birbirini izleyen yaratma aşamalarından geçirerek halk etmektedir." ( Zümer sûresi, âyet 6 ) 

     Âyetin kısa yorumu şöyledir: 

     " Buradaki nefs'in " Âdem" olduğunu söylemek yoruma açıktır. Dolayısıyla yaratılan "eş"in Havva olduğunu söylemek de öyledir. Arapça'da zevc her iki cins için de kullanılır. 

     Yahudi kültüründen Araplara geçen " Kadın kaburga kemiği gibidir, zorlarsan çabuk kırılır" anlayışı nüzul ortamında yaygın kabul görmüş, Efendimiz de " Kadın kaburga /kürek kemiği gibidir." buyurmuştur. ( Buhârî ve Müslim). 

     Tabi ki bölgede atasözü haline gelmiş bu sözün aslının Yahudi kültürüne ait olması sözün yanlış olduğu anlamına gelmez. Zira bu söz kadının hassas, nazik ve nazenin yaratılışına bir atıftır. " ( K. Meali,M. İslamoğlu, sayfa 912-913)

       Malum olduğu üzere," 8 Mart  Dünya Kadınlar Günü"dür.. Bu güne istinaden, ben yazı başlığını " İslam'da ve günümüz dünyasında kadın"  diye serlevha yaptım.. Neden ve niçin? Çünkü;

     İslam dünyasında yaşayan kadınların halleri ortada, sair ülkelerde yaşayan kadınların halleri meydandadır. Mes'eleyi,  Resulullah (sav) dönemi kıyaslar isek, günümüzde kadın bir arpa boyu bile mesafe kat edememiş, yerinde saymakta, hatta İslam dünyasında kadın gittikçe daha karanlık çağa doğru gitmekte olduğu anlaşılır.  Oysa,

     " Hz. Peygamber zamanında ashabın, kadın-erkek beraberce abdest aldıkları , Mescid'e giderek Hz. Peygamber'in arkasında namaz kıldıkları, cemaatle namazlara devam ettikler, Hz. Peygamber'in kadınların mescidlere gitmekten alıkonulmamasını emrettikleri bazı hadislerden anlaşılmaktadır. 

     Hatta Hz. Peygamber döneminde Mescid-i Nebevî'nin kapılarından birisinin kadınlara tahsis edildiği bilinmektedir. Kadınlar, sadece Cuma, Bayram namazlarına gitmekle kalmamışlar, erkeklerle beraber Hz. Peygamber'in konuşmalarını da dinlemişlerdir. 

     Mescid'e namaz kılmak için küçük çocuğu olan anneler bile devam etmekteydi. Yine bu dönemde, kadınların cenaze törenlerine katıldıkları da kaydedilmektedir. Cenaze yıkamada, cenaze namazında ve cenazenin defninde kadınlar da yer almışlardır. 

     Örneğin kaynakların verdiği bilgilere göre, Hz. Âişe'nin cenazesine kadınlar da katılmış ve mezarlığa kadar gitmişlerdir. Hz. Peygamber'in ve amcası Hz. Abbas'ın cenaze namazını kadınlar da kılmışlardır. 

     Bu dönemde kadınlar, eğitim faaliyetlerinde de erkeklerle beraber aynı safta yer almaktaydılar. Hz. Peygamber'in, kadınların eğitim ve öğretimlerinde özel bir gayret gösterdiği anlaşılmaktadır. 

     Nitekim bu konuda gerekli emir ve tavsiyelerde bulunarak hanımlarını bu işle görevlendirmiş, kendi evleri de bir nevi okul vazifesi görmüştür. Buraya devam eden kız öğrenciler, okuma-yazma başta olmak üzere öğrendiklerini daha sonraları başkalarına öğretmişlerdir." (Kadın, Prof. A.O. Ateş, sayfa 28-29)

     Demek ki, İslam  kadınları gittikçe, zaman geçtikçe, aydınlanacaklarına, bilgi sahibi olacaklarına, Kur'an'dan nasipleneceklerine, tam tersi halle yüz yüze gelmekteler, camiden, cumadan, bayramdan ve cenazeden kovulmuşlardır. 

     Bu rezilce durum yeni değildir. Beni Ümeyye hanedanı mensubu kral Muaviye'den beri devam etmekte, kadınların, tıpkı Hz. Âişe, Hz. Hatice, Hz. Zeynep ve benzeri hanım efendiler gibi söz sahibi olmaları, İslam'ı müdafaa etmeleri istenmemektedir. 

     Diğer taraftan, dünya kadınları da, bir keşmekeşin, bir kaosun içerisinde boca olmuşlar, ellerindeki tek sermayeleri; süslenmek, erkeğe güzel görünmek, kozmetik ürünlerde yarış yapmak, baloya, dansa katılmak, kucaktan kucağa dolaşarak, erkeklerin çirkin arzularını, şehevî duygularını gidermektir. 

     30 yıldan beri Batı'dayım. Görmüş olduğum manzara böyle, yaşantıı aynen budur, değişen her hangi bir ilerleme bulunmamaktadır. Kadının şahsiyeti, kimliği, onuru, izzeti nefsi kat'iyyen nazari itibara alınmamaktadır. 

     Onun içindir ki, bendeniz, " 8 Mart dünya kadınlar günü" yalanına, palavrasına inanmayan birisiyim. Eğer öyle ise, devletlerin parlamentolarına nazar edelim: Kaç tane kadın bakan, kaç tane Meb'us, kaç tane Genel Müdür, kaç tane Büyükelçi olduğunu birlikte görelim. 

     Kadın, alt tabakada sekreter, daktilo, dosya tanzim eden, patronun giyim-kuşam emirlerini yerine getirerek, dekolte kıyafetlerle beğeni kazanmaya çalışan bir varlıktır. 

     Sonuç yerine;

      Zaten, İslam hanımları bir garabetin, bir suskunluğun içerisindedir. Ellerinden İslamî hakları alınmış, sözleri ve sesleri kısılmış, evlere mahkum edllmişlerdir. 

     Ne yapsın evdeki hanım efendi, bunalmış, gün yüzü yasaklanmış olduğu için, o zavallı da, şeyh aramakta, Mehdi aramakta, 15 Temmuz teresine " Ablalık" görevi yapmaktadır. 

       Bu duruma kim sebep olmaktadır? Tabii ki, İslam ve Kur'an'ın anlaşılmasından korkan erkek hegemonyasıdır. Maalesef, Müslüman hanımların Cumaya, Bayrama ve cenaze namazlarına katılmaları yasaklanır iken, Hristiyanların Kiliseleri de bom boştur. Üç beş tane Rahibe örtüleri ile  ortalarda dolaşmakta, gençlik, hanımlar Kilise'nin yolunu unutmuş durumdadırlar.

    Dolayısıyla, " 8 mart Kadınlar Günü"nde, bir demet çiçekle, bir kaç cafcaflı sözle, nutukla bu işin düzeleceğini, rayına oturacağını hesap edemiyor, hafsalamda , mantığımda kabul etmemektedir. Selam ve dua ile..

     Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın