İSLÂM'DA İCTİHAD;
İSLÂM'DA İCTİHAD; BASİT ZİHİN EGZERSİZİ DEĞİLDİR!..
" Onlar, ( yürekten) inananlar arasından, hem vermesi gerekenden fazlasını gönlünden koparak verenlere, hem de gündelik emeğinden başka verecek bir şey bulamayanlara dil uzatmakta ve onlarla alay etmektedirler. Allah onların alaylarını başlarına geçirecektir ve acıklı bir azap onları beklemektedir." ( Tevbe sûresi, âyet 79 )
Konumuz, dünü bize tanıttığı gibi, bu günleri ve yarınları da aydınlatacak bir kavram ictihaddır.. Bu hayırlı konu ve çalışmanın milletimize mübarek olmasını niyaz ederek, mevzuma başlamak istiyorum.
İctihad, sözlükte çaba göstermek, bütün gücü kullanarak, ısrarlı olmak, zahmet çekmek anlamındaki cehd kökünden türeyen ictihad; " bir konuda elden gelen çabayı sarfetmek, bir şeyi elde edebilmek için olanca gücü harcamak" demektir.
" Hz. Ömer'in Kadı Şurayh'a yazdığı usûl şöyledir:
" Sana, hükmü Allah'ın kitabında olan bir dava geldiğinde, onunla hükmet; insanlar seni o hükümden vaz geçirmesinler. Hüküm Allah'ın kitabında bulunmayan bir dava geldiğinde, Resulullah'ın sünnetine bak ve onunla hükmet. Allah'ın kitabında ve Rasûlullah'ın sünnetinde bulunmayan bir şey gelirse, o zaman insanların icmâ halinde oldukları şeylere bak ve onunla amel et.
Allah'ın kitabında olmayan, Rasûlullah'ın sünnetinde de bulunmayan, senden önce hiçbir kimsenin üzerinde durmadığı bir şey gelirse, o zaman şu iki şeyden hangisini istersen onu seç; istersen kendi görüşünle amel et, hemen o anda bir çözüme bağla, istersen acele etme düşün. Acele etmeyip düşünmenin, sadece senin hayrına olacağını düşünüyorum." ( E. Hanife, F. Tok, sayfa 227)
Ne yazık ki, " İctihad yapacak kimse yoktur ve bundan sonra da çıkamaz." düşüncesiyle, ictihad kapısını kapamak, Müslümanların düşünce, bilgi, araştırma dünyasına vurulan en büyük kötülüktür.
Böyle bir durumu, hiç kimsenin görmemezlikten gelmeye veya yasaklamaya hakkı yoktur. Onunla birlikte ictihadı yasaklamak, men etmek, çaba gösterenleri veya böyle bir girişim, İslam'ı birey ve toplum hayatında fonksiyonunu kaybetmiş, cansız, kuru hükümler toplamı haline gelir.
Halbuki İslâm, fert ve toplumun Allah'ın istediği biçimde yaşantıya sahip olmanın ismidir ki, bu istek O'nun hükümlerini kitaplarda saklayıp, uygulamadan uzaklaştırmakla değil, onu hayatın her alanına hakim kılmakla olur.
Eğer ictihad kapısını kapama kararı alanların ileri sürdükleri geçmiş müctehidlerin her problemi çözdükleri, çösülmesi gereken başka problem kalmadığı iddiası ileri sürülüp, artık ictihada gerek olmadığını söylenecek olursa, bu ya yaşamamak anlamına gelir, ya da robotlar gibi proğramlanıp her çeşit ve farklı şartlarda bile aynı davranışta bulunmak gibi çarpık bir anlayışı ifade eder." ( Vahiyden kültüre, C. Vatandaş, sayfa 310)
Sözün burasında, İslam tarihinde, ictihad konusunda çok çok meşhur olmuş bir hadisi şerifi arzedeyim:
" Rasûlullah ile Yemen'e vali olarak gönderdiği Muaz bin Cebel arasında şöyle bir konuşma geçtiği rivâyet edilmiştir: " Orada ne ile hüküm vereceksin? - Allah'ın kitabı ile... Allah'ın kitabında bulamazsan? - Allah'ın Rasûlünün sünneti ile... Rasûlullah'ın sünnetinde de bulamazsan? - İctihad ederek, anladığımla hüküm veririm. Rasûlullah efendimiz elini Muâz'ın göğsüne koyup , ( Elhamdülillah, Allah Teâlâ, Resûlünün elçisini, Rasûlullah'ın rızasına uygun eyledi.)buyurdu. ( Tirimizi)
Dolayısıyla, günümüz dünyasında, Müslümanların binlerce problemi bulunur iken, " İctihad kapısı kapalıdır" demek, bundan bin üç yüz önce yaşamış müctehidlerin ictihadlarına havale etmek, günün Müslümanlarına hakaret etmek değil midir?
Maalesef, Türkiye'de; ictihada karşı çıkan, ictihad yapacak alimlerin, ilim adamlarını morallarini bozan, alt üst eden kesimler, gelenekçi Müslümanlardır. Yani, Işıkçılık, Feto'culuk, Süleymancılık, Tarikatcılık ve benzeri ekipler ve çevrelerdir.
Sonuç yerine;
Tüm gelenekçi kesimler istiyor ki, günün mes'eleleri, problemleri, içinden çıkan soruları, Ebu Hanife'de aransın, imam Yusuf'da bulunsun, Şafii'den sorulsun. Yani, 21 nci çağın alimleri, ilim adamları, yan gelip yatsınlar, uzatsınlar ayaklarını, " gel keyfim gel" desinler!..
Yani, bir bakıma, beyin ve idrakleri, akıl ve mantıkları buz dolabına konulup, mes'elelerin çözümü, 14 asır önceki Ebu Hanife gibi müctehidlere bıraksınlar, onlar, 21 nci çağın mes'elelerini halletmiş olsunlar!..
Oysa, günümüz dünyasında, hayat tamamen değişmiş, çalışma usulleri ileri seviyelere ulaşmış, internet ağı, telefon, ulaşım, kütüphanelerin zenginliği her an ilim adamlarının ellerinin altında iken, " ictihad yapılamaz" sözünün geçerliliği ne kadar doğrucu olabilir?
Gerek İslam ülkeleri, gerekse ülkemiz alimleri bir hayli fazladır. Diyanet İşleri Başkanlığından tutunda, M. Okuyan,H. Karaman hoca, Tayyar bey, Bayındır hoca, B. Bayraklı, M. İslamoğlu ve benzeri binlerce alim hoca efendiler, ne güne durmaktadırlar.
Biliyor ve anlıyorum ki, her alim hocamız genelde ictihad yapamayacak ama, kendi branşlarında çalışacaklar, milletimizi ve tüm Müslümanları aydınlatacaklardır. Rabbim!.. Onların sayısını çoğaltsın, kendilerine sağlık ve sıhhat lütfetsin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın