İSLAM DÜNYASI NEREYE GİDİYOR?..
" Allah'a ve Peygamberine itaat edin; çekişmeyin! Yoksa korkar, başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider.." ( Enfâl , âyet 46 )
" Allah'ın rahmet ve inayeti eli cemaat ile beraberdir." ( Tirmizi, Fiten 7 )
Ne acı ki; İslâm dünyası, Hz. Ömer (ra)'den sonra, nereye gittiğini, nerede durduğunu bilmemekte ala bora olmuş gemi misali, bir o yana, bir bu yana yalpa yapıp durmaktadır.
Eğer, bu gidişattan memnun olan var ise, bu durumu alkışlıyorsa, buyursun meydana çıksın da, boyunu, posunu görelim. Hangi tarafa el atsak, hangi tarafı düşünecek olsak, bin bir başlı bir İslam aleminin, bin bir başlı İslam'ın içerisinde yuvarlanıp, debelenmekteyiz.
İsterseniz, alemi İslam'ın çapına, gücüne, dağılmışlığına, pörsümüş haline, bir nazar ederek okuyucuların gözleri önüne serelim. Ama, önceliikle Akif'i dinleyerek, manzara-i umumiyyeyi temaşa edelim:
" Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyyeti şeytan mı soktu zihninize?" ( Akif)
Evet, kavmiyet, ırkçılık, kabilecilik, soy, kavim fikri, aziz İslam'ın önünü kesmiş, herkes, her kesim kendini dev aynasında görerek, diğerlerini kabul etmemektedir. Türk; başkasını kabul etmezken, başkaları Türk'ün İslam'ını sorguluyor, Suriye bir vahşetin içerisinde, insanların insanlığı kaybolmuş, sokaklarda ırzları, namusları, tenleri, canları örselenmektedir.
Irak mı dediniz!.. Vah bize. vah bize!.. demekten başka bir kelime, bir sözcük bulmam mümkün değildir. Şia; Sünni'yi boğazlarken, Yahudilerin oyuncağı haline gelmiş Barzani hokkabazı, bir o yana, bir bu yana savrulmaktadır.
Yemen kan deryasının içersinde, Suudi Arabistan, kendini bölgenin ABD'si fonksiyonunda görmektedir. Gelsin hac paraları, gitsin, petrol dolarları!.. Neme lazım, kan ağlasın alemi İslam!..
İran Şiası kendi aleminde, Kur'an teberrük olarak ellerde bile yokken, şia mezhebi din haline gelmiş, Humeyni ve onu takip edenler, peygamberleştirilmiş, Pakistan, Bengladeş yoklukla, açlıkla boğuşurken, Myanmar zulümden, vahşetten yok olmak üzeredir!..
Türkiye de öyledir!.. Bin bir başlı bir İslam, cemaatçilik, Fetöculuk, Süleymancılık, Menzilcilik, Cübbeli cenahı her bir şekilde din uydurmakta, Kur'an'dan uzak bir şekilde ağalarını, mesihlerini, mehdilerini, Pensilvanya kaçağını, yüce Allah'ın yanına yerleştirmişler, müridanı boğaz boğaza devletle, resmiyetle boğuşmaktadır!..
Şimdi soruyorum!.. Bu ahval ve hal şartları muvacehesinde; " İslâm dünyası nereye gidiyor?" demekten kendimizi alamıyoruz!..
Tabii ki, bu sorunun cevabı verilemeyecektir!.. Çünkü, çalışmak, iş yapmak, endüstriyal, ekonomi paldır küldür gitmekte, insanlar Batı alemine kaçmak, orada pasaport elde etmek için, Akdeniz, Ege deniz, Karadeniz, insan cesetleri ile dop dolu olmuş; gemiler, polisler, emniyet güçleri sularda ceset toplamakla meşguldür. Onun içindir ki;
" Bakınız tarihe; ne zaman insanlar Kur'an ilmine ve eğitimine yönelmiş, bağlanmış, ona olan bağlılıkta birlik olmuşlar, bu bağlarını çözmemişlerse, yükselmişler, büyümüşler, güven ve huzur içerisinde yaşamışlardır.
O devletlerin çöküşü de ayette ifade buyrulduğu gibi iki sebebe dayanıyor yine; Kur'an'dan ve birbirinden ayrılmak. ' Vela teferrekû' ayetini çiğnemek...
Asr-ı Saadet'e, Emevilere, Abbasiler'e, Selçuklular'a, Endülüs'e, Selçuklular'a, Osmanlılar'a bakınız; yükselişlerinde de çöküşlerinde de bu temel sebepleri göreceksiniz.
Yerel cemaatler, üyeleri olmayan diğer Müslümanlarla da bağlarını çözmeden hayırda yarışırlarsa faydalı olur elbet. Ne ki; bu cemaatler, asla dinin yerine konmamalı ve dünya İslam kardeşliğinin üzerine gölge düşürmemeli. Hiç bir Müslüman, yerel cemaatlerin de üstünde dünya İslam cemaatinin bir üyesi olduğunu asla unutmamalıdır.
Dünyadaki bütün Hristiyanların bağlı bulunduğu bir papa varken; bütün dünya Yahudilerinin bağlı bulundukları bir baş haham varken; bütün dünya Müslümanlarının bağlı bulundukları bir liderleri yoktur.
Bir yerde bulunan Müslümanlar, namaz kılmak için fazla kusur aramadan hemen aralarından birini nasıl imam seçiyorlarsa; bütün dünya Müslümanları da vakit kaybetmeden itaat edecekleri bir imam/ulu'l-emr derhal seçmelidirler.
Siz, bir imama itaat ederek birlikte Kur'an'a bağlanır ve doğru yolda olursanız; korkmayın, İslâm düşmanlarının oyunları ve tuzakları size zarar veremeyecektir.
Allah dilerse görünmez ordularını, ebabilleri yardıma gönderir. Dilerse az bir toplumu büyük toplumlara galip getirir." ( Nida Dergisi, sayı 178, A. Akkoyunlu, sayfa 70-71)
Demek ki, bu alıntı yazımda da vurgulandığı gibi, temel mes'elemiz aziz Kur'an'a sarılmak, onunla dirilmek, ondan soluklanmak ve her türlü çekişmeden, didişmeden, bölünmüşlükten, mistik yapılardan, bizi geri bırakan, cemaatçilikten, Kur'an dışı şeylerden uzak durmaktır.
Şimdi, yeniden sormak zorundayız. İslam dünyası nereye gidiyor?
Sanırım, İslam dünyası bu haliyle, bu şekliyle iyi bir görüntü vermemektedir. Mezhepçilik, bölünmüşlük, cemaatçilik, meşrepçilik, kavmiyetçilik, soyculuk, benlik, kapris, ego, her yanı kasıp kavurmaktadır.
İslam alemi, tüm bu sorunlardan kurtulmadığı müddetçe, daha denizlerde, okyanus sularında boğulacak, Batı'nın kapısında, tel örgülerin arkasında istimdat dileyecek, daha çok Pensilvanya kapılarında, kendilerini bir sahte kurtarıcıya bağlayacaklardır...
Düşünmeliyiz ki, sahte bir din çömezi, ABD'ye sığınmış, binlerce müridanı da, ondan başka kurtuluş çaresi görmemekte, tüm ümidlerini, emellerini ona bağlamışlar, Kur'an ve kutlu Resul, bu müridan için arzı endam etmemektedir. Bunların varsa da, yoksa da, bütün arzuları, söz konusu mehdinin, mesihin (!) dedikleridir!..
Netice olarak;
İslam dünyası nereye gitmektedir? sorusu sanırım cevabını bulmuş, teşhiş ve tedavinin de nerede olduğunu bizlere anlatmıştır.
İslam dünyası, daha doğrusu Müslüman kitleler okumamaktadır. Batı ülkelerinde, ABD'de, kitleler yoğun biçimde kadın-erkek okumaya sarılırken, İslam dünyası da, " kırmızı görmüş boğa " gibi okuyanlara saldırmakta, çay ocaklarında, kahvelerde, camii köşelerinde oturmayı, miskin miskin ömür tüketmeyi marifet sanmaktadırlar.
İslam düşmanları da, Müslümanların böylesi rezil, cahilce halini bildikleri için, alemi İslam'ın yeni bir atılım içerisinde bulunmasını, çalışmasını, didinmesini asla kabul etmemektedirler. Onun içindir ki;
Silah üreten başkaları, satan başkaları, kalkınan başkaları, döğüş ve kavga yapanda Müslümanlar!.. İslam düşmanlarının bütün arzuları, Müslümanların bir araya gelmemesi, İslam ülkelerinin " düşman kardeşler" olmasıdır. Bakınız, Türkiye'nin hemen güneyinde vukubulan, Barzani referandumu, " Kürdistan" seçimleri, Türkmenlerin ve Türkmen topraklarının yağmaya hazır duruma getirilmeleri bu arzettiğimiz hususların nişanesidir..Rabbim!.. Tüm dünya Müslümanlarına yardım eylesin!.. Basiret ve bilinç lütfetsin!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın