İNZAL OLUNAN İSLAM, İCAD EDİLEN İSLAM!..
" Siz ey iman edenler! O sizi hayat bahşeden bir ( dirilişe) davet ettiğinde, Allah'a ve Elçi'ye icabet edin! Zira iyi bilin ki Allah kişiyle kalbinin ( eğilimleri) arasına sürekli müdahale eder; akıbet O'nun huzurunda toplanacaksınız." ( Enfâl sûresi, âyet 24 )
Ayeti kerimenin kısa yorumu şöyledir:
" Vahye göre " ölüm" dünyadan kopmak değil, hakikatten kopmaktır. Bu " müdahale", ilâhî yönlendirmeyi ifade eden " hidayet"in ta kendisidir. Bunu radar örneğiyle açıklayabiliriz.
Kalp, adının da çağrıştırdığı gibi radara benzer: Bilinç üstü, bilinç altı, bilinç ve duygulardan gelen iyi kötü sinyali tarar. İyi-kötü ve hak-bâtıl ; aldığı her görüntüyü kendi aynasında yansıtır.
Allah'ın kişi ile kalbi arasında müdahalesi, yanlış görüntünün bilinç ekranına yansımaması için Allah'ın o görüntü ile kalbin arasına engel koymasıdır. " ( Kur'an Meali, M.İslamoğlu)
Ne hazindir ki, Beni Ümeyye'nin iş başına gelerek, İslam'ı ters yüz etmesinden sonra başlayan İcad edilen İslam'ı yaşamakta, Halife-i mürşidelerin yerine geçen kralları, despotları, veli ahdları dini yönetim, İslamî idare zannetmekteyiz.
Yani, Emeviyye'nin, İslam'a yapmış oldukları zararın altından halen kalkmış değiliz. Milletimiz, bunlar hakkında konuşmayı kabullenmemekte, " ehl-i sünnet" kandırmacasıyla kitlelere doğrular, aziz Kur'an'ın emirleri ifade edilmemektedir.
İstanbul sokaklarında ve yurdumuzun belli başlı yerlerinde tarikatçılık oyunları ile, İslam'ın üzeri örtülmüş, bunun yerine, kitleleri uyutma, uyuşturma seansları ortamı allak bullak etmektedir. Şu alıntı yazımı birlikte teati edelim:
" İslam niçin gelmiştir? İnsanları uyarmak, uyandırmak, gafletten, kasvetten, delaletten , cehaletten kurtarmak için gelmiştir. Böyle bir dinin insanların uyutulmasına ve uyuşturulmasına malzeme kılınması gerçekten üzerinde önemli durulması gereken bir vakıadır.
Bu bizim ilk defa karşılaştığımız bir konu değildir. Bizzat Rasulullah'ın Medine'sin de münafıklar bir mescid yapıyorlar ve o mescid üzerinden İslam'ı vurmaya yelteniyorlardı. Dırar Mescidi yoluyla vahiy devreye giriyordu.
Allah Rasulü bir görevli ekip gönderiyor ve o mescidi yerle bir ediyordu. Peygamberin bu tavrı takınmasının nedeni; tefrika için, zarar vermek için, Müüslümanları bölmek için, İslam saflarını zedelemek amacına yönelik çalışmaları engellemek içindi.
Sonraki zamanlarda kitap ve sünnet üzerinden bunu yapmaya çalışanlar olmuştur. Dolayısıyla İslam adına ortaya çıkan tüm durumların bir de arka planına değinmemiz gerekiyor. Niyetler, kasıtlar, amaçlar nedir? Kim hangi niyetle İslam'a yöneliyor?
Muhammed İkbal'in bu konudaki tespiti çok önemli: " İki tür İslam vardır. Birincisi inzal olunan, indirilen İslam. İkincisi de icat edilen İslam." Bunu şöylede sistematize edebiliriz. Birincisi İslamlaşma, ikincisi de İslamlaştırma.Aradaki fark nedir?
Şöyle anlamlandırmaya çalışıyorum. İslamlaşma Müslümanların ya da kişilerin kendi isteği rızası ve iradesiyle gerçekleşiyorken, İslamlaştırma ise baskın bir gücün tepeden inme yöntemiyle, resmi ideolojiye uygun bir Müslümanlaştırma projesidir.
Buna İslamizasyon da diyebiliriz. Ya da Protestan İslam da diyebiliriz. Bugünler de ılımlı İslam ( BOP kapsamında) adı altında İslamileştirme tuzakları ve hesapları yapılıyor., Peki, bizim üzerinde durmamız gereken nedir?
Birincisinde kendi irademizle hedefini, yolunu kendimiz belirlemiş oluyoruz. İslamileştirmede ise Müslümanlar için biçilen bir projenin nesnesi durumunda kalıyoruz. Burada şu duruma dikkat edeceğiz.
Adetleştirilen bir İslam, sloganlaştırılan bir İslam, kültürelleştirilen bir İslam, şekilcilikle sınırlandırılan bir İslam'a dikkatli ve duyarlı olmamız gerekiyor.
Kültürel İslam'dan alınmak istenen sonuç nedir? Bir toplum, bir ulus vardır. İslam'da o ulusun tamamlayıcı öğesi olarak ele alınır. Yani İslam adeta ihtiyaç anında kullanılan bir olgudur. Bu toplumun dine ihtiyacı var, bu dini biz belirleyeceğiz ve yüzdelik oranına da biz karar vereceğiz.
Yüzde şu kadar İslam olacak. İşte bu uyuşturan ve uyutan İslam olarak karşımıza çıkıyor. Hâlbu ki İslam uyandıran ve dirilten özelliği taşıyor. " Ey iman edenler sizi size hayat verecek şeye davet ettiği zaman Allah ve Resulüne icabet edin".
Demek ki, iman edenlere yönelikte uyuşturma ve uyutma politikaları devreye girmiş oluyor ki, Allah iman edenleri uyarıyor. Yani,
Yeniden hayat bulmak için, yeniden bir diriliş için, kokuşmuş çürümüş yozlaşmış bir hayattan dipdiri bir hayata geçiş yapabilmek için ALLAH VE RESULÜNE İCABET ETMELİYİZ." ( Vuslat, R. Kayan, Haziran 2008, say. 61)
Netice olarak;
Şu günlerde, Papa; Irak ülkesini ve bilhassa Barzani mıntıkasını ziyaret ederek, önemli, dikkat çekici açıklamalarda bulunmuş oldu.
Demek ki, konunun başında da arzetmiş olduğum gibi, yine uyutma, uyuşturma, içte kargaşa çıkarmak, Sünni- Şii ayırımlarını bizzat görmek için, bilhassa, "anı pulu" ile Türkiye topraklarının bir kısmını Kürt bölgesi olarak göstermek için geziye çıkmış, gezisinde gerekli mesajları vererek Vatikan'a dönmüştür.
Yani, deniliyor ki, Sünni, Şia ayırımları dur durak bilmeden yapılsın, hatta başarılı olmak, zafere ulaşmak için silahlı direnç yolu unutulmasın.
Zaten, 40 yıldan bu yana terörle, anarşizmle başı belada olan Türkiye, bir türlü huzur bulmasın, refah seviyesi düşük olsun, elde silah, kalplerde mezhebi kinler, kindarlıklar yeşersin ve yaşasın.
Zaten, ülkemiz Müslümanları arasında ittifak, bir noktada bütünlük bulunmamaktadır. Mezhebi ayrılıklar, Sünnilik, Şiilik, Alevilik, tarikatçılık ayırımları had safhaya ulaşmış durumdadır. Bunu fırsat bilen, ülkemiz düşmanı Feto; göreceksiniz, Papa'ya ne diller dökecek, hangi İslam'ın uygun olacağından bahsedecektir? Demek ki,
Ülkemiz Müslümanlarının, icad edilen İslam değil de, inzal olunan İslam'a sarılması, Kur'anî, Şer'î, Nebevi bir zorunluluktur. Rabbimiz!.. Bizlere yardımını, inayetini esirgemesin!.. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın