İnsanın, Doğru Bildiği Yanlışları Sorgulaması Lazımdır
" Onlara, " Allah'ın indirdiğine ve Resul'e gelin" denildiği vakit, " Babalarımızı üzerinde bulduğumuz ( yol) bize yeter" derler. Ataları hiç bir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?" ( Mâide sûresi, âyet 104 )
Maalesef; bin yıllık millet hayatı sürecimiz de, bir türlü Kur'an'a yönelip, hak ve hakikati bulamadık, Kur'an'ın aydınlık yolundan istifade edemeyen bir milletiz!.. Çünkü;
Bir kere, kandiller zinciri ufkumuzu kararttı, maşallah (!) Kur'ani olmayan Regaaib kandili, hurafelere boğdurulmuş bir Miraç gecesi, Berat kandili, Mevlid kandili vesaire vesaire!..
Aşura günleri, cuma akşamlarında, mescidler de toplu kılınan nikahlarla boşanmış insanların yeniden evlilik mutluluğunu, nikahın kerametini yaşaması gibi..
Milletimiz, Battal Gazi destanlarının kurbanı olmuş, mızraklı ilmihal denilen kitabın da zihinleri esir etmiş olduğu , Muhammediye, Ahmediye, Envarul Aşıkın, Seadeti Ebediyye saçma sapan bilgiler dolu kitapların heder ve helak ettiği bir millet!..
" Hz. Muhammed'in gönderilmesi de insanlığın tarihinde bir dönüm noktası olup, İslam tarihinde de en büyük olaydır. Bu bakımdan elbette Hz. Muhammed'in her zaman hatırlanması, örnek alınması ve belirli zamanlarda anılması ve anlatılması gerekir.
Bunun yapılması bir sorumluluk ve ödev olduğu gibi, bir kadirşinaslık ve Müslümanlarda bilinç diriliğini sağlamanın da gereğidir. Bütün ulusların tarihlerinde bu tür tanıtımlar ve bilinçlendirme çalışmaları olmaktadır.
Kur'an'da 97. sure olan Kadir Suresi'ne adını veren Kadir Gecesi'nin adı ve değeri dışında, Rebiülevvel ayının on ikinci gecesinde Mevlid, Receb ayının ilk Cuma'sında Reğaib ve yirmi yedinci gecesinde Mirac, Şaban ayının on beşinde Berat gecesi ile ilgili adlandırma ve kutlamaların İslam'ın öğretisi olmadığı, Resulullah ve ashabın hayatında bu zamanlarda anma ve kutlama törenleri yapılmadığı, aksine kutlamaların sonradan uydurulan şeyler olduğu Diyanet İslam Ansiklopedisi'nde şöyle belirtilmektedir:
" Mevlid kutlamalarını ilk ihdas eden kişinin Erbil Atabeyi Muzafferuddin Kökböri ( öl.629/1232) olduğu kabul edilir.
Bu kutlama için toplananlara mevlid kıssaları okumayı ilk başlatan kişinin ise Mısır Çerkez hükümdarlarından biri veya Mısır Fatımileri olduğu söylenir. ( Cafer Murtaza el- Âmili, el- Mevasim ve'l Merasim, 20).
Makrizi'nin Fatımi bayramlarıyla ilgili yazdıkları bu konuda onların önceliğini teyit eder mahiyettedir. ( Makrizi, el-Hıtat, 1/490).
... İbnu'l-Hac gibi bazı fakihler mevlid münasebetiyle yapılan eğlencelere ve israf olduğu gerekçesiyle çok sayıda kandil yakılmasına karşı çıkmıştır. Suyuti, Mevlid gecelerinde toplu halde Kur'an okunmasını ve Resulli Ekrem'e dair sohbetlerin ardından yemek ikram edilmesini bidati hasene olarak görmektedir. ( Hüsnü'l-Maksid fi Ameli'l-Mevlid, 41).
Hz. Peygamber'in doğumu şüphe yok ki önemli bir olaydır. Ancak bu olaylarla bağlantılı olarak kaynaklarda gerek Resulullah, gerekse ashab döneminde kutlama niteliğinde her hangi bir etkinliğe rastlanmamıştır.
Bu açıdan bakıldığında Kandiller münasebetiyle yapılan faaliyetler doğrudan İslam'ın bir emri veya tavsiyesi değil, çeşitli Müslüman toplumların gelenekleri konumundadır. " ( İktibas Dergisi, Nisan 2010, İ. Sarmış, sayfa 14-15)
İşte, doğru bildiğimiz yanlışları sorgularsak, sigaya çekersek ne olur? Hiç bir şey olmaz, sadece doğruları, hakiki bilgileri, Kur'an'a uygun düşünceleri bulmak için sayü gayret göstermiş oluruz!..
Zaten, doğru bildiğimiz yanlışları sorgulamadığımız için, 15 Temmuz gecesi bir ihtiyar adam, hoca kılıklı şarlatan; bu milletin kutsalına girmiş, en mahrem yerlerini didik didik etmiştir. Niçin ve neden?
Çünkü, bizim millet yapımızda sorgulama, eleştirme bulunmamaktadır!.. Bir kere, bu millet papağan gibi böylesi bir çömezi dinlemiş, onun selini, sümüğünü mübarek bilmiştir!.. Hatta, bu gün, bu ahval ve şartlar içerisinde, Said-i Nursi'ye kimse laf edemiyor, eleştiremiyor, eleştirdiği vakit çarpılacağından, mahvı perişan olacağından korkulmaktadır!..
Said-i Nursi, Bediüzzaman, Bediüs_semavat.. ve benzeri bir sürü Kur'an dışı sözlerle, bu aziz milletin sorgulama gücü kırılmış, Bediüzzaman ( zamanın sahibi) sözüyle adı geçen hoca tanrılaştırılmış, ona gücünün dışında vasıflar yüklenmiştir.
Bu gün, etraftan işitiyoruz ki, mahkemeler de sorgulanan Fetö'nun çömezleri, halen korkularından konuşamıyor, " çarpılırız" endişesi ile, doğru bildiklerini anlatmamaktadırlar.
Tıpkı bunun gibi, mevlit eleştirilmez, hakkında konuşulmaz bir mes'eledir!.. Halbu ki, içeriğine girdiğimiz vakit görmüş oluruz ki, baştan aşağı çelişki, tenakuz, şirk, din dışı, hayal gücü ile dop dolu bilgiler ( nasıl bilgilerse) içermektedir.
Netice olarak;
Doğru bildiğimiz yanlışları sorgulamazsak, hesaba, sorguya çekmez isek, bu aziz millet daha çok ve çok Feto ile karşılaşacak, Meclis binası bombalanacak, 250 şehit vereceğiz, 2190 delikanlımız hunharca yaralanacaktır.
Halbu ki, daha önceleri görmüş olduğumuz , yaşadığımız ihtilallerde, kaç tane vatandaşın burnu kanamış, ölmüş ve öldürülmüştür?
Ama, böylesi bir kalkışma, hem de, bir din tüccarı, din istismarcısı tarafından icra edilmiştir!.. Okumamış, tahsil görmemiş, ağızdan, şeyhinden duyduğu, oradan bir kısım bilgiler adapte etmek suretiyle, bu milletin gözünü boyamış, kendisine alim süsü vermiş bir kişi tarafından bu canavarlık yapılmıştır.
Demek ki, bundan sonraki süreçte bu millet evlatlarının omuzlarına büyük görevler, risk almalar düşmektedir. " Doğru bildiğimiz, anladığımız yanlışları sorgulama" meselesidir!.. İşte, bu baba yiğitliği yapmış olduğumuz an, bu millet evladları kurtulacak, hangisi doğru, hangisi Kur'an'a uygun fikirleri ortama hakim olacaktır!.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir
Facebook Yorum
Yorum Yazın