Şerafettin Özdemir

Şerafettin Özdemir

Mail: kursadalperen@live.nl

İNSANIN BOŞUNA YARATILMADĞI , BİR AMACININ OLDUĞU!

" O kullar ki, sözün tamamını dinlerler ve en güzeline uyarlar: İşte Allah'ın kendilerine doğru yolu gösterdiği kimseler bunlardır; ve işte onlar, akletme yetilerini kamil mânada kullananlardır." ( Zümer sûresi, âyet 18)

Âyeti kerimeye kısa bir yorum:

" Sözün gücünün ve düşünceye saygının bundan daha iyi bir ifadesi olamaz. el-bâb'daki belirlilik metne " kamil Mânada" olarak yansımıştır. Her ne kadar tekili zor söylendiği için çoğul kullanıldığı söylense de bizce bu kelimenin hep çoğul gelmesi tasavvur da dahil tüm akletme süreçlerini kapsadığı içindir.

Tasavvur terimlerle oluşur, terim ve kavramların anlamları da toplumsal mutabakat yoluyla oluşur. Lebbe hem " gerekli ve sabit olana ", hem de " bir şeyin en kaliteli haline ve en değerli yanına" delalet eder. Burada çoğul geldiğine göre sadece akla değil , başta akletme yeteneğinin çıkış noktası olan tasavvur olmak üzere akletme sürecinin tamamını ve bu sürece dahil olan akleden kalp, fıtrat, vicdan, muhayyile gibi yetileri ifade etse gerektir." ( Kur'an-Meal-Tefsir)

Tabii ki, insan; boşuna yaratılmamış bir varlıktır. İnsanın, öncelikle kendini tanıması, yaratılışını bilmesi ve böylelikle yaratana kulluk etmesi zorunludur. İnsan, yaratıldı ki, akletsin, fikretsin, düşünsün ve düşünerek Allah'a kulluk yapsın!.. Yoksa, insan, sair yaratılmışlar gibi çer çöp olacak, yok olacak bir varlık değildir. Bir kere düşünmeliyiz ki, sair yaratılmışlar, akıl, akletme, muhayyile nimetinden yoksun ve yok olup gitmeye, dünyada bir eser meydana getirmeyen varlıklar gibi değildir. Şu ayeti kerimeyi tahayyül edelim:

" Ve Biz, her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. Nitekim Kıyamet Günü onun önüne , (dünyada yapıp ettiği ), her şeyi kayıtlı bulacağı bir sicil koyacak ( ve diyeceğiz ki) ( İsra sûresi, âyet 13).

" " Oku sicilini! Bugüne kendi hesabını görmek için sen sana yetersin!"( İsra sûresi, âyet 14)

Bu ayeti kerime meallerinden anlıyoruz ki, " Ve Biz, her bir insanın kuşunu kendi boynuna geçirdik". Tâir " uçan varlık " anlamına gelir. Aynı kökten üretilen tayr " kuş" türünün ortak adıdır. İslam öncesi Arap toplumu, bir şey yapmaya niyetlendiklerinde kuş uçururlar, o kuşun sağa-sola ya da yukarı-aşağı uçuşuna göre anlamlar çıkarırlardı.

Bu işleme, kader ve kısmet belirlemek ve geleceği okumak için baş vururlardı. Allah Rasulü de tiyera'yı " uğurluluk-uğursuzluk" ile bir batıl inanç olarak tarif etmiş ve bunu şirk'in kardeşi olan cibt'ten saymıştır. Batıl inanca dayalı bu uygulamada kullanılan aracın adı ya da niteliği ( Tâir teğayyur, tiyeral) daha sonra " şans, talih, uğur, kader ve kısmet" anlamlarında kullanılmaya başlandı.

Zikredilen ifadelerden anlıyoruz ki, günümüz dünyasında gittikçe dozajını artıran şans oyunları, tombala, piyango bileti alıp ve satmalar, kumar illetleri, her ileriye yönelik haber alma, deneme işlemleri bu zikredilen kötü başlangıçtan esinlenmekte ve uygulanmaktadır.

Onun içindir ki, Köpek dövüştürmeleri, Horoz kavgaları bu kötü gidişattan nasiplenmiş vakıalardır. Diğer taraftan, bebeklerin beşiklerine asılan nazarlıklar, göz değmesi boncukları, duvarlardaki, şekiller, alametler ve binmiş olduğumuz otoların bile önlerinde sallanan maşallahlar tamamen yanlış bir düşüncenin neticesidir. Şu ayeti kerimeye dikkat çekmek istiyorum:

" Sonra tekrar tekrar çevir gözünü de bir bak, bakışın yılgın ve bezgin bir şekilde sana geri dönecektir." ( Mülk sûresi, âyet 4)

Netice olarak;

Günümüz dünyasında bile, aklını kullanmayan, düşünemeyen insanlar ya fal baktırmakta veya falcı arayıp bularak fallarını öğrenmektedirler. Gelecekte ne olacak, zengin olacakmıyım, başıma ne tür haller gelecek gibi batıl işlerin, dinde haram kabul edilen tatbikatların peşine düşerek kahrı perişan olmaktadırlar,.

Niçin ve neden bu garip eylemlerin peşine düşülmektedir? Tabii ki, insanoğlu, Allah'ın kendilerine bahşetmiş olduğu o güzelim aklı, tefekkürü, muhayyileyi kullanmadıklarından dolayı olmaktadır.

Maalesef, İslam öncesi batıl, sapkın eylemler günümüz dünyasında da yaşama, tatbik edilme safhaları bulmaktadır. Halen 21 nci yüz yılda yaşamamıza rağmen, cinci hoca, üfürükçü bireyler toplum arasında, orda, burda, mahalle kenarlarında, kuytu yerlerde çalıştıkları bilinmektedir. Çünkü, söz konusu falcılar, üfürükçü zümreler, okumuş, okuyan, Kur'an aydını insanları sevmezler.

Son sözler olarak şunu arzetmek istiyorum: 21 nci asrın Mü'min bireyleri, boşu boşuna yaratılmadıklarını bilecek, anlayacak kendilerini aziz Kur'an'a teslim edeceklerdir. Aksini düşünmek, akılsızlıktır, ahmaklıktır!.. Selam ve dua ile...

Şerafettin Özdemir

Facebook Yorum

Yorum Yazın